Kuru ve kemikli ellerini yukarıya doğru kaldırdı. Metalik gümüş rengi sıcak buğday rengine dönüştü, çelik vücudu et ve kasa büründü. Ant vücuduna bakınca gördüklerine inanamadı, artık özgürdü. Kendisini diğer insanlara Hura olarak tanıtacaktı. Khufu bu sefer elini sağa doğru götürdü.
"Güvenimi boşa çıkarma robot. Bu insanlara yararın dokunacak, biliyorum."
Kendini İzmir'de ki anarşistlerin karargâhının önünde buldu. İçeri girmekte oldukça çekinceliydi. Ya sesi metalik çıkarsa düşündü. Kendi kendine saçma sapan birkaç cümle söyledi. Sesi tıpkı insan sesi gibiydi. Ne çok kalın ne de çok inceydi ama yine de tok bir sesi vardı. Görünüşünü merak etti, etrafta yansımasını görebileceği bir yer aradı. Arkasını döndüğünde yüz kemikleri oldukça belli olan buğday tenli birini gördü. Çıkık elmacık kemikleri, kare yüz yapısı, hafif sivri çenesiyle hokka burnu vardı. Elini kirli sakallarına götürdü. Eli ince uzun ve kemikliydi. Kendini izlemeye dalmışken birden kapı açıldı ve içeriden Deniz çıktı. Kapı sesine irkilen Hura arkasına döndü ve Deniz'le çarpıştılar. Alelacele özür dileyip kendini tanıttı.
"Özür dilerim buralarda yeniyim, Mısır'dan geliyorum. Adım Hura, kendimi size nasıl affettirebilirim?"
Deniz başta Hura'ya sinirlense de kibarlığından ötürü yumuşamıştı. Kendisini tanıttı, acelesinin olduğunu, gitmesi gerektiğini söyleyip yürümeye devam etti. Hura biraz sersemlemişti. Nasıl iletişim kuracağından emin değildi. Daha önce hiçbir insanla konuşmamıştı. Bir robot olduğunu belli etmek istemiyordu. Doğal olarak onu kabul etmeyebilirlerdi. Heyecanlı bir şekilde kekeleyerek Deniz'e seslendi, Deniz Hura'ya dönünce Hura hızlıca yanına gidip neden burada olduğunu, karargâhın tam yerini, gruba nasıl dâhil olabileceğini sordu. Henüz Deniz'i tanımıyordu, hükümeti destekleyen bir insan yahut şekil değiştirebilen ajan robotlardan olabilirdi fakat ilk görüşte ona karşı bir güven hissetmişti. Nedenini bilmediği bir çekim oluşmuştu o an aralarında. Bu sırada Deniz onu soru yağmuruna tutuyordu. Buraya nasıl geldi, neden Mısır'da ki bir gruba katılmadı gibi soruları ardı ardına soruyordu. Hura soruları cevaplarken en sonunda dayanamayıp Firavun Khufu'nun yardım için yolladığını, piramitin robotların saldırısına uğradığını, Muhammed ve Asena'nın akıbetini bilmediğini teker teker anlattı. Deniz Hura'nın dediklerine güvenip güvenmemekte tereddütlüydü fakat bir yandan Muhammed'le Asena için endişelenmiş ve korkmuştu. Tek başına içeri yollayamazdı, doktora gitmesi gerekiyordu. Mert'i çağırıp aynılarını anlatmasını istedi. Mert Hura'yı tekrardan soru yağmuruna tutarken Deniz doktora gitti. Deniz'in Mert'i çağırmasının sebebi telepat olmasıydı. Telepat olduğu halde insanlara zor güvenirdi. Sürekli "acaba gücümü bildikleri için mi bunları düşünüyorlar" paranoyası vardı. Hura da Mert'le benzer paranoyaya sahipti. Sürekli "ya karşımdaki kişi bir telepat ya da insanların güçlerini algılayabilen bir mutantsa" diye korkuyordu bu yüzden de robot olduğunu düşünmüyordu.
Mert'in uzun sorgusunun sonunda karargâha çıkmayı başarmıştı. Teker teker herkesle tanıştı. En son Umay'la tanıştı. Çok telaşlı ve çökmüş gözüküyordu. Asena'nın annesi olduğunu, bir süredir gücüyle onu takip edemediğini ve geleceğiyle ilgili tahminde bulamadığını bu yüzden endişeli olduğunu söyledi. Hura onları hiç görmediğini fakat Khufu'nun onlara koruyucu büyü yapmış olma ihtimalinden bahsetti. Hiçbir canlı enerjisi almamışlardı piramitte. Ya çoktan ölmüşlerdi ya da Khufu onlar gelmeden kısa süre önce kurtarmıştı. Bunu bilmiyordu. Bu yüzden eğer yapabilirlerse Khufu'yla iletişime geçmelerini söyledi. Herkes birbirine bakıyordu. Aralarında ruhlar âlemine girmeyi başarabilen tek kişi Deniz'di ve onun da gücünü sağlıksal sebeplerden ötürü kullanmaması lazımdı. Zaten yakın zamanda kullanmıştı, tekrar kullanması oldukça riskliydi. Tümörü büyüyebilir, beyin kanaması geçirebilir ya da beyninde pıhtı atabilirdi. Aldığı ilaçlar güçlerini kullanması dâhilinde gerçekleşecek bu sonuçlara karşı korumuyordu. İlaçlar güçleri olan insanları korumaktan ziyade güçsüz insanları iyileştirmeye yönelikti. Güçlerini kullanmasalar bile bu ilaçların özel güçleri olan insanları iyileştirme de çok düşük orana sahipti. En azından kendini saklayarak kamplardan kurtulmuş olanlarda...
"Ben deneyebilirim. Asena bana ruhlarla bir medyum olarak nasıl iletişim kurabileceğimi anlatmıştı."
Medyumların şamanlara göre ruhlarla iletişimi daha zor oluyordu, tabii eğer ruhlar iletişime geçmek istemiyorlarsa. Bu yüzden kendisi dâhil kimse Umay'ın bunu başarabileceğinden düşünmüyordu. Yine de denemeleri gerekiyordu. Umay Khufu'yla daha rahat ve kolay iletişime geçebilmek için sessiz bir köşede meditasyona başladı. Uzun bir meditasyon sonrasında Khufu'yla iletişime geçmek için ona odaklanıp ona seslendi.
"Khufu, büyük firavun, sana sesleniyorum ve seni davet ediyorum. Beni duy, bana seslen. Sana sesleniyor, seni davet ediyorum. Geldiysen bir işaret ver."
Dakikalar boyunca hiçbir işaret gelmeyince başarısız olduklarını düşündüler. Umay artık ümidini yitirmeye başladığı için bağlantıyı koparma kararı almıştı ki Khufu cevap verdi.
"Korkma medyum, rahiple cadı iyiler. Onlara koruma büyüsü yaptım. Bu yüzden onlara güçlerinizle ulaşamazsınız. Merak etmeyin gözetimim altındalar."
Dedi ve bağlantıyı kopardı. Ürpertici bir sessizlik olmuştu. Umay ilk denemesinde başarmıştı. Bunu sadece gerçekten güçlü medyumlar başarabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Cadı
Fantasy3000'li yıllar, robot disyopyasında yaşayan cadılar, mutantlar, gece yaratıkları... Barış sağlanacak mı yoksa büyük bir savaş mı bekliyor bizleri?