...
"Sana girebilir miyim canım? "
Sana kapıda Jeongyeon hocanın sesini duymasıyla irkildi. Elindeki maket bıçağını hızla yatağının altına sıkıştırıp yerde duran kapşonlusunu üstüne geçirdi. Yaklaşık bir saattir ağladığından gözleri şişmişti. Jeongyeon hocasından kaçamayacağının farkındaydı.
"Sana iyi olmadığını biliyorum kuzum, ağlıyorsan da sorun değil sadece seni görmeye geldim. "
Jeongyeon kapıyı yavaşça açarak içeri girdi. Sana'nın odası çokca dağınık gözüküyordu. Masası açık kitap ve defter doluydu. Sana'nın en ufak şeyde bu kadar kötüleşmesine çok üzülmüştü. Ağlamaktan yüzü ve gözleri kıpkırmızı olmuş kızın yanına oturarak elini omzuna attı.
"Hadi bakalım söyle ablana, ne oldu da böyle üzüldün sen? "
Sana bir şey diyemeden ağlamaya devam etti.
"Sen Jihyo'dan mı hoşlanıyorsun? Aranızda sorun çıkmış gibi duruyor. Uzun süredir sizi birlikte görmüyorum. "
Sana sadece kafasıyla onaylamakla yetinip Jeongyeon'a aniden sarıldı. Kafasını göğsüne koyduğu gibi hıçkırarak ağlamaya başladı. Jeongyeon Sana'nın kafasını okşayarak bir şarkı mırıldanmasıyla rahatlatmaya çalıştı.
"Nayeon'u da çağırayım mı hm? Hatta istersen bize gelebilirsin. Ben evci dilekçeni yazarım, yarın da okula gitmezsin. Nayeon sen ben güzel bir gün geçiririz olmaz mı? Yarın ikimizin de boş günü zaten, bir yerleri gezebiliriz. "
Sana bu fikri uzunca düşündü. İyi olabileceği kanısına vardı. Biraz daha yalnız kalırsa kendine daha çok zarar verecekti. Büyük birine, onu koruyup kollayacak birine ihtiyacı vardı. Sana bunları düşünürken, Jeongyeon'un onun yaralarını fark ettiğinin farkında değildi.
"Sana bana bir söz vermeni istiyorum. "
Jeongyeon'un ani sözleriyle irkilen Sana kafasını kaldırdı.
"Biliyorum elinde olan bir şey değil, bu yüzden sana duracaksın diyemem. Ama seni mutlu görmek istiyorum anladın mı? Liseye başladığından beri bu kadar güçlü kaldığın ve hala da öyle olduğun için seninle gurur duyuyorum. Yaşadığın için seninle gurur duyuyorum. Bu güçlü vücuduna böylesine zarar verdiğinde senin kadar benim de canım yanıyor, kızımı böyle görmek istemiyorum. Bana söz ver, kendine zarar vermeyi durdurmayı deneyeceksin. Eğer kendine hakim olamazsan bana yaz, ben hemen yanına geleceğim. Eğer şu an olduğu gibi yaralarını açık ve kirli bırakırsan enfeksiyon kaparsın, ben onu engelleyeceğim. Lütfen kendi değerini bil olur mu? Jihyo'yu sevdiğinin farkındayım ve seni destekliyorum. Ama senin tüm hayatın o değil anlaşıldı mı?"
Sana Jeongyeon'un kalbe giren sözlerinden sonra ona teşekkür etti. Her ne kadar onaylasa da, Jihyo'yu hayatı kadar seviyordu. Hocasının dediklerini dikkate almak istedi fakat gönlü buna izin vermedi. O Jihyo'yu delilercesine, gerçekten de seviyordu. Ona karşı namütenahi bir sevgisi vardı. O sevgiden böyle oluyordu. Sadece bir haftadır onunla konuşmamıştı ve asırlardır onu görmüyor, başkasıyla görünce de parçalanıyor gibi davranıyordu. Kalbinin derinliklerinde o sevgiyi hissedebiliyordu. Fiziksel olarak göğsüne değiyordu. İşte o anlardan biri daha! Jihyo'ya sevgisi sanki onu öldürecekmişcesine tırmalayan o tiksinç heyecan hissi. İçini yine deşiyor, dikkatini dağıtıyordu. Ağlamasını aniden kesmişti. İçindeki boş ve hissedemediği duyguyla karşısına bakakaldı. Daldığı yerden Jeongyeon'un ayaklanmasıyla ayrıldı.
"Gel ilk elini yüzünü yıkayalım, sonra revirden birkaç pamuk alalım. Korkma kimse görmeyecek, öğretmenler tuvaletine gideceğiz. "
Jeongyeon'un sözleri kapıdan çıktıkları gibi suya düştü. Jihyo tam da öğretmenler tuvaletinden çıkıyordu. Yüzü şişmiş ve ağlayan kızla göz göze geldi. Sana sanki onu tanımıyormuşcasına Jeongyeon'a döndü. Onun anlattığı şeyleri dinliyor, yaptığı komik şakalara gülüyordu. Jihyo ufak bir sinir ve suçluluk duygusu içinde tuvalete giden iki kadına bakakaldı.
Tuvalete girdiklerinde Jeongyeon Sana'nın kollarını yavaşça yukarı sıyırdı.
"Şimdilik su tutacağız ama ben evde daha düzgün temizleyeceğim tamam mı? "
Sana kafasını salladı. Ağzından tek kelime çıkmıyordu, gücü yetmiyordu.
"Bak böyle bastırmadan hafifçe ovala. Sen yüzünü de yıka ben dışarıda bekleyeceğim kimse girmesin diye. Hem de Nayeon'u arayım ben evci yazarken siz de kıyafet seçersiniz."
Jeongyeon öğretmenlerden tuvaletinden çıkıp kapıyı kapattı. Önünde bir ağaç gibi dikilmeye başladı. Nayeon'u tam arayacakken koridorun öbür ucunda bir öğrenciyle konuşurken gördü. Çaprazındaki merdivende oturan öğrencilerden birinden Nayeon'u çağırmasını rica etti. Nayeon geldiğinde Jihyo yeniden koridorda belirdi. Tam yanlarında olmasa da yakınlarında birkaç öğrenciyle konuşuyor, arada Nayeon ve Jeongyeon'un olduğu tarafa göz gezdiriyordu. Jeongyeon Jihyo'nun onları dinlemek istediğinin farkındaydı. Nayeon'u kendine doğru çekip kulağına yaklaştı.
"Sana'yı birkaç günlüğüne eve götürelim. Yine kendine zarar veriyor, babasına söylesek hemen doktor hastane ister. Sana onu istemiyor, elimizden geldiğince yardım edelim. Sen burada onu bekle ben aşağıya inip evci doldurayım. Bir de odamızı toparlayım. Sana'yla seni otoparkta bekliyorum. "
Jeongyeon Nayeon'un alnına küçük bir öpücük kondurduktan sonra merdivene yöneldi. Tam o sırada Sana tuvaletten çıktı.
"Balım iyisin değil mi? Gel bakalım sana çanta ayarlayalım. "
İkisi de yakın çaprazlarındaki odaya gitti. Nayeon Sana'nın odasını böylesine dağınık görmeye alışkın değildi. Geri döndüklerinde toplamaya yardım edeceğini aklına not edip Sana'nın dolabını açtı.
"Bugün geceye kadar dışarıda oluruz diye düşünüyorum. Zaten saat 7ye geliyor, ilk yemek yeriz sonra da bir mekana geçeriz. "
Sana Nayeon'un dediklerini dinlerken masasından birkaç kitabı çantasına koydu. Jeongyeon bir gün dese de perşembe günü olduğundan tatilini haftasonuna bağlayacaktı. 4 gün boyunca Jeongyeon'larla kalacak olması kulağa hoş geliyordu. onlarla vakit geçirmeyi çok seviyordu.
"Ben kıyafetine karar verdim. Üstüne siyah keten gömlek, altına da fırfırlı kısa bir etek. Siyah kuğu gibi. Jeongyeon ve ben de gömlek giyeceğiz, uyumlu olur. "
-Siz yakışır diyorsanız neden olmasın hocam...
"Canım biz ne konuştuk seninle? Demedim mi hocam, siz, biz olmayacak diye? Ablan sayılırım ben senin. Anlaşıldı mı? Jeong'a da aynı şekilde. O kadar evimize geliyorsun, bir de hocam mi diyeceksin, daha neler!? "
-Tamamdır ablam.
Sana sessizce kıkırdadı. 10 dakika içinde toparlandıktan sonra odadan çıktılar. Sana kapşonlusunun fermuarını sonuna kadar çekip kafasını kapattı. dışarıdan sadece dudakları gözüküyordu. Ne kimseyi görmek, ne de kimseye görünmek istedi. Nayeon arkasından ağır ağır yürüyen kızın elini tuttu. Jihyo Sana'yı bu halde gördükten sonra bir şeylerin yolunda olmadığını anladı.
...
Sana "ablalarının" evine geldiğinde arkadaşlarına bu konuda haber vermediğini hatırladı. "Momo ve Mina beni arıyordur. " diye kendi kendine düşündü.
Momo ve koleleri
6 kişi: Momo, Dubu, Sana, Chaeng, Mina, TzuSana:
ben yarin ve cuma yokum
yurtta da yokum
haftasonu da yokum
nayeon ve jeongyeon hocaylayim
cok telefona bakmayacagim
pazartesi gorusuruzz <333Chaeng:
Sana böyle olduğunda çok üzülüyorumMomo:
yoklugunu simdiden hissettim
minnos kizim ya
jihyo œvladi gibi davranmasa
guzel kari da isteDubu:
Sevgilim durum ciddi duruyor şakanın sırası değil
Sana hepimiz seni bekliyoruz kuzum
İyi ol da gel
Biz bekleriz seni
Her zaman buradayızMina:
Sana seni sırada uyurken görmek istiyorun
tatlı oluyorsun
çabuk dön o yüzdenTzu:
pf bn ağlicam bbyDubu:
Sana seni çok seviyoruz
hepimiz çok seviyoruz
mutlu olmayı hak ediyorsun yavrum benim
💙💙💙iletildi√√
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reila / Sahyo
FanfictionSana okuluna yeni gelen öğretmenine âşık olur. Kadın sert tavrına karşın, sanılanın aksine Sana'yla iyi anlaşır. Yakınlıkla devam eden ilişkileri öğretmen-öğrenciden ileri gidecek miydi?