Bölüm 1

155 8 6
                                    

Yaz tatili için Adana'ya geldiğimde çok mutluydum çünkü yaklaşık 3 aydır evime gelmiyordum. Havaalanında 15 dakikadır babamı bekliyordum. Elime telefonumu alıp 11 yıllık can dostumu aradım. ''Zehraaa'' dedim çığlık ve kahkaha karışık.

''Geldin mi kız cadı'' dedi o da bağırıyordu.

''Geldim geldim sonunda 2.sınıf da bitti bitanem''.

''Çok şükür kuzum eve gelince ara koşarak gelirim yanına'' dedi.

''Tamam hadi babam geldi görüşürüz evde.''

Babama sarıldığımda bütün bir yılın yorgunluğunu atmıştım sanki üzerimden.

''Hoş geldin sefalar getirdin prensesim'' dedi babam sırıtarak.

''Hoş buldum Ahmet Paşam''. Babama Paşam deyince dünyalar onun olurdu niyeyse. Arabaya binip evin yoluna koyulduk. Evin bahçesine adım atar atmaz mis gibi kokular gelmeye başladı. Sanırım Güler Sultan yine döktürmüştü. Annem pencereden bakıyordu ve bizi fark edince kendini bahçeye attı. Ardından da Yuşa geldi heyecanla. Annem kemiklerimi kırarcasına sardı beni benim ona sarılmama fırsat vermeden. ''Ne vardı İstanbullara gidecek sanki Adana'nın suyu çıktı.''

''Anne 2 yıl oldu ben alıştım sen alışamadın'' dediğimde Yuşa lafa atladı.

''Abla vallahi ben alıştım evde annem ne istersem yapıyor, ablanın yerine de ye diyor.''

''Belli Yuşa öküz gibi olmuşsun.'' dediğimde bi kahkaha koptu bahçede. Kardeşime de sarıldım sıkıca.

İçeri girdik kendimi önce mutfağa atıp tencere kapaklarını teker teker açıp baktım. Annem yine en sevdiğim yemekleri yapmış canım benim. Yaprak sarması, karnıyarık, pilav ve envai çeşit salata. Pasta börek ve tatlıları saymıyorum bile... ''Anne'' dedim arkamda kendisini farkedince. ''Bu kadar şeyi kim yiyecek Allah aşkına orduya yeter bunlar.'' dedim bir yandan da memnun bir şekilde.

''Kızım gelmiş kaç aydan sonra yapacağım tabii. Hadi sen git üzerini çıkar bir duş al da ben de bu arada masayı hazırlayayım.''

Sahiden de prensesler gibiydim ben baba evinde. Ama bunun 3 günden fazla süreceğini sanmıyordum. Odama çıkmak için merdivenlere yöneldim bu arada Yuşa ve Babam salonda oturmuş televizyon izliyorlardı. Babam kafasını kaldırmadan ''Çabuk gel prenses çok özledik seni'' dedi. ''Tamaaaaam'' dedim ve kendimi odama attım. Mis gibi lavanta kokuyordu odam. Pencerede küçücük saksıdaki lavanta çiçeğine doğru yöneldim ve kokusunu içime çektim. Şuncacık çiçek kocaman odayı nasıl da misler gibi kokutuyor Subhanallah dedim içimden. Suratımda istemsizce bir gülümseme vardı. Başımdaki şaldan kurtulup kendimi odamdaki küçük banyoya attım. Yarım saat sürmeden aşağı indim ve mükellef bir sofra hazırdı. ''Ooo anne yaa bana bir şey bırakmamışsın yine''

''Hadi çok konuşma gel sofraya bak yine bir deri bir kemik kalmışsın.''

''Anne senin gözün mü bozuk kilo aldım bile...''

Sofraya oturduk ve yemeklerimizi güzelce yedik. Her zamanki gibi Yuşa sofra duamızı yaptı ve amin deyip hep beraber sofrayı toplamaya kalktık. Bulaşıklar ilk günden bana yıkılmıştı, bu kadar da olmaz ki bari 3 gün bekleseydiniz. Çaylar da hazır olunca bardakları hazırlayıp içeri girdim.

Kolumda derman kalmamıştı çay bile içecek halim yoktu.

''Vallahi size afiyet olsun Yıldız ailesi ben dinlenmeye çıkıyorum.'' Odama girdim ve kendimi yatağıma bıraktım. Gözlerimi 10 saniye kapattım ve aklıma gelen şeyle birden gözlerim faltaşı gibi açıldı.

Geçmişten Gelen MektupHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin