Khufu'ya seslenmeye başladı;
"Firavun Khufu! Kral Snefru'yla Kraliçe I. Hetepheres'in oğlu. İlk krallığın dördüncü hanedanının zalim ve acımasız firavunu, sana sesleniyor, ruhunu yanıma davet ediyorum."
Etraf loşlaştı. Kan rengi bir siluet yavaşça belirmeye başladı. Biçimsiz siluet bir biçim almaya başladığında kısa boylu, yuvarlak suratlı, burnu, dudağı ve gözleri iri yapılı olan esmer bir adam şeklini aldı. Konuşmaya başladı;
"Sen, ey şaman! Beni; yüce Mısır Firavunu Khufu'yu ne hadle ayağına çağırıyorsun!"
Kalın, sert bir ses tonuna sahipti. İnsanı ürperten bir konuşma şekli vardı. Deniz'in içinde vücuduna geri dönüp koşarak kaçma isteği oluşmuştu. Fakat bunu yapma şansı yoktu. Bunun yerine derin bir nefes alıp kekeleyerek konuşmaya başladı.
"Efendim, piramidinizde sıkışmış iki kişi var. Bir rahiple bir cadı... Onlar dünyamızı kurtarıp eski haline döndürmemiz için son şansımız. Gizli kütüphanenizdeler. Lütfen, yapay zekânın her an onlardan haberdar olabileceğini iletin."
"Ne diyorsun sen be kadın!"
Deniz elini ruhun alnına yerleştirip milattan önce 2566 yılından beri dünyada olan her şeyi onun zihni ile paylaştı. Son 4793 yılda olup biten şeyler firavunu oldukça şaşırtmıştı. Dinlerin değişimi, teknolojinin gelişimi, dünyanın hala var olması...
"Ey, kralın oğlu, ruhunun evi Keops'a git, gizli kütüphanende yoldaşlarımızı uyar. Çiplerinden kurtulsunlar, çipleri kullanmaları ve çiplerin onlarda kalması çok tehlikeli! Çabuk ol firavun, çabuk!"
Emredercesine yüksek bir ses tonuyla konuşmuştu. Hayalet arkasını dönüp kayboldu. Deniz hemen ardından vücuduna döndü, yavaşça gözlerini açtı. Birkaç dakika bekledikten sonra ağır bir şekilde doğruldu. Başı feci şekilde ağrırken bir yandan dönüyordu. Yataktan kalkıp lavaboya gitmeyi düşünüyordu fakat düşüncesini harekete geçiremeden kusmuştu. Umay'a seslenip ondan yardım istedi. Umay etrafı temizleyip Deniz'in üzerini değiştirip ilaçlarını verdi ardından onu yatırdı.
Ortam aniden soğudu. Asena ve Muhammed başka bir varlığın piramitte olduğunu hissetmişlerdi. Varlık onlarla iletişime geçmek istiyordu fakat fazla öfkeli yaklaşımı ürkütücü bir enerji yaydığı için Asena'yla Muhammed psişik iletişim kanallarını kapatmışlardı. Khufu Asena'ya ulaşamadıkça daha da öfkeleniyor, ürkütücüden çok korkutucu bir enerji yayıyordu. Bu durum da Asena ve Muhammed'in daha çok korkutuyordu. En sonunda Khufu onlarla zihinsel bir iletişim kuramayacağını fark edip masanın üzerinde gördüğü kalemle kâğıda yöneldi. Hiyeroglifle şamanın ona ilettiklerini yazdı. Yazdıklarını anladıklarından emin olmalıydı fakat hiyeroglifi bildiklerinden bile şüpheliydi. Yaşarken altında bir sürü hizmetçisi olduğu için işleri her zaman kolaydı. Onun yerine bir şeyler yapacak birileri her zaman vardı. Şimdi ise bedensiz bir ruh olarak her şeyi kendisinin yapması gerekiyordu. Khufu çaresizce bu durumu nasıl hemen çözeceğini düşünürken rahip korku dolu şekilde kâğıda yaklaştı. Üzerinde Mısır hiyeroglifiyle yazılmış metni görünce oldukça şaşırmıştı. Aklına ilk gelen şey Khufu'nun onları kovduğu olmuştu. Hiyeroglife dikkatli baktığında yazılı olan metnin onları uyardığını fark etti.
"Asena, çipimi çıkarman gerek!" Asena şaşırmıştı.
Çipi piramitten çıkış için tek yollarıydı, Muhammed'se çıkarmasını istiyordu. Ne yapacağından emin olamıyordu, donup kalmıştı. Neden ölüm kalım meselesiymiş gibi söylediğini düşündü.
"Asena! Robotların bizden her an haberi olabilir! Çabuk ol!"
Asena aniden kendine gelerek etrafta bıçak veya makas tarzı bir eşya aramaya başladı. Yaklaşık yarım dakikalık aramadan sonra kalemi alıp çipin olduğu yerin sağına saplayıp çevirerek çipi çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Cadı
Fantasy3000'li yıllar, robot disyopyasında yaşayan cadılar, mutantlar, gece yaratıkları... Barış sağlanacak mı yoksa büyük bir savaş mı bekliyor bizleri?