2

59 15 6
                                    

Hıçkırık sesleri odayı doldururken, ebe başını üzüntüyle yere eğerek ölü çocuğu zavallı kadının kollarına verdi. Genç kadın, doğurduğu ilk çocuğunun ölü olmasını kaldıramıyordu. İlk hamilileğinde düşük yapmıştı ve henüz onun acısını atlatamadan yeni, yoğun bir acı daha bütün ruhuna yayılmıştı.

"Zırlama," dedi Kyogo. Ona göre Shizu beceriksiz bir eşti. Çocuk doğurup onun soyunu, adını taşıyacak bir çocuk bile getirememişti dünyaya.

Shizu kocasını dinlemedi ve bebeğe sımsıkı bir şekilde sarıldı. Shizu'nun gözyaşları yüzünden akıp, bebeğin küçük ve tombul yüzüne düştüğünde bir başka ağlama sesi duyuldu. Shizu, ebe ve Kyogo şimdi ağlamaya başlayan erkek bebeğe bakakaldılar. Bu bir mucize miydi?

***

Bugün uğursuz bir gündü. Sabah havada bir tane bulut olmamasına rağmen öğleye doğru yağmur yağmıştı. Yağmur kısa sürmüştü fakat Sanemi'nin bütün planlarını etkilemişti. Kız kardeşi Sumi için bir hediye almaya kasabaya gittiğinde yağmur başlamıştı. Hediyeyi aldıktan ve dükkandan çıktıktan sonra yağmur daha da şiddetlenmiş, Sanemi'yi tamamen ıslatmıştı. Yol boyunca içinden küfür ede ede kardeşlerinin yanına dönmüştü.

Sumi son zamanlarda el işine merak salmıştı ve kendini bu konuda epey geliştirmişti. Yaptığı harikulade el işçiliğinden aileyi geçindirmek için para kazanmayı umuyor, ayrıca Sanemi ağabeyine sürpriz yapmak istiyordu. Sanemi, o gece o adamı kazara öldürdükten sonra adamın üzerindeki bütün mal varlığını almıştı ve hayati bütün ihtiyaçları karşılamanın yanı sıra kardeşlerini kasabaya göndererek birkaç önemli ders almalarını sağladı. Teiko koto çalma kursuna, Sumi de el işçiliği kursuna gidiyordu. Genya, kasabada yaşayan bilge bir yaşlı adamdan geometri dersleri alıyordu. Shuuya, Hiroshi ve Koto henüz bir kursa gitmiyorlardı. Onlar evde genellikle Sanemi'ye yardım ederler ya da oyun oynarlardı.

Sanemi eve döndüğünde onu ilk Koto karşılamıştı. Diğer kardeşlerinin yanına gitti, sonrasında Sumi'yi aramaya koyuldu. Evin içerisinde şöyle bir oda paylaşımı söz konusuydu: Sumi ve Teiko bir odada; Genya, Sanemi ve Koto bir odada; Hiroshi ve Shuuya ise başka bir odada kalıyorlardı. Sanemi, kız kardeşlerinin kaldığı odanın sürgüsünü açmasıyla irkilen kız kardeşini gördü. Aynanın karşısındaydı ve makyaj yapıyordu. Sanemi'nin ona aldığı yeni, şık mavi kimonoyu giyiyordu. Topuzu dağılmıştı ve makyajını da henüz bitirmemişti. Sanemi tebessüm ederek kız kardeşine yaklaştı.

"Yardım etmemi ister misin?"

Sumi utanarak başını olumlu anlamda salladı. Sanemi büyük ve odun kesmekten yaralanan ellerini kız kardeşinin gür siyah saçlarında gezdirdi. Saç tokasını ağzında tutarak öncelikle saçlarını topuz haline getirdi. Sanemi, aslında erkek olmasına ve uzun saçı olmamasına karşın kadınların saçlarını toplamak ve taramakta ustaydı; eskiden annesinin saçlarını örmekten ve toplamaktan hoşlanırdı.

"Saçların uzamış ve gürleşmiş," topuzu bitirdiğinde nazikçe mırıldandı.

"Artık daha iyi yemekler yiyoruz."

Sanemi'nin içinde hâlâ pişmanlık olsa da kardeşlerine yardım edebildiği için mutluydu. Adamı dağdan atmadan önce birkaç altın kolye ve bilezik bulmuştu. Onları sattığında yüklü miktarda kâr elde etmişti.

"Ağabey, bugün Hiroshi ile beraber kasabaya inmeyi planlıyoruz, izin verir misin?"

"Tabii ama ne için ineceksiniz?"

Sumi omuz silkti.

"Pek önemli bir şey değil. Kendime birkaç giysi ve makyaj malzemesi bakmayı planlıyorum. Hiroshi de benimle gelmek istedi."

"Ben de geleyim."

"Yok, yok. Sen zaten bugün çok yorulmuşsundur. Hiç gerek yok, ağabey."

Sanemi iç çekerek ellerini belinin üzerine yerleştirdi. Kendisinin bazı konularda inatçı olduğu kadar kardeşleri de öyleydi. "İyi, tamam."

Sanemi birden sol eliyle Sumi'nin gözlerini kapattı.

"Hey!" Sumi kıkırdayarak ellerini onunkinin üzerine koydu. "Lütfen elini çek, hiçbir şey göremiyorum."

"Gözlerini kapatacağına söz verirsen çekerim."

"Tamam, söz."

Sanemi elini çektikten sonra cebinden gümüş bir kolye çıkardı. Kolyeyi onun boynuna taktığında Sumi'nin suratını heyecanlı bir ifade kapladığını gördü.

"Aç bakalım."

Sumi gözlerini açtı ve aynaya baktı. Sanemi'ye sımsıkı sarılıp onun yanağına ıslak öpücükler kondurdu defarlarca.

"Beğendin mi?"

"Evet, çok teşekkürler," Sumi başını Sanemi'nin göğsüne yasladı. İşaret parmağı yavaşça onun sırtında dairesel hareketler çizdi.

Shinazugawa kardeşler, her şeyden habersiz mutlu mesut yaşarken Sanemi'nin içinde hâlâ bir tedirginlik vardı.

***

Yaklaşık iki saatin ardından Sumi ve Hiroshi kasabaya inmişti. Her ne kadar Sanemi onları takip etmeyeceğine söz verse de dayanamayıp onları takip etti. Yol boyunca Hiroshi büyük bir hevesle ablasının kulağına bir şeyler fısıldadı.

Bir dükkanın içine girdiklerinde Sanemi maalesef oraya gitmedi, daha doğrusu gidemedi. Dükkan oldukça küçük ve dar görünüyordu. Oraya gitmesi kardeşlerinin onu görmesi demekti. Dükkandan uzaklaşarak, yine de uygun ve iyi bir yere ulaşarak sessizce ve sabırla kasaba halkının arkasına geçti ve dükkanı oradan gözetlemeye başladı. İki dakika, beş dakika, yedi dakika... Zaman ilerledikçe Sanemi huzursuzlaştı ve endişelendi.

Ardından dükkanın içinden bir çığlık sesi duyuldu. Sanemi kalabalığı yarıp oraya ulaşmaya çalıştı. İnsanlar da meraklandığından dükkanın yanına üşüşmüşlerdi bu yüzden Sanemi'nin dükkana varması biraz uzun sürdü. Kalabalık kendi arasında fısıldaşırken, Sanemi zıplayarak olanları görmeye uğraşıyordu. Hâlâ çember bir şekilde dizilmiş kalabalığın en önlerinde sayılmazdı.

Sanemi en sonunda pes edip önündeki kadını hafifçe dürttü.

"Ne olmuş?"

"Bir tane kız yaralanmış."

Korkularının doğru olmamasını umarak nefesini tuttu.

"Kız nasıldı?"

"Saçı topuz şeklindeydi. Siyah saçları ve mavi gözleri vardı. Ayrıca mavi bir kimono giyiyordu ve..."

Sanemi devamını dinleyemedi. Kulakları çınladı, görüşü karardı, beyninde dolaşan milyonlarca seneryo arasından en iyisinin gerçekleşmesini umarak ve kendisinin yaralanmasını önemsemeyerek kalabalığın içinden yeniden geçti. Sumi'nin güvende olduğunu kendi gözleriyle görmeliydi. Peki ya Hiroshi? O iyi miydi? Korkmuşlar mıydı?

Nihayet kalabalığın en önüne gelmişti fakat gördükleri onu öfkelendirmişti. Yanında duran, titreyen ellerini yavaşça yumruk haline getirdi. Sumi'nin kolu boydan boya kanıyordu ve ortalıkta Hiroshi yoktu. Dahası Sumi'nin yanında yabancı bir adam duruyordu. Sanemi hızlı adımlarla onlara yaklaştı ve adamın suratına güçlü bir yumruk geçirdi. Kalabalıktan bazı sözler çıksa da onları umursamadı.

"Ağabey!"

Sumi, Sanemi'nin koluna tutarak onu engelledi ama Sanemi'nin gözü dönmüştü. Yumruk ardında yumruk. Adamın yüzü kanlar içindeydi.

"Lütfen dur! Onu öldüreceksin!"

Sumi en sonunda Sanemi'yi tutmayı bırakıp adamın önüne geçti. Sanemi'nin kanlı yumruğu havada asılı kaldı.

"Çekil, Sumi. Sana bunu yapan adamı cezalandırmayacağımı mı sanıyorsun?"

"Yanlış anlıyorsun, o..."

"Sorun yok." Adam, kanayan burnuna ve patlamış dudağına dokunarak Sumi'nin lafını kesti. Az önce fena bir şekilde dövülmesine rağmen kızgın görünmüyordu.

"Hayır, çok büyük bir sorun var. Lütfen yaşananları anlatmama izin verin. Ağabeyim size bir özür borçlu."

4-D-0 |sane.giyuu|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin