Alaz, Asi'yi elinden tuttuğu gibi hastane koridorunda hızla yürürken bir anda içine dolan mutluluk hissinin ne kadar yabancısı olduğunu fark etti. Bu farkındalık bir anda Asi'ye bakmasına sebep oldu. Yürümeyi durdurup Asi'ye baktığında onu bu hayatta mutlu eden çok az şey olduğunu ve bunların başında Asi'nin geldiğini fark etti. Asi Alaz'ın bakışlarına önce anlam veremedi. Sonra daha dikkatli baktığında içini gördüğünü hissetti. Baktığı gözler 5 yaşındaki Alaz'ın gözleriyle aynı olmalıydı, ışıl ışıldı çünkü. 'Gözleriyle güler mi bir insan? Gülüyormuş işte' diye geçirdi içinden. Bu gördüğü görüntü ve karnındaki bebeğin dengesini bozduğu hormonlarının da etkisiyle karşısında küçük Alaz varmışcasına sarıldı Asi. İncitmekten imtina ettiği hassas bir biblosu olur ya insanın, ona çok yumuşak dokunuşlar yapar hani. İşte öyle yumuşak bir şekilde sokuldu Asi Alaz'ın göğsüne. Huzur bulacağını düşünmüştü aslında. Ama hesaba katmadığı bir şey vardı. Alaz'dan can acısını hissettiren bir inleme duydu. Büyük bir hızla geri çekildi Asi. Alaz'ın göğsündeki yaralar canını yakmıştı Asi bir anda sarılınca.
"Özür dilerim Alaz, ben tamamen unuttum yaraları. Çok özür dilerim. Çok acıdı mı? Gidelim hemen doktora hadi odana dönelim."
"Asi..."
"Ya sen öyle güzle baktın ki sarılmak istedim ben tutamadım kendimi, zaten çok özledim bir de öyle bakınca sen sarıldım işte. Offff çok yandı mı canın?"
"Asi..."
"Napayım duramıyorum sana sarılmadan, ama keşke yapmasaydım offf aptal kafam. Gerizekalı Asi, aptal Asi, salak Asi..."
"Asi..."
"Ben aslında her şey içi..."
Asi cümlesini tamamlayamadan Alaz bir anda yapıştı genç kızın dudaklarına. Çölde susuz kalmış bir bedevi gibi kana kana içti Asi'nin dudaklarındaki zehri. O zehir ki tadını bu dünyada sadece Alaz biliyordu. O zehir ki panzehirini de içinde taşıyordu. O zehir ki Alaz'ın seve seve intihar etmek için seçeceği yoldu. Asi bir anlık şaşkınlıktan sonra karşılık verdi Alaz'a. Öyle tutkulu öpüşüyorlardı ki nerede olduklarını unutmuşlardı. Gözlerini açıp dudakları birbirinden ayırdıklarında göz göze geldiler ve hallerine güldüler aynı anda. Alaz tekrar Asi'ye yanaştığında bu sefer şakağına bir öpücük kondurdu ama öperken kokusunu ciğerlerine doldurmayı da ihmal etmedi. Asi kocaman gülüyordu Alaz onu uzun uzun öperken. Gözleri kapalıydı. Açtığında köşede Neslihan'ı gördü üzerinde ameliyat önlükleriyle. Neslihan yine aynı yakıcı bakışları atmıştı Asi'ye. Odada meydan okurken iyiydi ama şimdi niye korkuyorum diye düşündü Asi. Saniyeler içinde bunlar geçerken aklından Alaz ayrıldı Asi'nin saçlarından ve elini yanağına koydu. Asi'nin gözlerindeki tedirginliği saniyesinde fark etti.
"Asi! Noldu?"
"H...hiiçç yo.. yok bir şey yokk"
"Aynen hiçbir şey yok o yüzden kekeliyorsun"
"Hadi gidelim Alaz"
"Nereye?"
"Nereye mi? Nereye gidiyorduk?"
"Doktoora gidiyorduk kadın doğum doktoruna :) Bebeğimizin cinsiyetini öğreneceğiz. Çok heyecanlıyım Asiiiii."
"Ben deeee"
"Ne hissediyorsun annesi sence cinsiyeti ne çıkacak?"
"Bence..."
Asi cümlesini tamamlayamadan Alaz annesini fark edip ona seslendi bir heyecanla ve annesini başıyla gel işareti yaparak yanına çağırdı.
"Anne biliyor musun biz nereye gidiyooruz?"
"Bilmiyorum canım. Nereye?" Neslihan cümleleri tamamen Alaz'a bakarak kuramıyordu. Gözleri saniyelik bir hızla Asi'yle buluşuyor, onu yakıyor ve geri çeviriyordu oğluna bakışlarını.