"Pek süslüsünüz majesteleri." Dedi Elvira gülerek. Küvetin içinde kendini rahatlatıyordu.
Antonio ise üzerine görkemli kıyafetini ve tacını geçirmekle meşguldü. Beyaz bir kıyafetin üzerine kızıl kuşağını geçirmiş, altın bir arma ile kutsamıştı kıyafetini. Başındaki tacı biraz daha farklıydı. Pazar günleri Kolezyum'daki dövüş için taktığı taçtı bu. Elvira manzarsından gayet memnundu, tabii içinden "keşke hiç giyinmeseydi" diye geçiriyordu.
"Hadi sevgilim," ded Antonio kıkırdayarak. "Sen neden giyinmiyorsun? Hem Kolezyum'da seni halka tanıtacağım. Heyecanlı değil misin?"
"Heyecanlıyım majesteleri," küvetten kalkıp yatağa doğru ilerledi. Yataktaki hoş elbiseyi kavradı. Antonio'nun onu izlediğini bile bile önünde giyinmeye başladı.
"Tanrılar aşkına..." bedenini Elvira'nın çıplak bedeninin önüne konumladı. "Çok güzelsin Elvira... Seninle evleneceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum."
Elvira üzerini giydikten sonra kollarını Antonio'nun boynuna doladı. "Bir haftadır tanıdığınız kadınla evlenmek için sabırsızsınız demek."
"Sevgilim," dedi Antonio Elvira'nın dudaklarını öperken. "Zamanın hiç önemi yok, Cupid bizi çoktan eşledi."
İkisi de kıkırtılarla öpüşürken Antonio bir anda şaşırtıcı bir hamle ile Elvira'nın saçlarına ufak bir taç yerleştirdi. Deniz kabukları ve incilerden yapılmış bir taç.
"Bu tacı dün gece sen uyurken yaptım," dedi Antonio Elvira'nın saçlarını okşarken. "Saçların bomboş bir şekilde olmanı istemiyorum sevgilim. Bir imparatoriçe olmasan bile, tabii şimdilik, bir prenses sayılırsın."
"Seni seviyorum, Antonio... Hem de çok.."
Elvira ilk defa Antonio'ya onu sevdiğini söylemişti. Antonio yüzündeki şaşkınlık ve mutlulukla sevgilisini izliyordu. Odadan çıkmadan önce son kez birbirlerini öpüp el ele vaziyette odadan ayrıldılar. Onlar odadan çıkar çıkmaz peşlerinden gardiyanlar ve nedimeler geldi. Hepsi de Kolezyum için hazırlanmıştı.
At arabaları Kolezyum'un önüne gelmiş, Kraliyet Ailesi'nin arabaları onlar için ayrılan yerde durmuş ve hepsi yavaş yavaş arabadan inmişti. Meraklı Roma halkı, imparatorun arabasında bir kadın olduğu söylentileriyle meraktan çatlıyordu. Halk Antonio'nun eşi işle ilgili söylentileri duymuştu ve kelimenin tam anlamıyla meraktan çatlıyorlardı. Kimdi bu şanslı kız? Gerçekten denildiği kadar güzel miydi?
Kolezyum halkla dolup taşarken burada hizmetçilik yapan kadınlar da aynı merakla Elvira'yı bekliyorlardı. Bazıları onun köyünden geliyordu ve Elvira'dan habersizlerdi. Bu kadınların birkaçı, Kraliyet Ailesi, Senato ve kumananların yemeklerini hazırlamış ve onların oturacağı kısımda bekliyorlardı.
Sonunda beklenen insanlar gelmişti. Önce Senato, kumandanlar ve eşleri, Ana İmparatoriçe Marina. Prenses Chiara ve Prenses Nottá... Ve en sonunda İmparator Antonio ve biricik sevgilisi Elvira alana varmıştı. Kolezyum hizmetçileri kocaman açmış gözleriyle onlara bakıyordu. Birbirlerine fısıldamaya başlamşlardı.
"Şaka olmalı bu."
"Bu gerçek olamaz."
"Bu kız köyde bizim arkamızı temizliyordu."
Elvira bu fısıltılarla gururla arkasına yaslandı ve Antonio'ya döndü. Antonio ona bakıp uçan öpücük gönderip fısıldayan kadınlara susmalarını emretti. Kadınlar bir anda sustu ve herkesin şarabını doldurdular. Sıra Elvira'ya geldiğinde köylü kadınlardan biri ona bakma fırsatı bulmuştu. Elvira ona büyük bir kibirle bakıyordu, gözlerinde merhametten eser yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAŞ VE ZİNCİRLER (+18)
Lãng mạn"Bir köle ile bu kadar ilgilenmeniz şaşılacak şey, üstelik yabancı bir köle." Bu durum İmparator Antonio'nun da şaşırdığı bir şeydi. Kilometrelerce uzaktan getirilmiş, ismi kendileri tarafından yok edilmiş bir köleye tahmin ettiğinden de bağlanmıştı...