🏛️: Zincirler Arasındaki Safir

429 21 0
                                    

Belki de köydeki sefalet dolu hayatından daha varlıklı yaşayacaktı, belki de daha güzel doyacaktı Elvira..

Ama bir şey asla değişmemişti: Üzerindeki bakışlar. Ona bakan acıyan irisler ya da basit bir et parçasıymış gibi onu süzen gözler. Şefkatin olmayacağı bakışlar. Her zamanki gibi hiçbir zaman sevgiyi hissetmeyecekti. Kimsesizliği yüzüne vurulacaktı. O türlü türlü acılar çekerken insanlar sadece onu izleyip ne kadar acınası olduğunu söyleyecekti.

Getirildiği bu şatafatlı saray belki de o köyden daha konforlu bir yaşam sunacaktı ama kalbi her zaman sevgisiz kalacaktı.

Bu düşünceler arasında boğulurken nedimelerle beraber imparatorun yatak odasına doğru ilerleyen Elvira, pek de etrafına bakmadan kendisine açılan odaya girdi. Bu oda diğerinden daha hoş görünüyordu. Nereye yerleşeceğini bilemez bir biçimde beklerken genç nedimenin işaret ettiği koltuğa oturdu. Etrafa çok fazla bakmıyordu. Nedimelerden birisi kızın tedirgin ve üzgün hâline acır bakışlarla baktı. Diğerinin de ondan farkı yoktu, ilk defa onlardan hatta inşaatçı kölelerden daha düşük birisini görmüşlerdi. Birbirine bakan ve onun beğenilmesinesine rağmen neden üzgün olduğunu anlayamayan nedimeler daha fazla meraklarına dayanamadılar.

"İmparatorun beğendiği tek kızsın, neden hâlâ üzgünsün ki?"

"O kolye .... sahip olduğum tek şeydi." diye cevapladı Elvira.

"Yasaktı ama," dedi diğer nedime. "Üstelik kolye Safirmiş, imparatorda bile çok az sayıda vardı o taştan."

"Köydeki maden ocağında ... Çok fazla vardı."

Nedimeler birbirine baktı. Ardından kıza şans dileyip odadan çıktılar. Bu bilgiyi imparatora elbette ki söyleyeceklerdi. Ne de olsa onun sadık kullarıydılar.

Odada tek kalan Elvira ise sonunda başını kaldırıp etrafı izleme fırsatı bulmuştu: Kırmızı ipek yatak takımı özenle toplanmıştı, imparatorun bu yatakta ne kadar rahat ettiği apaçık ortadaydı. Yatağın başlığındaki altın işlemeler, denizin dalgalarını andırıyordu. Roma'yı sarmış güzel olduğu kadar bir o kadar da acımasız denizleri. Yatağın iki yanındaki iki sütun, antik tanrıçaları temsil ediyordu. Sol taraftaki tanrıça, bilgeliği ve hikmeti simgeliyordu. Sağ taraftaki ise aşk ve güzellik tanrıçasıydı. İmparator, bu tanrıçaların gözetiminde, topraklarını yönetirdi. Duygusal bir adam olduğu kadar da devletine bağlı bir yöneticiydi. Duvarlardaki freskler, efsanevi kahramanların hikayelerini anlatıyordu. Bir resimde, ejderhayı yenen cesur bir şövalye vardı. Diğerinde, büyülü bir ormanda kaybolan bir prenses. İmparator, sanırsa sanata düskündü ve sanatın gücüne inanıyor aniyordu. Zemindeki desenler, yıldızların yörungesini temsil ediyordu. Belli ki İmparator da kehanete inanırdı, her Pagan gibi. Yatağın tam karşısındaki masaya dizilmiş üzüm tabağı, şarap küfesi ve yatağın iki yanında bulunan altın şamdanlarda yanan mumlar odanın onun için hazırlandığını gösteriyordu. Yan duvarda ise sonu kesilmeyen heykeller, sütunlar ... Odanın penceresi bile başkaydı. Etrafına biraz daha bakındı, odanın biraz ilerisinde şehri ayakları altına sermiş, Kolezyum'u bütün ihtişamıyla gösteren bir teras vardı. Balkon sütunlarına Tanrı ve Tanrıçaların şekli verilmişti. Teras girişinin hemen yanında ise büyük, sekizgen şeklinde bir küvet vardı, kuvarslarla inşa edilmişti. Ve o büyük boy aynası, etrafı Tanrıça Venüs'ü onurlandırmak adına süslenmiş, onun motiflerini barındırıyordu. Kıyafetleri, kokuları, kılıçları, taçları o aynanın etrafındaydı. Tavanda ise melekler, Tanrılar, Tanrıçalar, hatta Anne Lilith'in bile motifleri vardı. Oda o kadar güzeldi ki, Elvira bu odada hayatını geçirebilrdi.

Kapının açılmasıyla irkilen Elvira, içeri giren Baş Nedime Rosanna ile derin bir nefes bıraktı. Rosanna elinde bir tepsi ile gelmişti. Tepside gül yaprakları, esansiyel yağlar, vücudunu temizleyecek karışımlar ve temizlik sonrası sürünecek kokular vardı. Yüzündeki sıcak ifadeyle küvete ilerledi ve karışımları küvetin yanına yerleştirdi. Boş küveti bir süre inceledi, sonra da uzun parmaklarını küvetin koşelerindeki kuvarslara dokundu. Su anında dolmuş ve ideal sıcaklığına ulaşmıştı. Rosanna, aldığı esansiyel yağları suya damlattı. Küvetteki su, büyülü yağlar ile etkileşime girmeyi başarmıştı. Ardından kırmızı, beyaz, pembe gül yapraklarını suyun üzerine yerleştirdi. Suyun üzerindeki hafif buhar resmen parlıyordu. Rosanna daha sonrasında suya fısıldadı: Venüs'ün kudretiyle dua etti. Venus' un bu duaya yanıt vermesi gecikmemişti ve bu odadaki Venüs motiflerinin parlamasından ve şarkı söylemesinden anlaşılıyordu. Küvetin yakınlarındaki bölmeden mumlar çıkardı Rosanna, ateşi kontrol etme gücü olduğu için ufak bir parmak şıklatma ile küvetin köşelerine yerleştirdiği mumlar kolayca yanıvermişti. Ona merakla bakan genç kıza döndü Baş Nedime. Karşısında selama eğilip son bir talimat ile odadan çıktı: "Lütfen size getirdiğim kokuları kullanmayı unutmayın."

TAŞ VE ZİNCİRLER (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin