Bölüm 4

63 5 0
                                    

Sahile indiğimizde hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Yuşa ile bir cafeye girdik. Balkon tarafında oturduk. Yuşa kakaolu bir pasta ile limonata istedi ben de bir kahve. Siparişlerimiz gelince cafede Mustafa Ceceli'nin ''Aşk Döşeği'' şarkısı çalmaya başladı. O da ne!! Sevgilisi tarafından aldatılmış bir kız gibi kaşlarım çatıldı dudaklarım büzüldü ve gözüm uzaklara daldı. Mustafa Ceceli büyüsüydü bu herhalde. Kafamı iki yana sallayarak bu durumdan kurtulmaya çalıştım. Tövbe yaa benim bu güne kadar o taraklarda bezim olmadı ki. Yakın arkadaşlarım, buna Zehra da dahil bir araya geldiğimizde anlatacak başka konu bulamazken bu konular benim hiç ilgimi çekmezdi. Yuşa pastasını yalayıp yuttuktan sonra ;

''Hadi kardeşim akşam namazını da kılmadık kalk da eve gidelim '' dedim.

''Valla abla sen hazırlanırken ben kıldım sen kendi derdine yan''

''Vay köftehor seni büyümüş de ablasına namaz dersi veriyor.Hadi hadi acele edelim.''

Eve geldiğimizde annem ve anneannem oturmuş dedikodu yapıyorlardı. Ayakkabılarımı çıkarırken bir yandan balkonda oturan dedikoduculara;

''Hanımlar size yakışıyor mu hiç?'' dedim

''Kızım biz dedikodu yapmıyoruz olanları söylüyoruz'' dediklerinde bir kahkaha patlattım ve Yuşa ile bana ayrılan odaya geçip üzerimdekilerden kurtuldum. Namazımı da eda edince ben de balkona geçip sohbeti(!) kapatmaya çalıştım.

''Anneciğim babamı aradın mı hiç? Çok özledim''

''Yok yavrum daha işleri bitmemiştir geç saatlere kadar sürecek demişti ya. Hem müsait olunca arar o bizi''

''Eh iyi madem''

Dememe kalmadan anneannemim telefonu çaldı. Arayan Buse,en sevdiğim (!) kuzenimdi. Anneannem telefonu ''Tamam kızım gel evdeyim.Teyzenlerde burada'' diye kapatınca derin bir off çektim. Aman Allah'ım zaten 2 haftalığına gelmiştik o da zehir olacak resmen.

''Anneanne ben gittikten sonra gelseydi ya.'' Hiç anlaşamazdık hanımefendiyle.

''Haftaya gelecekmiş kızım staj yapacakmış da burda bir otelde...İkiniz de benim torunumsunuz ayırt edemem ama aranızdaki şu buzları eritin artık be yavrum''

''Sen onu sevgili torununa söyle.Tesettüre girdikten sonra bana tavır alan o.Bana örümcek kafalı dedi ya ben onunla artık konuşur muyum?'' konuşurdum vallahi.Gelip özür dilese konuşurdum. En sevdiğim kuzenimdi o benim. Neden böyle yaptı anlamadım. Tamam aramızda zihniyet farkı olabilir ama bunu yapması gerekmezdi.

Sabah en erken ben kalktım. Okul saatleri bünyede alışkanlık yapıyor sanırım. Önce gidip ekmek alıp sonra kahvaltıyı hazırlamayı düşündüm. Yuşa uyuduğu için sessiz olmam gerekiyordu. Vallahi bu saatte uyanırsa bir daha da yatmaz ama günü bana zehir ederdi ''Sen beni erken kaldırdın ne güzel uyuyordum'' diye.

Sabahlığımı çıkarıp eşofman altını üzerime uzun lacivert ceketimi ve içine de beyaz t-shirt giydim. Lacivert şalımı da pek özenmeyerek başıma aldım. Anahtarları alıp sessizce evden çıktım. Kapının önünde spor ayakkabılarımı giyinirken karşı komşunun kapısı açıldı ama buna aldırış etmedim. Kafamı kaldırmadan işime devam ettim. Kapıdaki kişi hala ordaydı ve sanki beni bekliyordu. Ayakkabıların iplerini bağlayınca ayağa kalktım ve gayri ihtiyari karşı kapıda durana baktım. Orada durmuş beni izliyordu sırıtarak. Biraz daha dikkatli bakınca karşımda duranın dünkü aşağıda gördüğümüz çocuk olduğunu anladım. Ama neden 32 dişini göstererek sırıtıyordu anlam veremedim.

''Merhaba, siz demek burada oturuyorsunuz. Ama sizi ilk defa gördüm ben.''

''Anneanneme ziyarete geldik burada oturmuyoruz'' dedim gayet resmi bir şekilde.

''Anladım o zaman bu tanışmamıza engel değil herhalde ben Selim'' dedi, havalı bir şekilde eliyle çok uzun olmayan saçını arka tarafa attı ve tokalaşmak için elini uzattı.

''Sevde'' dedim el uzatmasına karşılık vermeden.''Kusura bakmayın biraz işim var da... hoşçakalın'' oysaki bir işim yoktu. Ekmek alıp biraz yürüyüş yapacaktım. Ama bu laubali tavırları hiç hoşuma gitmemişti. Çocuk kendini bulunmaz hint kumaşı sanıyor.Tamam tipi manken gibi olabilir ama böyle tavırlar sergilemesi gerekmez. Ama çocuk da haklı, bu şekilde tanışmaya çalıştığı tüm kızlarla kesin koyu bir sohbete girmiştir.

''Amaan'' dedim hiç keyfimi bozamazdım şimdi. Kendimi dışarı attım ve sahil tarafından yürümeye başladım. Biraz sonra yanıma yanaşan birini farkettim.

''Selam yine ben''

''Senin ne işin var burada''

''Neden sahili satın mı aldın''

Elimde olmadan gülümsedim.Başımı denize çevirdim ve o yokmuş gibi davrandım.

''Mersini sevdin mi?''

''Daha önce de geldim.''

''Seviyor musun yani''

''Bilmem üzerinde düşünmedim Adana'dan bir farkı yok.

''Nasıl yok.''

''Bunu mu tartışacağız''

''Tartışacak daha güzel bir konu varsa konuşalım''

Tövbe ya bu çocuktaki rahatlık neydi böyle. Ben sınıfımdaki erkeklerle bile bu kadar sohbet etmedim. Ondan kurtulmak için daha hızlı yürümeye başladım ve ilerdeki pastaneyi gözüme kestirdim. Kendimi tam anlamıyla içeri attım. Birkaç simit poğaça 2 tane de kepekli ekmek aldım. Yanıma yönüme baktığımda Selim yoktu.''Oh be kurtuldum'' dedim ve dışarı çıktım. Fakat o da ne duvara yaslanmış beni bekliyordu.Hiç sevmem böyle erkekleri.

''Senin işin gücün yok mu?''

''Bak yaa sohbet açıyor bir de. Var tabii babamın eczanesinde çalışıyorum şimdilik.Okul bitince de yeni bir eczane açacağız''

''Bunu kastetmedim'' deyip arkamı dönüp hızla yürümeye başladım. Selim bu sefer yanımda değil arkamdan yavaşça geliyordu. Aramızdaki mesafe bayağı açılmıştı. Apartmanın önüne geldiğimizde;

''Bak Sevde amacım seninle dalga geçmek değil beni yanlış anlama yalnızca seninle arkadaşlık kurmak istiyorum'' ilk defa onu bu kadar ciddi gördüm.

Benim bir şey dememe fırsat vermeden yukarı çıktı. Arkasından ben de çıktım. Anahtarı yavaşça yuvasına soktum ve en az ses getirecek şekilde kapıyı açtım.Anneannem uyanmıştı bile.

''Nerdesin kızım sen?''

''Ekmek almaya gittim tontişim''

''Selimle gördüm seni aşağıda cadı'' yüzüm alev alev yanmaya başladı. Nutkum tutuldu.Bir şey diyemedim.

''Niye bozuluyorsun kuzum Selim iyidir dost canlısıdır. Tabii ki arkadaşlık edeceksiniz'' anneannem için bu durumlar gayet normaldi.

''Yok anneanneciğim sevimsiz oğlanın teki işte'' dedim bu söylediğime kendim bile inanmayarak.

Geçmişten Gelen MektupHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin