9|Megan or Nicki?

18 5 19
                                    

Osyi isteyerek kaldırmadım. Teknik aksaklıklar çıktı. Neyse yeni bi tane yaziyorum onu yayinlarim iki gune

——-

Bana soracak olursanız dünyanın en iyi rapperi ve vokali olan Jaemin derim. Evet onla kalmamı teklif ettiği için ona iyi davranmalıyım.

Eşyalarımızı toparlıyoruz. Gitmemiz lazım ya. Hayattan nefret ediyorum şuan.

Kime beddua ettim acaba. Neyse dünden bu yana bir gün geçti. Zeka seviyem burda yani.

Bir iki parça toplandıktan sonra giyindim. Çünkü dersim var. Bi de beni bi yere çağırdılardı. Oraya.

Çantamı da aldım. Kahvaltımı iki adet paketli kek ile yaptın gayet verimliydi. Herkesin işi gücü vardı onlar erkenden gittiler tabi.

Her şeyimi aldım sonra çıktım evden okula kadar kimseyle iletişim kurmamak için kulaklığımı taktım. Semicenk çalıyo. Hiçde sevmem.

On dakika sonra okuldaydım. Hızlı geldi tahminimden.

Derin bir nefes alıp fakülteye girdim.

"JEN!!" Sieun koşarak üstüme geldi. Evet. İmdat.

Kulaklıklarımı çıkardım. Sonra sarıldık ettik falan sınıfa çıktık. Çünkü kimseyle karşılaşmak falan istemiyorum.

Btw Mark gece benim odada yattı ben yerde yattım. O sorun değil. Bugün gelip onunla konuşacaktı.
Bilemiyorum. Naptı acaba.

"Öncelikle özür dilerim Jen. Biliyorsun seni seviyorum. Yani durumundan bihberdim."

"Hayır Sieun bi haber değildin. Beni dinlemedin. Tek düşündüğün kendinsin. Sana dört belki beş defa söyledim"

"Gerçekten üzgünüm. Ama senin de bilmediğin şeyler var. Sana odaklanamadığım sebeplerim gayet geçerli."

"Öyle olduğuna inanıyorum. Yine de bir süre konuşmayalım. En azından ben sakinleşene kadar. Seni seviyorum unutma."

"Peki."

O gittikten sonra Yanıma Jimin geldi. Kadın olan. Çok yakın değiliz de işte.

"Naber?"

"İyi sen?"

"İyiyim de. Sen pek iyi değil gibisin. Ren gittiğinden beri gerçekten çökmüş görünüyorsun. Yardıma ihtiyacın olmadığına emin misin?"

"Eminim. Teşekkür ederim Jimin. Beni fark ettiğin için."

"Arkadaşız sonuçta."  Ulan Yuta ibnesinin bile veremediği güvensel dostluğu üç saniyede verdi kadın.

Yaşasın kadınlar. Oh.

Biraz daha sohbet ettik sonra o da gitti. Sıramda yalnız kaldım yine. Hocamız geldi çünkü. Bu muydu bize proje yapın diyen acaba?

Ortak ders değil mi bu? Bilmiyorumkine. Ama Yuta'nın geçtiği tek dersti sanırım.

Neyse.

Ders dinlemedim ben. Vurdum kafayı yattım. Beni proje yapcak olan arkadaşlar uyandırdı. Elime de biraz leblebi verdi. (Selin)

Ne alaka diyemeden okulun dışında gittiğimiz bir kafeye gittik. Sayuyom şimdi kim varsa.

Shua, Yonjun, Yeosang, Ryujin ve ben. Ekibe bak.

Neyse konuşuyorlar falan da ben hiç kafamı veremiyorum ya. Baya mal oldum.

"Arkadaşlar. Ben son zamanlarda biraz iyi değilim de. İzniniz olursa siz bana ne yapacağımı mail atın. Ben öyle size yardım edeyim." Dedim ve ice lattemin kalanını höpürdetip kalktım.

"Peki." Dedi Yonjun iyi cocuk ya bu. Valla.

Kafeden çıktım. Evle arasında 10 km var. Yürümeye başladım. Tramvaya binicem ama tramvay durağı 1 km ötede. Buraya kadar ice latte içmeye geldim evet.

Tam karşından karşıya geçeceğim az daha motor çarpıyordu. Korkudan geri düştüm.

"Yavaş olsana ya." Kaskı çıkarıp baktı.

"Eve mi gidiyorsun?" Diye sordu. Jaemin bey harikassın amk.

"Hm. Sen?"

"Hyunjin'in motoru aldım biraz kafa dağıtmaya gidiyorum. Senin de ihtiyacın var gibi boş yolda araba çarpcak sanıyorsun."

Doğru.

"Nereye gideceksin?"

"Kendin görmek istemez misin?"

Kucağıma kaskı fırlattı. Hala yerde olduğum gerçeğini düşünerek.

Kaskı takıp ayağa kalktım. Kendisi için de bir tane çıkarıp taktı. Çantamı önüme aldım ve arkasına bindim.

Önceki hayatımda kesin motorum vardı.

Yavaştan yola girdi. Ay kafamda drive çalmaya başladı.

Sıkıca motorun kenarlarından tutundum. Işıklarda durdu. Bana seslendi.

"Belimi tut. Ölürsek beraber ölelim."

Mantıklı okey.

Belini kavradım. Aramızda çanta var tam tutamasamda ellerim belindeydi.

Işıkları geçtikten sonra otobana girdi. Basıyor gaza saolsun.

Rüzgarı bedenimde hissederken kafamı istediğim şeyde yoğunlaştırabildiğimi anladım. Zevkliymiş.

Kendimi bırakıp yola atliyim mi lan?

—-

İki saat boyunca gazladı. Nereye geldiğimizi bilmiyorum. Telefonuma bakmak gibi bir niyetim bile yok.

Yüksek, manzara gören bir yerde oturduk. Ayaklarımı sallandırabiliyorum. Yan yana oturuyoruz ve gün batımı çok güzel görünüyor.

Güneş batarken tek düşündüğüm iyi olacağımdı. Çünkü etrafımda iyi insanlar var biliyorum. Beni seven insanlar...

"Jeno."

"Hm?"

"Güzel mi?"

"Sevdim evet. Teşekkür ederim."

Güneş battıktan sonra yaklaşık 5 dakika içinde havada yıldızlar belirmeye başladı.

"Bak yıldız ne güzel parlıyor" dedim. Görmemiş olacak ki kafasını bana yaklaştırıp yukarı baktı.

"Bak" diyerek elimle işaret ettim.

"Göremiyorum." Elini tutup göstermeye çalıştım göremedi salak.

Kafamı indirip salaklığına kızacakken yüzünün bu kadar yakın olması beni sakinleştirdi.

Gözlerine bakarken birden ikimizin dudaklarını birleşmiş halde buldum. Sonra gözlerimi kapattım.

Neden gözlerimi kapattım ve onunla öpüşmeyi ilerlettim?! Dudaklarımı çekmez istemezcesine.

İki saniye sonra geri çekildi. Bir şey diyemedim. Ona karşı koymak zor biliyorum ama bu doğru hissettirmedi.

"Sadece beni sevsen olmaz mı?" Dedi sessizce. Gözlerim ona bakakaldı.

"Megan mı Nicki mi?" İlk aklıma gelen şeyi sordum bunun garipleşmesini istemiyorum.

Ve evet bundan hoşlandım.

Simariiikk"NominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin