from hwang hyunjin,
"Sabah sabah uğraştığımız şeye bak ya."
Şakaklarını ovuştururken kendi kendine söyleniyordu bir yandan. Ne zaman Felix konusunu açsam aynı şeyi söyleyip duruyordu Minho. Ne zaman bunu dese ben de aynı mahcuplukla ona bakıyordum.
"Öğlene son bir ders kaldı, sabah değil artık." diye yanıtladı Changbin ve omzundan kavrayıp kendi omzuna yatırdı Minho'yu.
"Ne fark eder? Sabahtır aynı şeyi sorup duruyor," Changbin gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.
"Git konuş düzgünce amına koyayım, endişelerini dile getir; bitsin gitsin ya," Yanımda oturan Chan hyungun da gülmemek için eliyle ağzını kapattığını fark etmiştim.
"Şuraya asacağım kendimi var ya," Parmağıyla tavanı gösterip hemen indirdi elini. "O kadar uğraştırıyorsun ki bizi. Senin yerine ben konuşacakmışım gibi hissediyorum."
"Ben senden daha çok gerildim orospu çocuğu," derken sesini yükseltmesiyle birkaç kişi bize dönmüştü. Hay ağzını, diye ekleyip yüzümü utançla kapatırken Chan hyung onlara önlerine dönmeleri için bağırmıştı.
"Hak ettin ama orospu çocuğu."
"Sensin o," Göz göze gelince ekledim: "Kes sesini."
Chan hyung ve Changbin aynı anda kahkaha atmıştı. Sabahtan beri içlerinde tuttukları belliydi zaten. Minho onlara katılmamış, aksine Changbin'den uzaklaşıp arkasına yaslanmıştı.
"Konuşabileceğime inanıyor musun?" diye sordum umutsuzca. Minho kafasını iki yana salladı ve kendinden emin bir şekilde yanıtladı:
"Hayır."
...
Öğle arasında bahçeye çıkmış, gergince etrafıma bakınırken bir yandan da arkadaşlarımın konuştuklarını dinlemeye çalışıyordum.
Minho, "Adam yok lan, acaba gelmedi mi?" diye sordu aniden. Kendi kendine konuşuyormuş gibi dursa da bu sözlerin bana söylendiğini anlamıştım.
"Sanmıyorum, devamsızlık hakkı bitti çünkü."
"Her boku bil ama iş o seviyor mu olunca cahil kesil bir anda." diye söylendi sinirle Changbin. Chan'dan aldığı sinirli bakışlar üzerine de kafasını eğip önüne döndü.
Birkaç adım daha atıp futbol sahasının yanına ilerledim. Sahanın hemen yanında küçük bir alan vardı, birkaç ağacın içinde iki tane masa vardı orada. Belki de orada arkadaşlarıyla oturuyordur umuduyla yönelmiştim.
Yanılmamıştım da, oradaydı gerçekten de. Yanında Jisung, karşısında Jeongin ve Seungmin oturuyordu. Mavi saçları, kafasındaki sargıyı saklıyordu ilk defa. İlk başta çıkardığını düşünsem de saçlarını geriye atmasıyla görmüştüm sargıyı.
Jisung, parmaklarını sargıya götürmüş ancak Felix hızla uzaklaştırmıştı elini. Bir şeyler demişti ona, duyamasam da buradan dokunmamasını istediğini anlayabiliyordum. Gözlerimi ondan zor da olsa ayırdım ve arkama döndüm.
"Orada, gördünüz dimi?"
Chan onaylar biçimde kafasını sallayıp biraz daha yaklaştı bana. "Ne dediğine dikkat et Hyunjin, bomba gibisin sen; her an sikimsonik bir şeyler diyebilirsin orada." Elini omzuma koydu, süper destek oluyordu gerçekten.
"O yüzden Hyunie," Minho girdi araya aniden: "Oraya gidiyorsun, kendi hislerinden ve bu hislerin açabileceği sonuçlardan endişelendiğini söylüyorsun ve olayı aranızı düzelterek tatlıya bağlıyorsunuz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mistake || HyunLix
Fanfic[lee felix & hwang hyunjin, skz] Hwang Hyunjin, otobüsün ani fren yapmasıyla beğendiği çocuğun kucağına düşer. -HyunLix -MinSung -ChanMin [semelix, ukehyun & slowburn] 2023 © aceline