İstemeye istemeye masaya geri dönüp oturduğumda çatalı elime alıp Yamaç'ın yüzüne bile bakmadan önümdeki somonla oynamaya başladım.
"Nerde kaldın?"
Duymazlıktan gelip gözümü tabaktan ayırmadım.
Dişlerini sıktı. "Berra nerde kaldın?"
Cevap vermedim.
Aniden masaya inen yumrukla irkildim. Ayağa öyle bir kalkmıştı ki sandalye arkaya devrildi.
"Sana nerde kaldın dedim!!!!!!?"
Restorandaki tüm gözler bize dönmüştü.
Masadan kalkıp gidiyordum ki bileğime yapışıp daha da öfkelendi.
"Bırak beni!!"
"Sana soru sorduğumda bana cevap vereceksin." Dedi bileğimi daha da sıkarken.
"Bana bak yoksa sürtüklüğe mi gittin!!?"
Ne!?
Bu kadarı artık çok fazlaydı.
O anda arkaya doğru savruldu ve bileğimi bıraktı.
Yakasına yapışıp kafa atan Barlas'ı görmemle gözlerim kocaman açıldı.
"Sanane ulan nerde kaldığından orospu çocuğu!!!!"
Yere yatırıp ard arda yumruklarken sadece izledim.
Gebersin leş kargası puşt.
Restoranın güvenlikleri araya girip müdahale etti.
Sonunda karakolluk olmuştuk.
"Memur bey Barlas'ın hiç bir suçu yok bizi bırakın gidelim."
"Nasıl suçu yok hanımefendi şu adamın yüzünün haline bakın?"
"Barlas beni korumak istedi. Bu adam bana şiddet uyguluyordu evinde tehdit altında zorla tutuyordu, Beni Barlas'ın hayatıyla tehdit ederek evine esir aldı!" Kötü bakışlarımı Yamaç'a doğru salarak koparttım nidayı.
Bunu duyan Barlas ağzından çıkan "Ne!?" Tepkisiyle yüzüme bakakaldı.
◇♤◇
Yaklaşık 2 saat sonra Yamaç tutuklanmış biz de çıktıktan sonra bir kafede oturmuş konuşuyorduk.
"Neden söylemedin katlandın bu şerefsize Berra neden?"
"Katlanmasaydım seni öldürecekti."
"Benim için kendini niye feda ediyorsun kızım sen kafayı mı yedin!?"
"Seni öldürmesine göz mü yummamı istiyorsun benden gerçekten? sensizliğe dayanamam ben seni seviyorum aptal!"
Tek nefeste söylediğim şeylere gözlerimden yaş süzülürken gözlerimi mavilerine sabitledim.
"Sakin ol." Diye mırıldandı gözlerime bakarken, "Bende seni seviyorum."
"Kollarını sıva."
"Neden?"
"Sıva."
Yavaşca ceketin kollarını yukarı kaldırdım.
Ellerimi tutup bileklerimden başlayarak kollarımı inceledi.
Morluklarımı görünce küfür etmeye başladı.
"Pezevenk. Cibilliyetini sikip sikini kaynar suya soktuğumun yavşağı. Ağzına bizon boku tıktığımın lavuğu. iblisin dölü."
"Acımıyor."
"Yalan söyleme. Burdan çıkınca eczaneye gideceğiz. O herifin parmaklarını tek tek kırıp elini zibilyon parçaya ayırmam gerekiyordu."
Titrek bir nefes verip ellerimi üstüme geçirdiğim ceketin ceplerine attım.
"Sınav hafta sonu." Dedim gözlerimi kaçırıp. "Burada olacak."
"Hazır hissediyor musun?"
"2 yıldır evet..."
"Benim yüzümden." Diye fısıldadı. "Şuan istediğin bölümde huzurla okuyabilirdin.
"Senin ne suçun var bunda?"
"Zamanında hayatına girip seni koruyamadım, yanında olamadım."
"Bilemezdin ki, senin de sorunların vardı."
Elimi cebimden çıkarırken varlığını hissettiğim kabuğu kavrayıp çıkardım ve avucuma bakıp gülümsedim.
"Hem, ben yalnız değildim ki. Yanımda bana güç verecek bir şeyim vardı."
"Deniz kabuğu mu?"
"Evet. Bunun bende çok masum bir yeri ve anısı var, anlatmamı ister misin?"
Kafasını salladığında geçmişe gidip yüzümdeki gülümsemeyle anlatmaya başladım.
"6 yaşımdayken annemle ilk kez denize gitmiştik. Yiyecek bir şeyler almaya gitmişti ve ben onu beklerken denize doğru koştum. Derine doğru ilerledim ve tabi yüzeyde kalamayıp çırpınmaya başladım. Aslında derinde değildim, ama küçük olduğum için benim boyuma göre derin sayılırdı. Ayağıma bir şey değdiğini hissettiğim için çırpınmam daha da arttı ve batmaya başladım. Annemin sesini duydum uzaktan, beni kurtaracak kimse yok sanıyordum. Ama birinin beni omzuna almasıyla gözlerimi açtım. Neyseki hemen yakınımdaki bir adam ve bir kadın beni fark etmiş. Adamın kucağında hâla korkuyla çırpınırken önümde benim yaşımda bir çocuğu kucağında tutan kadın endişeli gözlerle bana bakıyordu. Adam kucağında çırpınan beni suda ilerleyerek kıyıya doğru getiriyordu. Kadın da onun yanında ilerleyip beni inceliyordu ve bana sakin olmam için bişeyler söylüyordu. Ama ben daha çok kucağında bana tuhafça bakan çocuğa dikkat kesilmiştim. Ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. Kıyıya varana kadar ona bakarak çırpındım. Ağlamamı kesemiyordum. Sonunda adam beni annemin kucağına bıraktığında ağlamam yavaşladı. Annem beni kuma oturttu ve arkasında duran poşeti yanıma getirip su verdi. İçtikten sonra şişeyi anneme uzatıp denize bakmaya başladım. Yüzüme değen küçük bir el beceriksizce sildi göz yaşlarımı. Avucumun içine bir deniz kabuğu bıraktı ve "ağlama" dedi. Çok komik bakıyordu, onun bu surat ifadesi beni gülümsetmişti. Elimde duran büyük ve güzel kabuğa bakıp "Ama bu senin neden bana verdin?" Dedim. "Senin olsun, annem bana yenisini bulur değil mi anne?" Dedi. Oğluna gururla bakan kadın da gülümseyerek "Tabi buluruz oğlum" Dedi. Çocuğun annesi ve babası annemle bir süre konuştuktan sonra uzaklaştılar. Simit'imi yerken o günden sonra hiç görmediğim çocuğun arkasından son kez bakmıştım. Bana kabuğunu vermesi kalbime dokundu. O günden beri de denize bir daha girmeye cesaretim olmadı ve bu kabuğu sakladım."
"Hassiktir."
"Ne oldu?"
"Kabuğa bakabilir miyim?"
Anlamaz gözlerle kabuğu eline bıraktım ve incelemesini izledim.
"Berra, o çocuk benim."
__________
Owww my bomba bölüm
Hadi yıldızlayalım 🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çık Şu Kumsaldan | Yarı Texting
Dla nastolatków@çık_şukumsaldan: Kumsal gibi pistin ama, @çık_şukumsaldan: deniz gibiydi gözlerin.. @çık_şukumsaldan: Acaba o da öyleydi diye mi onu seçtin ? @çık_şukumsaldan: ama o sadece kumsal gibi pisti. @çık_şukumsaldan: ve kumuyla boğuyordu seni. @çık_şukums...