1. BÖLÜM: KIRIK TESTİ

1.3K 97 82
                                    


Başlangıç için buraya tarih bırakabilirsiniz!!🌟

Sahne açıldı, keyifli okumalar 🤍🎭

🎵 Radiohead - Fake Plastic Trees 🎵

***

Küçük denizlerin büyük ruhlar taşıdığını söylerler.

Dalgaların arasında kaybolup gidecek hikâyelerin kumsaldaki küçük taşlara tutunduğunu ve suyun kıyıya her çarpışıyla beraber söylenecek sözlerin uzaklara götürüldüğünü... Sizin sonsuza uzandığını düşündüğünüz denizde aslında o kadar çok ruh boğulur ki. Sessiz, çaresiz ve kimsesiz bir cinayet masasıdır ve faili de meçhuldür.

Deniz bir bakıma fazlasıyla suçludur ve aynı zamanda tüm ölü hikâyelerin de yurdudur.

Yaklaşık on dakika önce önümüzde süzülen denizin ölü ruhlarından biri olmayı öyle çok istiyordum ki. Kızgın dalgaların beni bir tutuşta alıp götürmesini; ya da zamanın kumlara karışıp geriye akabilmesini... Bundan yaklaşık on altı dakika önce söylemiş olduklarımın ağzımdan çıkmamasını şimdi öyle delice arzuluyordum ki.

Ve elimden kaçmaktan başka hiçbir şey gelmiyordu.

Düşünceler zihnimin tükenmez köşelerini doldururken Miren'in ufacık ellerini hiç bırakmadan koşmaya devam ettim. Bazı şeyleri içgüdüsel olarak, ufkun sonunda ne olduğunu göremeden yapardınız. Bacaklarım sanki daha bugün koşmayı öğrenmişlerdi. Sanki bugün hayatımda ilk kez gökyüzünü görmüştüm ve bundan sonra göreceklerim anlamını yitirmiş simsiyah toz bulutlarından başka bir şey olmayacaktı.

"Miren nefesini tut!"

İronik. Tam on altı dakika önce de ona aynı şeyi söylemiştim.

Küçük fakat olgun benliği tekrardan ne diyorsam onu yaptı ve derin bir nefesle birlikte ayaklarımız yerden kesildi. Beraberimizde birkaç taşı da yuvarlayarak saniyeler içinde denizin sularına çarptık. Hiçliğin ortasında, yerden dört-beş metre yüksek bir kayalıktan atlamıştık. Bu koca taş içinde bulunduğumuz suları ve bizi bir kalkan gibi olay yerinden saklayıp koruyacaktı sanki. Ben dalgalarla boğuşmayı bitirememişken Miren kollarımdan tutarak beni yüzeye çekti. Birkaç saniyem derin derin soluk almakla geçti ve ciğerim parçalanırcasına öksürdüm.

"Amber çok korkuyorum," diyerek sarstı beni içinde bulunduğum durumu görmezden gelerek.

Büzülen dudakları ve ağlayan titrek sesiyle kendime gelmek zorunda kaldım. Tir tir titriyordu ancak bunun soğuktan olmadığı besbelliydi.

"Korkma, bir şey olmayacak," dedim ona kendimden emin bir şekilde. "Sana zarar gelmesine izin vermem."

"Ağlıyorsun." Uzanıp gözyaşlarımı sildi. Kahretsin ki gerçekten ağlıyordum, oysa ağlamak yeterli gelmiyordu. Kalbimin çarpıntısı sanki bütün vücudumda yankılanıyordu.

Ödüm kopuyordu.

"Miren gel, yüzmemiz lazım," dedim telaşla ve onu çekiştirmeye başladım. Bu çocuğa zarar gelecek olursa nasıl kendimi affederdim? Sekiz yaşındaki bir çocuk, hükümetin onu koyacağı kim bilir nasıl bir nezarethanede hayatını ne şekilde sürdürürdü? Omm bu sefer bunu yapamayacaktı. Omm hepimizden çok fazla şey götürmüştü ki bunların başında özgürlüğümüz geliyordu fakat bu çocuk onlardan biri olmayacaktı.

Miren yolunu kaybetmiş bir balık gibi yüzmeye devam ediyordu. Gerçi onu pek çok açıdan bir balığa benzetirdim çünkü bebekliğinden beri hayatı denizlerde geçmişti. Annesi o henüz iki yaşındayken vefat etmişti ve o gün bugündür babasıyla beraber küçük teknelerinde yaşıyorlardı. O, denizin ellerinde büyüttüğü bir çocuktu fakat şimdiki hali biraz farklıydı. Ne dersem onu yapıyor, korkuyla tir tir titreyip ağlıyor, asil asil suda süzülmekten ziyade kıyıya varabilmek için çırpınıyordu.

İPİ KOPUK KUKLALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin