"Çok kötüydü İskender!" dedi ağlamaklı sesiyle. Onu nadiren böyle görürdük. "Geçti." dedim yeniden. Kalbimde bi ağrı vardı ve bunu geçirmek kolay gibi değildi. Kendini toplayıp, benden ayrılırken gözlerini gözlerime çıkardı. "Bi gün-" diye söze başladığında onu durdurdum. Bir gün gideceğinden bahsedecektik ve ben buna hazır değildim. Asya biraz daha ağlasın istemiyordum. "Şu an burdayım." dedim. "Hani bizim için önemli olan bugün demiştik." Başıyla onayladı, zoraki. Bizimkilerin geldiği aklıma gelince omzuna dokunup "Hadi." dedim, "Aşağıda bizi bekliyorlardır." Gözyaşlarını iyice silip, yüzüne bi duvar ördü gülüşünden ve aşağı yöneldi. "Yalan olmasını sevmiyorum ama gülüşünü çok seviyorum." dedim sessizce arkasından.
"Ooooo uyuyan güzeller gelmiş!" dedi Sinan yüzünde alaycı gülüşü vardı. Casus bizi gördüğünde Asyanın üstüne atıldı. Asya yere eğilip casusla oynamaya başladı. "Bugün okula da gelmediniz?" dedi Elif de Asyanın yanına oturup. Asya Elife döndü gülümseyip. "Şu önümde duran beyaz tüylü şey var ya." dedi "Beni sabahın köründe buraya kadar koşturdu ve ben de okula geç kaldım." dudaklarını büzüp göz ucuyla bize baktı. "Hoş, çok da gelesim yoktu zaten." dediğinde Arda kahkaha attı. "Buraya gelmen daha verimli olmuş." Asyanın kaşları çatılırken ben, bizi uyurken gördüklerini bildiğimden Ardanın ne demek istediğini anlayıp Ardaya ters bi bakış attım. "Yani uykunu aldın demek istedim." dedi toparlayarak Arda. "Sadece uyuyakalmışız. " dedim sessizce Sinana. "Başka ne olacaktı zaten kardeşim? Biliyoruz."
"Seni ve güçlerini kullanmak istiyorlar." dedi babam. "Beni tanıyorlar mı yani?" diye sordum şaşkınlıkla. "Seni tanımayan mı var İskender gardaşım." dedi Arda. Fikri abi başını iki yana salladı. "Tozkoparan olduğunun farkındalar, evet." dediğinde başımla onayladım. Parmaklarımı dağınık saçlarımın arasından geçirip ofladım. "Çözüm ne?" diye sorduğumda yüzüme bakmaya devam ettiler. "İllaki bir şey düşündünüz değil mi?" İçten içe geri dön diyecekler diye korkuyordum. Gitmemin zamanı mı gelmişti diye düşünürken Asya telaşla sordu. "Geri mi dönecek yoksa?" Endişesi yüzünden de okunurken cevabı ben de aynı endişeyle bekledim. "Hayır." dedi babam gülümseyerek. "Merak etme Asya. Daha değil." Asyayla birlikte derin bi nefes almıştım.
"E hala napmamız gerektiğini bilmiyoruz?" dedi Elif. "Kim olduklarını da." diye ekledi Sinan. "Yoksa gölge mi geldi?!" Arda korkarak Sinanın koluna sığınırken gülmeden edemedim. "Arda sen de olmasan var ya." diyip omzunu sıktım. "Korkma ben koruyacağım seni." Asya gözlerini devirdi. "Sen artık önce bi kendini mi korusan!" dedi bıkkınca. "Hani senin peşindeler ya." Korkularıma rağmen gülümsedim. "Sen de beni korursun." dedim kaşımı kaldırıp. "Olmaz mı?" Gözlerini açıp kapadı. "Canım pahasına." İçim titredi cümlesine. İhtimaline, ruhum daraldı. "Allah korusun." dedim hızla. Gülümsedi. "Hepimizi."
"Çocuklar ailelerinizle ben konuştum. Bugün burada kalın, saat geç oldu." dedi babam telefonu masaya bırakırken. Herkes onaylarken Arda ayağa kalktı. "Ben iskender gardaşımla yatarım." diyip odama doğru giderken geri döndü. "Ama yalnız gidemem İskender gardaşım hadi yatmıyo musun?" Elifin bakışları gülerek Asyayla benim aramda gidip gelirken "Tercihi İskendere bıraksaydın Arda." dedi imayla. Asya yine anlamayıp bize bakınırken "Evet." dedim. "Evet Elifcim sen Sinanla uyumak istemezsen ben isterim." dediğimde Elif kızararak Asyanın koluna girdi. "Hadi Asyacım biz gidelim aşağı."
Arda ve Sinan da benim odamda yatarken, Arda çoktan uyumuştu. "Ben korkudan uyuyamaz diye düşündüm ama bayılmış." dedi Sinan gülerek. "Sabaha kadar beni koruyun der durur diye beklemiştim bende." dedim aynı şekilde gülerek. Yatağa sırt üstü yatıp, bakışlarımı tavana diktim. İçimdeki anlamlandıramadığım şeyler gece olunca daha da bastırıyordu. Ve ben başa çıkamadığımda uykumdan oluyordu.
"İskender, sana söylüyorum." Sinanın kolumu dürtmesiyle ona döndüm. "Efendim, Sinan." Sinan elini sallayıp "Ohoooo, biz seni geçmişten geliyor sanıyoruz ama sen bu dünyada bile değilsin." dedi gülüp. Yattığım yerde doğruldum onunla beraber. "Başındaki belayı mı düşünüyorsun?" dediğinde güldüm. "Güzel bi bela." Sinanın kaşları çatıldığında ne söylediğimi idrak ettim. O peşimdekilerden bahsediyordu ben aklıma sadece Asyayı getirmiştim. "İskender sen iyi misin?" dedi cevap vermeyince. Sinan bana yardım eder miydi? "Uykun yoksa bahçeye çıkalım mı?" diye sorduğumda kalkıp "Hadi." dedi. Sessizce kapıyı açıp merdivenleri indik. Muhtemelen herkes uyuyordu. Askıdan iki ceket alıp birini Sinana uzattım. Hava serindir geceleri.
Evin arkasında küçükken beraber yaptığımız bi oturma alanı vardı. Biz Sinan ve Ardayla tahtaları çakmış, Elif de Asyayla minder dikmişlerdi. Çoğu zamanı burada geçirirdik.
Sinanın bileğindeki tokayla oynadığını gördüğümde ona döndüm. "Elif." dedim. "Elifin değil mi o?" Başıyla beni onayladı tokaya bile gülüyordu. "Ne hissediyorsun ona karşı?" Arkasını yaslandı. "Benden mi konuşacağız, senden mi?" diye sorduğunda derin bir nefes aldım. "Seni konuşurken kendimi çözeceğim." Beni anlamış gibi derince baktı. "Hepinizi çok seviyorum." dedi iç çekerek. "Ama Elif hepinizden başka." Öyle güzel güldü ki Sinanın böyle mutlu hissettiğini görmek beni de mutlu etti. "Böyle hep yanımda aramak gibi. Seni bir gün görmesem bir şey ifade etmez. Ama onu bir saat görmemek bile büyük hasretlik." Asyayı düşündüm. Daha önce geçmişe geri döndüğümde bir tek onu düşündüğüm zamanı. "Hepinize bir şey olsa çok üzülürüm ama ona olsa ölürüm gibi." Bana baktı. "Hepimiz sürekli bir şeyler düşünüyoruzdur ama onu düşüncelerimin tek odağı." dedi. "Aşk mı yani şimdi bu dediklerin?" diye sordum. Ellerini dizlerine koyup hafifçe öne eğildi. "Aşk ne bilmiyorum ama bilseydim de bu Elife karşı olurdu."
Tekrarladım onu. "Aşk ne bilmiyorum ama bilseydim de bu Asyaya karşı olurdu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünden Bugüne (Tozkoparan İskender)
Fiksi Penggemar"Bu çok tehlikeli İskender!" diye bağıran Elife çevirdim bakışlarımı. Kalbim olması gerektiğinden hızlı atıyordu. Korku bedenimi ele geçirmişti ama hepsinden önce gelecek başka bir his vardı içimde. Başımı aşağı yukarı sallayıp "Biliyorum." dedim ne...