BÖLÜM 14

71 4 0
                                    

Babam gideli bir hafta olmuştu, evin neşesi de huzuru da O gittikten sonra kaçmıştı. Ben evde yaşayan bir ölü gibiydim. Sanki ruhum bedenimden çekilmiş de babamla birlikte gitmişti. Annem ve babaannem bizi teskin etmeye çalışıyordu ama hüzün ve endişe onların da gözlerinden okunuyordu. Yuşa'yı üzmemek için babamın konusunu pek açmıyordum ama aklım, fikrim, ruhum, canım hepsi babamdaydı.

...

Bu bir hafta rutin geçmişti tabi Cem Bey'in ukala ve hadsiz tavırlarını saymazsak. Onu haşladığım günden sonra yüzüme bakmayacağını düşünüyordum ama peşimde daha çok dolanmaya başladı. Hatta bir gün iş çıkışı takip etmiş evimi bile öğrenmişti. Hafta sonunun gelmesini iple çekiyordum o pislikle karşılaşmamak için.

...

Yine küçük ama sevimli ofisimde işime konsantre olmuşken Cem geldi.

''Sevde merhaba biraz konuşabilir miyiz?'' ses tonu çok güzeldi ama benimle bu denli ukala şekilde konuşurken kulağımı tırmalıyordu. Başımı dosyalardan ayırmayarak gayet ciddi bir şekilde;

''İş konusundaysa buyrun Cem Bey yok eğer değilse mesai saatleri içinde çene çalmıyorum.'' Dedim, ciddi olmalıydım ki yüz bulmasın.

Tek kaşını kaldırıp sırıtarak ''Pekala o halde öğle paydosunda size bir kahve ısmarlasam?''

Gerçekten artık sınırlarını zorluyordu bu adam. Sinirlerime hakim olmak zorundaydım bu iş benim için çok önemliydi. Sonuçta aileme zorluklar içinde ben bakıyordum.

''Bakın Cem Bey benim sizinle özel olarak konuşacağım bir şey yok...'' sözümün bitmesine izin vermeden.

''Ya benim varsa?'' dedi. Bana bütün yolları kapatıyordu.

İçimden ya sabır çekerek ''Pekala'' dedim ''Öğlen konuşuruz ama benim odamda ve yalnız 5 dakika.''

Başını alaycı bir şekilde sallayıp dışarı çıktı. Bense öğle arasının gelmemesi için dua ediyordum. Acaba ne konuşacaktı ki benimle diye düşünürken zamanın nasıl geçtiğini bilememişim önümdeki dosyaların işi bitmiş, kapım tıklatılıyordu.

''Buyrun''

''Tekrar selam Sevde, oturabilir miyim?'' Hayret böyle nazik cümleler kurmayı nereden öğrenmişti? Babası olmasa bir hiçti bunun farkındaydı.

''Bak Sevde seninle açık konuşacağım'' hala o havalı tavırlarını üstünden atmamıştı. Ellerini bir sağa bir sola savurarak dikkatimi çekmeye çalışıyordu. ''Beni biliyorsun burada kendimi sana uzun uzun anlatmama gerek yok.''

Ellerimi bağlayıp arkama yaslandım ve alay eder gibi gülümseyerek başımı salladım.

''Evet evet şirketteki herkes gibi ben de sizi gayet iyi tanıyorum.''

''Ne demek istediğini anlamadım ama her neyse. Ben hayatımda hiçbir kıza hislerimi açmadım. Ahh açık konuşayım birçok kızla takıldım ama onlara hiçbir zaman ''Seni Seviyorum'' demedim. Kendime bir söz vermiştim gerçekten aşık olana kadar hiçbir kıza bunu söylemeyecektim. Ve itiraf etmeliyim ki şirkete adımını attığın ilk günden beri gözlerimi senden alamıyorum. Ve o gün bana çektiğin resti başka bir kız yapsa çoktan sonunu hazırlamıştım. Fakat sana kıyamıyorum. Çünkü ben sana gerçekten...''

Cümlesini bitirmesine izin vermedim. ''Bu kadar yeter. Bakın lafı eveleyip gevelemeyeceğim Cem Bey. Ne ben size göre biriyim, ne de siz bana göresiniz. Kaldı ki birbirimize uygun da olsak bu iş olmaz çünkü ben kalbimin kapılarını seneler önce kapadım. Şimdi söyleyecekleriniz bittiyse lütfen beni yalnız bırakır mısınız?''

Geçmişten Gelen MektupHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin