~3. Bölüm: Olaylar Dönmüş Belli

24 11 1
                                    

Yeni bölüm alarmı!

Medya: Sezen Aksu- Kaçın Kurası

"Biraz yavaş yapsana Dora! Canım acıyor şurada!" Leyla karşımdaki koltuğun üzerinde on beş dakikadır mızmızlanıp durduğu için artık dayanamadım ve elimdeki tentürdiyotlu pamuğu sertçe sehpanın üzerine attım.

"Sende çok oldun Leyla! Birde bana dersin nazlı diye!" kollarımı göğsümde birleştirerek dik dik baktım ona.

O ise bana benle dalga mı geçiyorsun? der gibi kaşlarını kaldırdı. "Dora kaşımı yardın farkında mısın sen!?" ellerini şiddetle etrafa salladı.

Evet, yanlış okumadınız. En son sokağın ortasında herkes bize bakarken Leyla sırf giyindiğim kıyafetlerle alay ettiği için üstüne atlayıp onu hem tekmelemiş hem de zıplamıştım. Benim hızlı ve çevik darbelerimden kurtulamayan canım arkadaşım (!) Leyla ise bir karınca edasıyla altımda ezilmişti. Sonra bir kaç esnaf bizi ayırmak için toplandı. İşte olan o zaman oldu... Herkes benim kollarımdan tutunca ben bir hırsla Leyla'nın kaşını tırnağımla yardım. Aslında ufaktı ama baya bir kan akınca tabii biz şok! 

Kimse duymasın diye gizlice eve girdik ve otel odalarımızda (!) bulunan ilk yardım çantalarıyla şimdi yarası mikrop kapmasın diye uğraşıyordum ama bu salak kendisi mikrop zaten! Yardım da yaramıyor! Yok efendim neymiş, yavaş sür, dikkat et... Ben mucize doktorum ulan! Belki elimle röntgen çekemem fakat bizde boş değiliz!

"Bak arkadaşım, medenice ve insan gibi konuşalım. Bak insan gibi diyorum ama sana ters gelebilir bu kelime." ellerini bizim fizik hocası gibi birleştirdi. Başını da hafifçe eğdi.

"Lütfen yavaş sür. Allah rızası için yavaş sür. Hayvan değilsen, ki öylesin! Karşında görümcen olduğunu unutma! Onu geçtim, insan olduğunu unutma!"

Sol elimi havaya kaldırdım ve vuruyormuş gibi yaptım. "Bir tane yapıştıracam buradan Iğdır'a kadar uçacan! Tamam artık anladık!"

Gözlerini devirerek iç çekti. "Hiç sanmıyorum."

Tam o sırada Leyla'nın odasının kapısı yavaşça tıklatıldı. "Leyla Hanım içeri girebilir miyim?" o meleksi sesi ve naif melodisi... Ne anlatıyorum ben!? Candan bu!

"Şimdi ne halt yiyecez!?" Leyla aceleyle ayaklandı ve yardım isteyen gözlerle bana baktı. Dedim ya, kimsenin haberi yoktu ve olmaması gerekiyordu. Açıkçası nedenini bende pek bilmiyordum, Leyla'nın bildiği bir şey vardı herhalde.

"Banyoya saklan! Çabuk ol!" O banyoya bir çita edasıyla koşarken ben ise sağlık malzemeleri bir yerlere sıkıştırmaya çalışıyordum. İlk yardım çantasını da yatağın altına ittikten sonra tekrar Candan'ın sesi duyuldu ve bir yandan da kapı açıldı.

Karşısında patronunun kızını beklerken, beni görünce bir anlığına şaşırdı. "Dora? Senin ne işin var burada?"

"Kafiye konusunda iyisin bak, hiç şiir yazmayı denedin mi?" Ben bu kafayla nasıl birinci oluyorum ya! Hayır put gibi kızın karşısında dikilmişsin, sanki yakalanmış gibi. Aslında teknik olarak yakalandım, yani yakalandık. Of iyice saçmaladım ben!

"Efendim?" Candan tek kaşını kaldırarak garip denilecek gözlerle beni süzdü. Bravo, kendi beynim dışında kızcağızın beynini de yaktım.

"Yani demek istediğim, dene bence. Yeteneğin var nasıl olsa." Susmam gereken konular var!

"Leyla Hanım nerede ve senin burada ne işin var?" Artık kız nasıl bir deli olduğumu anlamışsa demek ki...

"Çok güzel ve mantıklı bir soru..." Gözlerimi herhangi bir cevap aramak için gezdirmeye başladım. Hani sınavda iki şık arasında kalırsın, şöyle bir aklına belki gelir diye sınıfın her yerini süzersin ya. Öyle işte! Tam o sırada gözlerim Candan'ın elinde tuttuğu tepsiye takıldı. Kapını biraz arkasında kaldığı için muhtemelen ilk başta görememiştim.

Kalbimin Anahtarı Kumların İçinde SaklıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin