Ay Parçası

303 37 36
                                    

Çoğunluk olan her zaman kişiye daha cazip gelir. Daha büyük, daha çok, daha fazla...

Kimse biri için on milyonlardan ya da yüz milyonlarından vazgeçmez. Uzaktan bakıldığında zaten çok saçmadır vazgeçecek olması, ama kişi derinliklere indiğinde en yüksek miktarları bile önemseyemeyecek duruma gelebiliyor. 

Bazen "iyi ki", bazen de "keşke" durumuna düşebiliyorsunuz.

Hayır ben onu sevdiğim için çok mutluyum. Kalbimde o yer aldığı, sürekli aklımda yer edindiği için herkesten daha şanslı hissediyorum kendimi. 

Ama ne olursa olsun, bunun her türlü bir pişmanlıkla sonuçlanacağını bilmek de ayrı koyuyor. Söylenebilecek yüz binlerce kelime varken, bunu tanımlamak için hiçbir kelime yeterli gelmiyor. Kendini açıklayamamaksa her şeyden çok yıpratıyor. Bazen kalıpların dışına çıkmak istiyor, kalıplaşmışların ise anasını avradını sikesiniz geliyor.

Ama, yine olduğunuz yerdesiniz. Bunların her biri birer düşünse olarak kalıyor, başaramadığınız her bir şeyde birilerini veya bir şeyleri kaybediyorsunuz. Herkes kolay sanıyor, çünkü kimse gerçekten yaşamıyor.

Bu yüzden yine en iyisi sizin olmanız gerekiyor. Hatasız klasik bir model. Hatasız, düzgün, kalıpların ve emirlerin dışına çıkmayan bir varlık. Kimse olamamasına rağmen herkesin istediği, ve bu yüzden herkesin ağzına sıçtıkları boktan bir dünya. 

Peki ben bu ufak umutlarla bir şeyler başarabilir, ya da her şeyi ve birilerinin hayatlarını da boka batırabilir miydim?

Denemekten zarar, denememekten pişmanlıklar doğuyordu. İki tarafta da en kötüsüsünüz.

Ağırlığı elimden bıraktığımda telefon çoktan kapanmıştı. Elimin tersiyle kabaca terimi silmiş, ardından da oturağın üzerinden telefonuma uzanıp aramanın kimden geldiğine bakmıştım.

Arda.

Birkaç mesaj da vardı. Bu sabah mezun olduğu okul arkadaşlarıyla vakit geçirmek için gittiği bir futbol sahasından saat çok geç olduğu ve otele nasıl dönebileceği yönündeki şüphelerinden dolayı onu alıp alamayacağımı soruyordu. Gelebileceğime dair bir mesaj yollayıp ayaklanmış ve omzumdaki havlu ile terimi silmeye koyulmuştum ardından.

Bu geceyi oteldeki spor salonunda kaslarımı beslemek için ayırmıştım ama anlaşılan yine geceyi küçük ay parçasını sokaklarda bulabilmeye çalışarak geçirecektik.

Ardından gelen ufak bir teşekkür mesajı ve konum bilgisi. Yağmurluğumu ve araba anahtarımı alarak oteli terk etmiştim.

Arda beni kendine yakın gören bir çocuktu. Belki de yaşıt ve kafalarımız uyuştuğu içindir pek umursamadım bunu. Onun yakın bir arkadaşıydım. Dara düştüğünde onun daima yanında olabilecek güçlü bir dost, takım arkadaşı.

Bunların hepsi Arda'nın benim hakkımda düşündükleriydi. Tabi ki olması gerekenler de. Ama ben buna da pek kafa yormuyordum. Arda'dan sonrası beni pek ilgilendirmiyordu.

Yarım saat içinde gönderdiği konuma gelmiş, arabayı uygun bir yere park etmiş ve dışarı çıkmıştım. Yağmur çiselemeye başlamıştı. Kapüşonlu ile saçlarımı korumaya almış, sonra ise karşımdaki sahaya doğru adımlamıştım.

Birkaç saniyenin ardından sahanın içerisinde kalenin yanına dizlerini bükerek çömelmiş, yavru bir kedi gibi elleriyle saçlarını yağmurdan alıkoymaya çalışan Arda girmişti görüş alanıma. Aynı küçük yavru bir kedi gibi o da tüylerinin ıslanmaması için çabalıyordu. Bu  yüzden adımlarımı hızlandırmış, ve sahanın içine girip tek hamlede omuzlarımdan aşağı düşürdüğüm yağmurluğu onun sırtına atmıştım. Hızla kafasını kaldırıp bana bakmış, ve ayaklanarak bana daha da yaklaşmıştı. Önce kollarını da yağmurluktan geçirerek yağmurluğun kalçasına kadar onu örtmesini izlemiş, sonrasında ise kapüşonluyu bu sefer onu koruması için başına geçirmiştim. Tahmin ettiğimden çok daha büyük gelmişti yağmurluğum onun bedenine. Bense yalnızca kokusunu ona geçirebilmesi için dualar ediyordum.

Işığımın Parçası ~ Kenan x ArdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin