Bazı acılar insanı iyi birine dönüştürür, bazıları kötü birine. Benim acım beni kötü yaptı. Yalnızlık bana kötü olmayı öğretti. Belki de bir daha yıkılmamak için sığındım kötülüğe..
Aradan günler geçmişti. Odamdan çıkmamıştım. Hiç kimsenin yüzünü göresim yoktu. Ara sıra Gökçe bakıp gidiyordu. Günlerdir pişmanlık hissi peşimi bırakmıyordu. Annem ve babamın katilini bulmak için bir katil olacaktım ben.
Banyoya girip tüm işlerimi hall ettikten sonra dolaptan bir şort ve t-shirt giyinip makyaj masamın önüne geldim. Kırmızı rujumu ve kahkullerimi düzelttikten sonra aşağıya indim. Gökçe Yunus ve İrem koltukta oturmuş konuşuyorlardı.
İrem beni gördüğü gibi gözlerini devirip imayla Yunusa baktı. Yunus beni bir sürtükmüşüm gibi süzmeye başladı.
İkisinide görmezden gelip Gökçenin yanına oturduğumda İrem "Geldi hain." dedi. Saçından tutup yolasım vardı ama sakinliğimi koruyarak "Açık konuş İremciğim." dedim.
"Açık mı konuşayım?" Yaladan kahkaha attı. "Kızım senin bu rahatlık ne? Bir hafta oldu geleli, rahatlığına bak ama gelmenin sebebi açıkca ortadaymış."
İremin payını tam Gökçe verecekti ki elimle dizine dokunup susturdum.
"Neymiş buraya gelmemin sebebi?"
"Kutay, Kutayla evlenmen. Hayırdır ya sen? Sevgilimi elimden alıyorsun pis metres!" Ayağa fırlayıp tam üzerime atlayacaktı ki Yunus kolundan tutarak durdurdu. İrem tekrar yerine oturup ayağını ayağının üzerine attı.
"Metres ha? Ben mi metresim İremciğim? Bak, benim ne sıfatla burada olduğum ortada. Ya sen? Sevgilim dediğin adam benim kocam. Ha şimdi sen düşün bakalım kimmiş metres."
İremin rengi atmıştı. Arkama bakıp "Görüyor musun Kutay beni ne duruma düşürdüğünü?" dedi. Dönüp baktığımda Kutayın bana tiksinerek baktığını gördüm.
Karşıma geçip "Evet, seninle evlenmiş ola bilirim ama bu bizi gerçek bir karı koca yapmaz. Bir süre evli kalıp işi bitireceğim ve sakın bir daha İremle bu şekilde konuşma. Şimdi ona metres dediğin için özür dileyeceksin." dedi.
"Özür ha? Asla! Bana bu yaptıklarının bedelini ödeyeceksin Kutay Karahan!" Hızla ayağa kalkıp merdivenlere doğru koştum.
Odama vardığımda kapıyı kilitleyip tekme attım. Demek özür dileyecektim ha?! Sikime kadar yolun var Kutay Karahan! Makyaj masasının önüne gelip elime geçenleri duvara fırlattım.
Hepiniz! Hepinize yaptıklarınızı ödeticeğim! Vazoyu alıp pencereye fırlattığımda pencere kırılarak tuzla buz olmuştu.
Kendimi yere atıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Boğuluyordum. Nefes alamıyordum. Elimle göğüsüme vurarak nefes almaya çalıştım ama nafile. Elimle yeri yumruklayarak yardım istedim. Ağlayarak "anne.." dedim. Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki kendi sesimi zor duymuştum.
Bir an da Gökçenin kapıyı yumrukladığını duydum. "DALYA! İYİ MİSİN?! AÇ KAPIYI!! DALYA DUYUYOR MUSUN BENİ?!"
Kısılmış sesimle "yar-yardım et." dedim. Ölecek miydim? Anneme kavuşacak mıydım? Gökçe bağırarak "Bekle güzelim dayan!" dedi. Tam bu sırada Kutayın "Çekil." sesini duydum. Zorlanarak "Gelmesin.. gelmesin o," dedim ama hiç kimse duymamıştı.
Kutayın bir iki tekmesinden sonra kapı kırılmıştı. Koşarak yanıma gelip yere çöktü. Eliyle nabzımı kontrol edip "Dalya iyi misin? Sesimi duya biliyor musun?" dedi. Demin ki halinden eser elamet kalmamıştı.