En Güzel Alarm

153 36 58
                                    

Belki o gece gerçekten düşünmekten uyuyamamış, bedenim de haklı olarak oldukça yorgundu ama tüm bunları unutturacak bir şey yaşatmıştı sabahın köründe bana Arda.

Gözümü açtığım gibi suratımın dibinde bitmiş, beni kollarımdan sarsa sarsa uyandırmaya çalışıyordu. Üstelik kuş gibi cik cik susmak bilmiyordu da. Defalarca "Dur az uyanacağım" dediğimi hatırlıyorum bozuk Türkçemle. Sonra kahkaha atışını duyuyorum. "Ne gülüyorsun be!" diye çıkışıyorum ama bu sefer Almanca dökülüyor kelimeler ağzımdan. Bir kahkaha daha patlatıyor kulağımın dibinde. Gözümü açmaya dahi halim yok. En sonunda sinirlenip ışığın da verdiği rahatsızlıkla kısık şekilde açtığım gözlerimle etrafı bir tur yoklayıp tuttuğum kollarını çekerek bedenini yatağa atıyor, üstüne çıkıyorum...

Ne yaptığımın kendim bile farkında değilim ki. Uykunun etkisinden ancak onun ay gibi parlayan yeşilleriyle karşılaşınca çıkabiliyorum. Kaşları havalanmış, şaşkın şaşkın bakıyor bana. Yüzümü yüzünün dibine kadar sokmuşum. Benden izinsiz çatılan kaşlarım kendime geldikçe Arda'nınkinden farksız hale geliyor. "Sikerler" diyorum bir anda. Hala bir şekilde Almanca konuştuğum için şanslıyım.

"Arda..." Yutkunup gözlerimi kaçırıyorum suç üstü yakalanmış küçük bir çocuk gibi. Sonra bir kez daha gülüyor.

"Sonunda uyanabildin." Konuşuyor ama dinlemiyorum bile. Yine takılıp kalıyorum gülüşüne.

Gülüşünden öpmek istiyorum.

Ben dahi fark edemeden o ediyor bakışlarımın çoktan gözlerinden sıyrılıp dudaklarına kaydığını. Tebessümü yavaşça canlılığını yitiriyor. Bir kez daha yeşillerine çeviriyorum koyularımı. Ormanında kaybolmak ister gibi bakıyorum ama o anlamıyor tabi ki. Sonra bir daha gülüşü dolduruyor odayı.

"Ama sen daha ayılamamışsın ki Kenann" Gözlerimi yumarak kendime lanetler okuyorum. Her şeyi sanki bana inatla yapıyor.

Bütün özellikleri, her bir tanesi benim için yaratılmış gibi ama benim değil.

Hızlıca ayaklanıp saçlarımı karıştırıyorum. Çok utanç verici. Eğer şimdi onu terslemezsem her şeyi yanlış anlamaya çok müsait. Bu yüzden kaşlarımı çatıp ona dönüyor, hiçbir şey olmamış gibi davranıyorum.

"Saat kaç amına koyayım sabahın köründe cik cik susmuyorsun?" O da bana karşılık çatıyor güzel kaşlarını. Etmediğim küfür kalmıyor içimden kendime.

"Kusura bakmayın beyefendi rahatsız ettiğim için çok üzgünüm ama antrenmana geç kalıyordunuz." Sonra komodinin üzerindeki telefonu alıp bana atıyor.

"Bak saate?" Açtığım ekranla birlikte yüzüme vuran koca yedi yazısı fena koyuyor. Antrenman tam yedide başlıyor zaten, ki benim hazırlanmam bir yarım saat kadar sürer. Kaçan alarm bildirimiyle ufak bir küfür daha ağzımdan döküp telefonu yatağa atıyorum. Arda'ysa kollarını birleştirmiş, hala sinirli bana. Ama rolden de vazgeçemem.

"Nasıl girdin sen odaya?" Diğer yandan hem acelem olduğu, hem de belki etkilenir diye Arda yokmuş gibi tişörtü üstümden tek hamlede çıkartıp yere atıyorum. Şimdi çıplak kalan üstüm için dolaptan bir şeyler bakarken geniş omzumu ve bayadır çalıştığım sırtımı da onun rahatlıkla görebilmesi için gözlerinin önüne seriyorum.

Bir süre sesi çıkmıyor. Sonra dolaptan bulduğum siyah tişört ile yeniden ona döndüğümde bu sefer bakışlarını kapıya çevirip omuz silkiyor.

"Açıktı." Gece gayet yorgun olduğum için bu sorunu pek problem etmiyorum ve bu sefer siyah şortlarımdan birini çıkartıyorum en üst çekmeceden. Belki rahatsız olur diye de bu sefer fazla ileri gitmeden odanın içindeki tuvalete adımlıyorum. Hızlıca altımı da değiştirip bu günlük duş yerine yetinmek zorunda olduğum birkaç avuç suyu yüzüme çarpıyorum. Hiç değilse ayılmam için yeterli.

Işığımın Parçası ~ Kenan x ArdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin