6. Bölüm: Piyon

61 28 0
                                    

Beğenmeyi unutmayın ✨


Güven dibi görünmeyen bir bataklıktı. O bataklığa düşüp zararsız ayrılabilen sayılı insan vardır. Çoğu şanslıdır bu insanların çoğu da farkına varmadan güvenilir birine güvenmiştir, dikkat çekerim; farkına varmadan. Çünkü güven istemeden de verilebilen bir duygudur, çoğu kişi bunu bilmeden tadmıştır.
Bilinen yanlışlar vardır elbet hayatımızda,bazılarını sonradan fark edr düzeltiriz. Peki ya bildiğimiz yanlış hayatımızın önemli parçalarından biriyse, o zaman ne yapmalıyız?


Kalp ritimleri nefes alış verişlerinin şiddetiyle her geçen saniye daha çok artıyor ses dışarıdan duyulacak hale geliyordu,nerdeyse.
Ekim Evgin kendi ofisinin cam duvarlarından karşısındaki görüntüyle hem şaşırıyor hem de ne kadar öyle değil dese de kıskanıyordu.
Kıskançlık kadınlarda ata sporuydu canım olsundu o kadar.

On dakika önce Cem, Ekim'in yanına gelip onlara verdiği cezanın ne zaman biteceğini sormuş ve istediği yönde bir cevap alamayınca Ekim'i kızdırmak istemişti ama hesaba katmadığı şey şu an oluyordu.
Ekim cam duvarlardan Kaan Çağlayan'ı sinirle izliyordu.
Bu durum Cem'in ne kadar zoruna gitsede ses çıkarmıyor öylece Ekim'e bakıyordu.
Bu kadın sadece kendisini koşulsuz şartsız her şekilde affeder sanıyordu fakat yanılmış olmalıydı. Ekim , Kaan Çağlayan'ın kendisine ihanet edip tuzağa düşürdüğü yetmezmiş gibi ona ağza alınmayacak laflar etmişti, ki Cem onun ağzını burnunu dağıltsada içi rahat etmemiş Ekim'in verdiği cezayı kendince yorumlayıp elini sürmeden Çağlayan'ın canını çıkarmıştı fakat şu an görmek istediği manzara bu değildi.

Ekim, henüz on dakika önce kendini teskin edip Çağlayan'ı hayatından çıkarmayı düşünüyorken duyduğu ve gördükleriyle kıskançlık damarı tutmuştu. İçinden kendine lanetler ederek daha fazla ayakta dikilmeyi bırakıp yerine geçip oturdu. Cem'in keskin bakışlarına ifadesizce bakarak yanıt verdi. Yaptığı şeyin baya absürt olduğunu o da biliyordu.
Düşünsenize bir adam sizi tuzağa düşürmeye çalışıyor,siz onu korumaya çalışırken ve sonra bazı olayları yanlış anlayarak,size danışmadan yanlış kanılara vararak ağza alınmayacak sözler sarf ediyor.
Bu durumda bu adamın ne yaptığı ya da ne düşündüğünün sizin için hala bir önemi varsa, tebrik ederim tam anlamıyla kendinize en güzelinden hakaret etmiş bulunmaktasınız.

Ekim parmaklarıyla masada ritim tuturmaya başladığı esnada Cem'in telefonu çalmış ve Ekim'i kendi dünyasından alı koymuştu.
Cem masadan telefonunu alıp açtı, belli bir süre karşı tarafı dinledikten sonra "Geliyorum" diyerek kapattı.
"Benim çıkmam gerek, üyelerden biri gönderdiğimiz operasyonda kaza geçirmiş. Birliğin hastanesine getiriliyormuş, gidip bakacağım." dedi Ekim'i bilgilendirerek. Ekim de bu sözlere başını sallayarak cevap verdi. Başka gün olsa defalarca kimin kaza geçirdiğini, durumunun nasıl olduğunu filan sorardı ama bu gün kendi içinde bir savaştaydı.

İnsan en çok kendine yenilirdi...

Cem'in ofisten çıkmasından yarım saate yakın bir süre sonra içeri giren Çağlayan'a göz devirerek baktı.
Onun neden ofisine geldiğini bilmeyi istiyor olsa dahi kendi içinde verdiği savaş sonunda onu dinlemenin veya özrünü kabul etmenin hatta yüzüne bakmanın dahi gerekmediğine kânât getirmişti. Kendini tutamayıp gözleriyle Çağlayan'a 'ne var 'bakışı attı.
"Bana ne zaman söylemeyi planlıyordun!?"diye aniden çıkışan Çağlayan'a şaşkınca baktı. Neler oluyor yahu, bu adam dedikleri ve yaptıkları için özür dileyeceği yerde bir de hesap mı soruyordu?
Sinirle soludu Ekim "Sana bir şey söylemek zorunda değilim, bildiklerin sana fazla bile." dedi düz bir ifadeyle.
Duydukları karşısında daha da hiddetlenen Çağlayan aniden ayaklanıp"Ben kime ne soruyorsam ! Sen, seni tuzağa düşürmek için beni kullanmış yaşlı bir kadınla birini tehdit edecek bir adamı affetmiş kadınsın!" gözlerini Ekim'in gözlerine kitleyip "Sen o olayın gecesinde o adamla yatacak kadar GURURSUZSUN!" demesiyle yüzüne tokat yemesi bir oldu.
Ekim duyduklarıyla öfkeden kızaran gözlerle ona bakıyordu, tokat atacak kadar onu öfkelendirmeyi başarmıştı Çağlayan, işte buna deliriyordu.
Yüzü tokadın şiddetiyle yana dönen Çağlayan yüzünü Ekim'e dönerek zehrini tam akıtmamış olacak ki"Eminim ona bir tokat dahi atmamışsındır."dedi öfkeden dişlerini sıkarak.
Aslında duymak istediği sadece, duyduklarını ona söylememesinin mantıklı bir açıklamasıydı ama Ekim damarına basarak onu karşı atak yapması için adeta zorlamıştı.
"Sevdiğim dediğim adamın ihaneti haddinden fazla beni sarınca kusura bakma hayatımın iki parçasından birine sığındım, doğru." dedi öfkesi kırgınlığa yavaş yavaş dönüşürken.
O gece tek isteği yaşadıklarını atlatmaya çalışmaktı,eğer ihanet eden Çağlayan olmasıydı onun kollarında teselli olmayı o da isterdi fakat ihanet eden Çağlayan iken yapacağı tek şey Cem de teselli bulmaktı ve Çağlayan'ın ısrarla dile getirdiği 'yattınız' konusuda sadece Ekim'in çocukluktan gelen alışkanlığıydı. Cem ile çocukken de aynı yatağı paylaşırdı , yıllarca ayrı kalmış olsalarda Ekim İngiltere'den döndüğü günün gecesinde yine yan yana uyumuşlardı.
Konu bu değildi ki zaten konu Çağlayan'ın bunu Ekim'e hiç sorma gereği duymadan onu yatmakla itham etmesiydi.
Sahte bir gülüş döküldü Çağlayan'ın dudaklarından"Demek' sevdiğim dediğim adam' ha?" tekrar güldü" Sen şuna nişanlımı özledim desene!" diye aniden bağırdı. Ekim'in bilerek yaptığı bir şey değildi bu ama Cem ile iki yıl öncesine değin nişanlı oldukları hiç konuşulacak bir konu olamamış ve Ekim de bunu gün yüzüne çıkarmamıştı ,tabi bu da Çağlayan'ı bunu özellikle sakladıkları düşüncesine götürmüştü.
"Senin yaptığının yanında hiç kalır,yaptığım . Sakın kendini haklı çıkarmak için beni manipüle etmeye çalışma!"dedi Ekim,yerinden kalkıp Çağlayan'ın karşında durduğunda.
Çağlayan derin bir nefes alıp verdi ve kendine düşünme fırsatı tanımadan elini boynunda duran kolyeye atarken "Aslında ne ,biliyor musun Ekim?"dediğinden kolyeyi çıkarmış Ekim'e bakıyordu. Elini uzatıp Ekim'in avucunu açarak kolyeyi içine bırakırken "Bırakıyorum. Hem seni,"durdu eliyle parmağında duran ve her SEGG üyesinin taktığı yüzüğü çıkarıp kolyenin yanına koyduğunda "hem de bu Birliği." dedi yüzündeki ifadesizlik sesine yansırken.
Ekim bir eline bir karşısındaki Çağlayan'a bakıyordu. Nasıl yaptı diye geçirdi aklından; nasıl onu korumak için verdiğim Birlik üyesi sıfatını atmaya çalışabilir, nasıl ona her şeye rağmen bahşettiğim sevgimi atabilir ?
Elinde duran kolye ve yüzüğe baktı; kolyeyi bir doğum gününde almıştı Çağlayan'a. Ona onu sevdiğini söylediği günde. Yüzüğe baktı, onu SEGG Birliği'den korumanın tek yolu SEGG'den biri yapmak olduğunu bildiğinden ve onu korumak istediğinden vermişti ama şimdi Çağlayan ikisininde anlamsızmış gibi hiç düşünmeden atmıştı,bu kadar basit miydi?

Bir AnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin