sekiz

233 22 32
                                    

Babam mutfaktan dönüp "Kızlar hala inmedi mi?" diye sorduğunda ofladım. "Gittiler." dedi Sinan da yanıma gelip. Babam kaşlarını çatıp Edaya elindeki ağrı kesiciyi uzattı. "Ne demek gittiler? Konuşacaklarımız vardı." dediğinde gözümle Edayı işaret ettim. Babam anlayıp başını salladı. "Hadi kızım, ben seni evime bırakayım." Eda gülümseyip doğruldu. "İskender bıraksa?" dedi omuzuma doğru sarılırken. Kaşlarımı kaldırıp hayır anlamında başımı salladım babama yalvarır bakışlar atarken. Boynunu hafifçe yana eğip "Hadi, Edayı bırak kızları da alıp geri gelin." dediğinde gözlerimi yumdum sıkıca.

Eda oturduğu yerden kalkıp yeniden omuzuma tutunduğunda sabır dilercesine yukarı doğru baktım. "Ben Elifi getiririm. Ardayı da bulayım her nerdeyse." dedi Sinan kapıdan çıkarken. "Sen Asyayı mı alsan?" dedim birazdan yiyeceğim triplere şimdiden yutkunurken. Resmen az önce bakışıyla dövmüştü, şimdi üstüne fiilini gerçekleştirecek diye düşünüyordum. Sinan başını hayır anlamında sallarken Edanın daha çok sokulduğunu farkettiğimde kendimi geri çekmek in çaba sarfediyordum. Kızım alt astarı bileğini burktun yardım ettik dedim içimden.

Sinanla beraber güç bela Edayı evine bıraktığımızda rahat bi oh çektik. "Allah aşkına nerden çıktı bu ya?" dedi Sinan yürümeye devam ederken. "Taktı sana kafayı ben sana söyliyim." dedi yol ayrımına girerken elini alnına koyup selametle işareti yapıp köşeyi döndü. O Elife giderken, ben de Asyanın evinin yolunu tuttum. Sokağın başından girince telefonumu çıkardım. Asyayı arayıp kulağıma götürdüm. Bir çalışın ardından meşgule düştü. Bir kez daha aradım, yine meşgule düştüğünde göz devirdim. Bu da alışkanlık olmuştu. Asyadan. Evin önüne geldiğimde Asyayı bahçede kitap okurken gördüm. Zaten açık kapıyı aralayıp içeri girdim.

"Asya?" Sesimle irkilip kitabı elinden düşürdüğünde yanına adımladım. Beraber kitaba eğildiğimizde benden önce davranıp kitabı kavradı. "Bana kahramanlık yapmana gerek yok. Yorulmuşsundur." dedi kitabı masaya bırakırken. Doğrulup yüzüne baktım. "Babam çağırıyor." dedim lafını es geçerek. "Konuşmamız gereken şeyler varmış." Doğruluğunu anlamaya çalışır gibi yüzüme baktı. "Asya, seni görmem için yalan söylememe ihtiyacım mı var?" dedim. Omuz silkti. "Anne birazdan gelirim!" diye içeri doğru seslenirken telefonunu cebine sıkıştırıp önümden geçti. Başlıyoruz.

"Asya yavaş gider misin? Düşeceksin!" diye seslendim arkasından. Biraz daha zorlarsa benim gibi hızlı koşacaktı inadından. "Ne o? Sargı bezin mi kalmadı yoksa?" diyip bana döndü sahte üzgün ifadesiyle. "Ya kız düşmüş eve getirip bileğine baktım alt tarafı!" diye sitem ettim. "Sana ne?" dedi gözlerimi yumup derin bir nefes aldı. "Her kızın yardımına koşmak zorunda mısın?" Aklıma düşen şeyle gülümsedim. Asya şu an beni kıskanıyor muydu? Ben sadece güçlerimin ortaya çıkmasından endişe edip sinirlendiğini düşünmüştüm. "Ne gülüyorsun?" diyince düşüncelerimden sıyrılıp gülümsememi genişlettim. "Sen beni mi kıskanıyorsun?" Afallayarak yüzüme bakmaya devam etti. Kalbimde esen ince meltem kendini belli etti yeniden. "N-ne kıskanması? Ben öyle sadece şeyden." O söyleyecek bir şeyler ararken aradaki mesafeyi kapattım. "Neyden?" dedim gülmeye devam edip. "Güçlerini kullanıp duruyorsun." dedi gözlerini hızla kaçırıp. "Herkül müsün diyecekler önüne geleni kucağına alıyorsun." Cümlesini tamamlanmadan önüne döndü tekrar. "Kıskanıyorsun." dedim bastırarak. "Baya baya kızı kucakladı diye kıskandın." Ellerini yanaklarına yaslayıp derince soludu. Napacağını nereye kaçacağını bilemediği çok belliydi. Ya da ben Asyayı iyi tanıyordum.

Birden arkasını döndü. Yüzünün rengi attığında kaşlarım çatıldı. Koşarak önüme gelip beni kendi olduğu tarafa döndürdüğünde acı çığlığını duydum. "İskender!" Ne olduğunu bile anlamadan dizlerinin üzerine çöktü. "Asya!" Onla beraber yere çöktüğünde sırtındaki küçük oku gördüm. Kan yoktu. "Asya iyi misin?" Gözleri kapanmak üzereyken bir şeyler söylemeye çalışsa da başaramadı. Ellerim titrerken okun asyaya saplanan  ucunda bir iğne olduğunu farkettim. Oku çektiğimde Asya üzerine yığılırken ağırca yutkundum.

"Asya aç gözlerini." Bedenini dikkatle kucağıma aldım. Hemen eve gidip ne olduğunu bulmalıydım. Zehir olduğu belliydi ama nasıl bir zehir. Kalbim acıyla kasılırken fısıltısını duydum. "Ödeştik galiba."

Dünden Bugüne (Tozkoparan İskender)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin