Kovulmuşlar

45 8 8
                                    


"Noah'ı okuldan uzaklaştırmamız gerekiyor, hem de bir an önce." dedi Kristoff, Koufman'ın gözlerine bakarak. Kristoff'un bu kadar ısrarcı ve kesin hükümlü olması Koufman'ın pek hoşuna gitmiyordu. Sakin bir şekilde,

"Seni anlıyorum dostum ama bunun için çok erken. Seni bu kadar korkutmayı başardığına göre gerçekten de önemli biri olmalı, bu yüzden onu kazanmayı denemeliyiz. Haydi, şimdi beni dinle ve sınıfa geri dön, seçimleri bir an önce tamamla." diye söylendikten sonra uzaklara bakmaya başladı. Bunun üzerine Kristoff tek bir kelime dahi etmedi, Koufman'ın dediği gibi okula doğru yürümeye başladı fakat içi içini yiyor, haklı olduğunu içten içe düşünüyordu. Noah, gizemli biriydi fakat gizemin de ötesinde; elması birleştirebildiğine göre gerçekten güçlü biriydi Kristoff'a göre. 

Sınıfa tekrar döndüğünde konuşmalar kesildi, herkes hür dikkat Kristoff'un suratına bakıyordu. Meraklıydılar. Elmasın nasıl bir araya geldiği konusunda bir bilgileri yoktu fakat bu durum içlerinde büyük bir merak duygusu yeşertiyordu. 

"Evet," dedi Kristoff, anlındaki birkaç ter damlasını elinin tersiyle silerek. "Bir an önce seçimleri tamamlamamız gerekiyor."

Ön sıralarda oturan çocuklardan biri,

"Elmas parçalanmıştı, nasıl tamir ettiniz elması?" diye bir soru sordu fakat Kristoff, çocuğa susması gerektiğini işaret edip,

"Bu konu hakkında konuşmayacağım, siz de bir daha bu soruyu sormayacaksınız." dedi, ardından Noah'a baktı. Noah da Kristoff'a bakıyordu, kayıtsız bir şekilde. Sanki burada bulunmaktan sıkılmış gibi bir hali vardı, ya da beklemekten sıkılmıştı. Kristoff, bakışlarını Noah'tan alıp, 

"Evet," dedi, "Sen gel." diyerek soru soran çocuğu işaret etti. Çocuk büyük bir heyecanla oturduğu yerden kalkıp elmasın karşısına geçti. Çocuk elini elini elmasa doğru uzattığında Kristoff,  tıpkı diğerlerinde olduğu gibi yine çocuğun elini yakaladı, aynı uyarıda bulundu fakat bu defa keyifsiz bir ses tonu vardı.

"Unutma! Bu andan itibaren geri dönüşü olmayan bir yola gireceksin. Lanetin muhafızlarıyla savaşacak, belki de yok olacaksın."

Kristoff'un bu keyifsizliği çocuğa da yansımış, heyecanı geçmişti. Fakat yine de hiçbir şey söylemeyip elması eline aldı. Elmas hiçbir tepki vermedi. Bu durum çocuk için büyük bir hayal kırıklığıydı fakat Kristoff onu teselli edecek değildi. 

"Evet," diye bağırdı, sabırsız bir şekilde. "Sen gel, evet sen." 

Noah'ın arkasındaki bir kişiyi seçti. Yine elmas bir tepki vermedi. Arka arkaya on çocuk daha geldi, onlar da seçilemediler. Kristoff, elmasın gücünü yitirdiğini düşünmeye başladı. Bu durum hiç de normal değildi. Artık çocuklar da böyle düşünüyordu; elmas gücünü kaybetmişti! Fakat bu durumun böyle olmadığı, sıra Ash'e geldiğinden ortaya çıkmıştı. Ash, usulca uzanıp elması eline alığında kuvvetli bir yeşil ışık parıltısı etrafa saçılmış, çocuklar gözlerini kısmak zorunda kalmıştı. 

Kristoff'un az önceki huysuzluğu geçmiş, sevinmişti. Neşeli hali her halinden belli oluyordu.

"Evet," dedi Kristoff. "Gördüğünüz gibi elmas gücünü kaybetmemiş."

Kristoff daha büyük bir heyecanla seçmelere kaldığı yerden devam etti. 

"Mika! Sen gel," diye bağırdı. Bunun üzerine Mika, oturduğu yerden kalkıp elmasın karşısına geçti. Elini elmasa uzattı, aslında Kristoff'un elini yakalayacağını düşünüyordu fakat öyle olmadı. Artık aynı şeyleri tekrarlamaktan sıkılmış veya yorulmuş gibiydi çünkü. Mika elması eline aldı fakat elmas hiçbir tepki vermedi. Mika duygularını belli eden biri değildi fakat yüzü asılmış, şaşırmış, büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı. Elması kuvvetli bir şekilde sıktı, fakat yine de bir tepki alamadı. Seçileceğinden o kadar emindi ki... 

Kristoff, "Maalesef," diye söylendi, Mika'nın omzuna dokunarak. "Elması yerine bırak." 

Mika neredeyse ağlayacaktı. Elması yerine koyduktan sonra arkasını döndü, çıkış kapısına doğru yürümeye başladı. Tam da bu sırada belki de Qunari'nin seçilmesinden daha şaşırtıcı bir durum yaşandı. Elmas büyük bir parıltı saçmaya başladı, yer hafifçe titredi. Mika, şaşkın bir şekilde arkasını dönüp elmasa baktı. Elmasa dokunmuyordu artık fakat elmas tepki veriyordu. Kristoff, şaşkınlıktan hareket dahi edemiyor, büyük bir hayranlıkla elmasa bakıyordu. 

Elmastan yayılan ışıklar Mika'nın bedenine nüfus etmeye başladı; Mika'nın bedeni parlıyordu. Kısa bir süre sonra ışık da Mika'nın bedenindeki parıltı da kayboldu. Mika neredeyse mutluluktan ağlayacaktı. Kristoff'a bakıp,

"Seçildim mi yani?" diye sordu. 

Kristoff, hayranlıkla, "Kesinlikle evet." diye cevap verdi. "Bakalım daha neler göreceğiz, tanrım sen aklımı koru!" diye söylendi. Mika, içinde büyük bir mutluluk duyarak gülmeye başladı, sonra da sırasına doğru yöneldi. Noah'ın yanından geçerken Noah kayıtsız bakışlarını Mika'ya çevirdi. Mika, Noah'ın bir şey diyeceğini düşündü fakat öyle olmadı. Sonra da sandalyesine oturup etrafa gülücükler saçmaya devam etti. 

Sonrasında Arthur da Noah'ın olduğu sınıfa seçildi. Fakat bu seçim o kadar sıradan bir seçimdi ki sanki elmas kararsız kalmış, Arthur'u seçip seçmemek arasında gidip gelmiş gibiydi. Fakat bu durum Arthur'un sevinmesine engel değildi; mutlu bir şekilde Noah'ın önüne oturdu. Noah'ın seçildiği sınıfa seçilmişti. 

"Altair," dedi Kristoff, "Sıra sende, gel." 

Altair, yüzünde tiksinç bir gülümsemeyle, kendini beğenmiş bir şekilde böbürlene böbürlene yürüdü, elmasına karşısına geldikten sonra Kristoff'un yüzüne iğrenir gibi baktı. Kristoff, bu durumdan rahatsız olsa da tek kelime dahi etmedi. Altair, elini uzatıp elması eline aldı. Elmasa dokunur dokunmaz kapkara, bir gölge gibi şeytan silüeti sınıfın içerisinde belirdi, etrafta hızla dolanmaya başladı. Çocuklardan birkaçı korkuya kapılmış, istemsizce çığlık atmışlardı. Kristoff, bir şeyler mırıldanmaya başladı fakat ne dediği anlaşılmıyordu. Gözünü şeytan silüetinden ayırmıyor, bir şeyler söylenmeye devam ediyordu. Bundan sadece birkaç saniye sonra da silüet, Altair'in içine girip gözden kayboldu. Altair, sesli bir şekilde gülerek yerine doğru yürüdü, Noah'ın tam arkasına oturdu. 

Sınıfta, korkunun sebep olduğu rahatsız edici bir sessizlik vardı. Bu sessizliği Kristoff bozdu.

"Belki de sonsuza kadar pişman olacağım, belki de bunu hiçbir zaman yapmamam gerekiyor. Belki de Koufman bana çok kızacak ama..." diye söylendi, duraksadı. Noah'ın sonra Altair'in yüzüne baktı. "Siz!" diye bağırdı. "Kara büyü sınıfına seçilenler. Noah! Altair ve Arthur! Sizin bu sınıfta yeriniz yok! Anafer'den kovuluyorsunuz!"

Sınıfta küçük bir uğultu yayıldı. Çocuklar büyük bir şaşkınlıkla  bu üçlüye bakıyorlardı. Noah ise gülümsedi fakat hiçbir şey söylemedi. Altair, şaşkın bir şekilde,

"Ne saçmalıyorsun sen!" diye bağırdı.

"Beni duydunuz! Burada eğitim göremeyeceksiniz! Sınıftan çıkın!" diye tekrar bağırdı. "Kara büyü sınıfına seçim yaparak bir hata yaptık fakat bu hatayı ben düzelteceğim!" 

QUNARİ; SEÇİLMİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin