DEHŞET

77 11 5
                                    


"Derin" duyduğum tüyler ürpertici fısıltı sesiyle birlikte sesin sahibini bulabilmek için sağa sola baktım ancak görünürlerde kimsecikler yoktu. Yinede birinin beni izlediği hissi çok yoğun bir şekilde beni rahatsız ediyordu.

"Kimse var mı?" diye soludum karanlığa doğru ancak karşılık gelmemişti. Bilemiyorum belki de bana öyle geliyordu. Sessizce ilerlemeye devam ederken arkamdan birinin bana dokunmasıyla endişeyle arkama döndüm, ancak yine birini görememiştim.

"Buraya gel." fısıltı o kadar derinden geliyordu ki gerçekle hayal arasında gibiydi. Ancak bir anda fark ettiğim evle birlikte oraya gitmem gerektiğinü anlamıştım. Tuhaf gelebilir şimdiye kadar orada bir ev olduğunu fark etmemiştim.

Kapısına kadar ilerlediğim zaman çalmak için elimi kaldırdım ve kapı ben daha dokunmadan açılmıştı. Şu anki atmosferin ürkütücülüğünü anlatmaya kelimeler yetmezdi, fazlasıyla korkunçtu.

"Merhaba!" dedim biraz bağırarak ancak kimse yine ve yeniden cevap verme tenezüliyetini göstermemişti. Neden yaptım bilmiyorum ancak yinede yürümeye devam ederek içeri girdim.

"Her kimsen evine girdim haberin olsun." birinin evine izinsiz girdiğim için bunu söyleme ihtiyacı hissetmiştim. Ancak beklemediğim bir anda kıkırtıya benzer bir ses duydum.

"Aşağı in." nereden geldiğini bir türlü keşfedemediğim sesi duyduğum anda karşımdaki kapı ürkütücü bir şekilde hareket etti.

"Hayır sanmıyorum." derken geri geri adım atmaya başlamıştım. Ben ne idüğü belirsiz bir sesin bana emrettiği gibi hareket edecek kadar kafayı yememiştim.

"Gidiyorum yabancı!" dış kapıya kadar adımladığım kısa bir kaç saniye içinde kapının aniden yüzüme kapanmasıyla neye uğradığımı şaşırmıştım.

"Ah" diye bir nida ağzımdan firar ederken şu ana kadar hissetmediğim korku ortaya çıkmıştı bile.

"Buraya gel!" bu seferki ses daha deminkilerin aksine kulak tırmalayacak kadar güçlüydü.

"Pekala pekala sen kazandın." dedim heyecanla. Sanırım başka şansım kalmamıştı. Gidecektim ve orada ne olduğuna bakacaktım.

Aralık olan kapıya doğru yöneldiğimde beni neyin karşılayacağı konusunda hiç bir fikrim yoktu ancak gitmekten başka seçeneğim de yoktu ne yazık ki.

Sessizce merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. Duyabildiğim tek şey ise kalbimin kulağıma kadar gelen sesinin yankısıydı. Nefesimi tutmuş bir şekilde neyle karşılaşacağımı bilmeden aşağıya indim...

Karanlık bir bodrumdu, yalnızca dışarıdaki pencereden gelen ışık birazcık aydınlanmasını sağlıyordu ve onun da pek yararı olduğu söylenemezdi.

"Geldim işte!" diyiverdim sinirlendiğimi hissederken. Hangi akla hizmet sesle konuşuyordum ki ben? Ne olduğu belirsiz bir ses... Bana zarar da verebilirdi.

"Neden buradayım?" diye soludum. Kendimi gergin hissediyordum. Bir çıkmazda gibiydim... Ortalıkta beyaz örtüyle muhafaza edilen eski eşyalar dışında bir şey de görünmüyordu zaten.

"Buraya" fısıltılı ses bunu söylediğinde örtülerden birisi normal şartlarda gerçekleşmeyecek biçimde yere düşüverdi. Ancak gördüğüm kadarıyla kimse yoktu. Nereden geldiği belirsiz olan ses belki bir nebze de olsa kabul edilebilirdi. Ya da rüzgarla savrulan kapılar.. Ancak bu örtünün durduk yere kendi kendine yere düşmesi pek olası değildi.

"Tamam bu durum gittikçe ürkütücü olmaya başladı." diye mırıldandım. Evet korkuyordum korkmasına ama sesin söylediklerine uymaktan başka çarem de yoktu. Burada bu evde tuhaf olan bir şey vardı ve ne olduğunu öğrenmek istiyordum. 

Açılan örtünün altındaki nesneyi tam anlayamamıştım. Odanın daha karanlık tarafında, pencereden gelen ışığın tam ulaşamadığı bir yerdeydi. Dolayısıyla da görüntü pek net değildi. Yavaş adımlarla yaklaşmaya devam ettiğimde bunun bir tahta parçası olduğunu anlayabilmiştim.

Tuhaf! Bir tahta parçasına bakmak için mi bu kadar aksiyon yaşamıştım ben? 
Tahtanın yüzeyindeki şekillerle birlikte arapçaya benzeyen yazılar dikaktimi çekmişti. Kırmızı renkle yazılmış olmakla beraber şekillerde aynı şekilde kırmızıyla çizilmişti.

Karanlık olduğu için tam olarak ne yazdığını anlayamadığım yazılara bakmaya çalışırken aniden bir şey oldu ve tahta parçası ileriye doğru hareket etti. Neredeyse yeri boylayacakken son anda dengemi sağlayarak ayakta kalabilmiştim.

O sırada fark ettiğim şey ise bu tahtayı hareket ettirebilen tekerlerinin olmasıydı. Yönünü diğer tarafa çevirdiğimde bakışlarım direkt olarak kendimle kesişti... Evet bu bir aynaydı.

Eski olmasına karşın güzel bir aynaydı. Tahta kısımlarında ise oyma resimleri vardı. Zaten benim de çok eskiden beri antika ve oyma süse sahip eşyalara karşı bir merakım vardı.

"Derin" sesi uzun zamandır duymadığımdan varlığını neredeyse tamamen unutmuştum. Tekrar duyduğumda ise istemsizce gerildim. Lanet olsun benden ne istiyordu?

"Ne istiyorsun?" diye sorduğumda aniden gözüm aynadaki yansımama takıldı hemen arkamda bir şey hareket ediyordu. Gözümü ondan ayırmadan baktığım sırada yükseldi ve görüntüsü bir insan şeklini aldı. Çarşafın altında birisi vardı!

Yavaş yavaş hareket etmeye başladığında gözümü ayırmadan aynadan onu izliyordum. Korkudan nutkum tutulmuştu hareket dahil edemiyordum. Hızını arttırdığında ise irkilerek geriye döndüm ve bana gelmekte olan çarşafla karşılaştım. Hızla bana doğru geliyordu.

"Hayır gelme!" bağırarak ne yapacağımı bilemez bir haldeyken en sonunda çarşaf hızla üstüme doğru savruldu çığlık atarak onu üstümden attım ve kuklayla karşılaştım. Yıpranmış bir halde yüzünde iğrenç bir sırıtış vardı.

Aniden kafası bana doğru döndü ve ağzını hareket ettirdiğini fark ettim. O  sırada duyduğum şey ise kendi adımdan başka bir şey değildi.

"Derin"  Korkudan geriye doğru adımlarken bedenim bir şeye çarptı. Arkamdaki ayna olduğunu sandığım şey nefes alıp vermeye başladığında anladım ki ayna değildi. Nefes alıp verdiğinde oluşan havayı ensemde hissedebiliyordum. Aniden elini omzuma koydu ve kulağıma sessizce adımı fısıldadı.

"Derin" ve ben artık yaşadıklarıma daha fazla dayanamadım. Gözlerimi yumdum ve güçlü bir çığlığı serbest bırakarak olağanca gücümle bağırırken buldum kendimi.

Tanrım sen bana yardım et!

Karanlık TarafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin