21-Evli, Mutlu, çocuklu

48 3 0
                                    

2 YIL SONRA

Sabah bizi uyandıran şey Jinyong'un bizi uyandırmaya gelmesiydi. "Anne, baba hadi uyanın." Esneyerek yatakta doğruldum. Hyunjin hala uyuyordu. Jinyong koşarak bana sarıldı. Saçlarını okşayarak sarılmasına karşılık verdim. Evet Jinyong 2 yaşındaydı. "Günaydın anne." Yanağıma bir öpücük bıraktı. Bende kızımın yanağına bir öpücük bıraktım.

"Günaydın canım kızım." Bugün Jisung'lar gelecekti. "Bugün Jisung ve Oliver gelecek." Dememle "Yaşasın." Dedi. "Kızım sen git ben babanı uyandırıp geleceğim." Dememle babasını öperek odadan çıktı. "Hyunjin, kocacım hadi kalk." Ama uyanmadı.

"Öpersen kalkarım bebeğim." Güldüm. Dudaklarına uzanarak dudaklarımızı birleştirdim. Ama beklemediğim bir hareket yaparak beni kucağına aldı. Kucağında öpüşmeye devam ederken yatakta doğruldu. Daha ileri gidemezdik bu yüzden ayrıldım. Kucağından inerek tuvalete girdim. Arkamda Hyunjin geldi kulağıma yaklaşarak "Akşam Jinyong'u uyuttuktan sonra odamıza gel seni bekliyor olacağım." Dedi. İhtiyaçlarımı karşılayıp üstümü giymeye koyuldum.

Üstümüzü giydikten sonra yemek odasına geldik. Jisung, Oliver, Minho, Yeji, Ryujin ve Jinyong bizi bekliyordu. Hyunjin ile yerlerimizi aldık. Herkes yemeğini yedikten sonra soğuk bir aralık geçirdiğimiz için salonda oturmaya karar verdik. Jinyong ve Oliver camın önünde oyun oynuyorlardı. Jinyong aniden yanımıza geldi.

"Anne ben nasıl oldum?" şaşırmamı gizleyemedim. Minho ve Jisung gülmeye başladılar. Hyunjin de gülmelerine katıldı. "Seni kurtlar getirdi." Cevabım o kadar komikti ki Yeji ve Ryujin'de gülmeye başladı. Jinyong koşarak Oliver'ın yanına giderek kucağına bir şeyler fısıldadı.

"Öpüşelim mi Oli?" Hyunjin sinirleniyordu. "Öpüşelim Yong." Dudaklarını birbirlerine bastırdı. Hemen aynı hızla geri çekildiler. Jisung'la gülmeye başladık. Hyunjin'e baktım. Yüzünde 'çıkışta görüşeceğiz' ifadesi vardı. "Sakin ol bunlar doğal şeyler." Diyerek sakinleştirmeye çalıştım. Bu arada Jisung bebeğini ikisi de istemesine rağmen büyümediği için aldırmak zorunda kalmıştı. "Jinyong buraya gel." Diye seslendi Hyunjin. Jinyong koşarak yanımıza gelerek aramıza oturdu. Saçlarını okşayarak gülmeye devam ettim. Oliver da annesi ve babasının arasına oturdu.

Birkaç saat sonra herkes gitmişti. Yeji de Ryujin'in sarayına yani Shin sarayına taşınmıştı. Zaten geçtiğimiz aylarda da evlenmişlerdi. Jinyong'u odasında uyuttuktan sonra bıraktım. Sırada Hyunjin'i sakinleştirmek vardı. Odamıza geldiğimde Hyunjin camın önünden yağan bembeyaz karı izliyordu. Yavaşça arkasından Hyunjin'e sarıldım. Gülerek arkasını döndü. "Uyuttun mu Jinyong'u?" kafamı salladım. "Neden bu kadar sinirlendin?"

"Çünkü benim omega olan bir kızım var ve bu yaşından ruh eşini bulması beni daha çok kıskandırıyor." Dediklerine güldüm. "İstersen seni sakinleştirebilirim." Dememle sırıtarak boynuma bir öpücük bıraktı. "Hadi sakinleştir beni o zaman..."

SABAH

Kalçamdaki ağrının çoğalmasıyla uyandım. Hyunjin'in kucağında yatmaktan sıkılıp tuvalete gittim. Sıcak bir duşun kollarına bıraktım kendimi. Kapıyı çalarak içeri Hyunjin geldi. "Bende geleyim mi?" gelme desem de gelecekti. "Gelme desem gelmeyecek misin?" gelecekti. "Gelme desen de geleceğim." Küvette doğruldum. Üstünü çıkararak küvete oturdu. Beni de kucağına oturttu. Şampuan alarak ıslanmış saçlarımı köpürttü. Suyu alarak saçlarıma döktü. "Bir yerin ağrıyor mu?"

"Kalçam ağrıyor ama çok önemli değil." Yani önemli değildi. Banyomuzu yaptıktan sonra üstümüzü değiştirdik. Hyunjin saçlarımı kurutmaya başladı. Ben rahat bir tayt ve üstüne kahverengi bir kazak giydim. Hyunjin ise eşofman ve üstüne sweatshirt giymişti. Camdan baktığımda Jinyong hizmetçiler ile kartopu savaşı yapıyorlardı. Hyunjin de görmüştü ve gördüğü gibi gülümsemişti. "Bizde aralarına katılalım mı?" diye sordu. "Olur ama önce kendi saçını da kurut ve hasta olma."

"Hasta olursam bana bakar mısın?" bu da sorumuydu? "Bakarım tabi ki de." Derken Hyunjin'e döndüm. "O zaman hasta olacağım." Dediklerine güldüm. "Hadi montunu falan giy ve aşağıya inelim." Dedim. Montumu, eldivenlerimi ve atkımı üstüme geçirip Hyunjin'i beklemeye başladım. Oda hazırlandıktan sonra el ele bahçeye inmeye başladık.

İndiğimiz de Jinyong koşarak babasına sarıldı. Üzülmüştüm. Ardından bana da sarıldı. Hizmetçiler bizim geldiğimizi görünce gitmişlerdi. Hyunjin yerden kar alarak bana attı. Jinyong'la birbirimize baktık. Savaş zamanıydı. İkimizde elimize aldığımız karlardan top yaparak Hyunjin'e fırlattık. "İkiye tek mi?" kafamızı salladık. "İyi o zaman savaş başlasın."

Elindeki kartopunu Jinyong'a fırlattı. Jinyong da aynı şekilde attı. Bende atmaya başladım. Atarak Hyunjin'in üstüne yürümeye başladık. Geri geriye gitmekten yorulmuştu Hyunjin. En sonunda Hyunjin yere oturdu. "Tamam, pes ettim siz kazandınız." Eğilerek Jinyong'a sarıldım. Oda sarılmama karşılık verdi. Hyunjin iki bacağını gösterdi. Birine ben oturdum diğerine de Jinyong. "Baba kardan adam yapalım."

"Tamam, bir tanem kucağımdan kalkın da kardan adam yapalım." Demesiyle ikimizde Hyunjin'in kucağından kalktık. Uzun uğraşlar sonucunda düzgün bir kardan adam yapabilmiştik. Hyunjin fotoğrafını çekerek instagram'da paylaşmıştı. Kar yağmaya devam ediyordu. Ve şu andan kar 1 metreyi geçmişti, eğer sabaha kadar böyle yağmaya devam ederse baya tutacaktı. Hyunjin'in koştuğu yerde kocaman bir taş vardı ama karla kaplanmıştı. "Hyunjin dikkat et!" dememi duymadan taşa takılıp düştü. Koşarak yanına gittim. "İyi misin?" derken elini tuttum. Kafasını salladı. "Anne babama ne oldu?"

"Taşa takılıp düştü ama çok bir şeyi yok. Hadi sen odana gidip boyama kitabında yarım kaldığımız kaplumbağayı boyamayı tamamla ben geleceğim." Dedim ve odasına doğru adımladı. "Hyunjin neren acıyor?" dememle ayağını gösterdi. Umarım kırılmamıştır. "Bekle ben doktor çağıracağım." Masada duran telefonumu alarak doktoru aradım. Ardından Hyunjin'in yanına gittim. Elini tutmaya başladım. "Çok mu acıyor." Dedikten sonra elini öptüm. "Çok değil ama acıyor."

Çok geçmeden doktor gelmişti. "Kralım bileğinizi incitmişsiniz, bir hafta alçıda kalması gerekiyor." Derken Hyunjin'in ayağını alçıya alırken. Hyunjin elimi bırakmıyordu. Doktor alçıyı tamamladığında göndermek için Hyunjin'i odada bıraktım. Gönderdikten sonra Jinyong'un yanına gittim. Hala boyamasını tamamlamaya devam ediyordu. Yavaşça arkasına geçerek saçlarına ufak bir öpücük bıraktım. Gülerek arkasını döndü. "Anne babam nasıl?" iç çektim.

"Sadece bileğini incitmiş hadi gel babana bakalım." Dedim ve elimi uzattım. Elimi tutarak bizim odamıza doğru ilerledik. Girdiğimizde Jinyong koşarak babasının kucağına oturarak sarıldı. Bende yanlarına oturdum. Aslında ağlayacağını düşünmüştüm ama ağlamamıştı. "Baba çok mu acıyor?" diye sordu. "Hayır, bir tanem çok acımıyor. Hatta hiç acımıyor." Yalan söylüyordu. "Tamam ama seni çok seviyorum canım babam." Daha sıkı sarıldı. "Bende seni seviyorum canım kızım." Ben? Kafamı yatak başlığına dayadım. Kar yağmaya devam ediyordu.

En zor iş ise Hyunjin'e üstünü giydirmekti. "Hafi bakalım uyku zamanı." Dedim ve Jinyong odasına gitti. "Üstünü değiştirebilir misin?" sırıtmaya başladı. "Senin giydirmeni isterim omegam." Bende üstündekileri çıkararak pijamasını giydirmeye başladım. "Tuvalete gitmek ister misin?"

"Olur ama yardımına ihtiyacım var." Hyunjin'i tutarak yavaşça kaldırdım. Tek yağından yardım alarak tuvalete götürmeyi başardım. Kapıda beklemeye başladım. "Felix." Demesiyle tekrardan yardım ederek yatağa yatırdım. Ardından üstümü giymeye başladım. Hyunjin beni yiyecek gibi bakıyordu. "Ah bir şu alçıdan kurtulayım, ilk işim seni altıma almak olacak." Derken hala sırıtıyordu. "Bakarız bir alçıdan kurtul."

"Senin için daha hızlı iyileşeceğim." Görecektik. "Aslında üstümde zıplamana bir şey demem." Üst üste sevişemezdim. "Sen bunları boşver sen sağlığına odaklan. Bunları her zaman yaparız." Sağlığı daha önemliydi. Işığı kapatıp yatağa yattım. Hyunjin önce davranarak beni kolları arasına alarak belime sarıldı. Bende kollarımı boynuna doladım. Bu şekilde uykuya daldık...

Sen Bana Aitsin[Hyunlix]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin