Bölüm 17

64 3 0
                                    

Selim adeta beyninden vurulmuşa dönmüştü. Bense bir Cem'e bir yanındaki babası Adem beye bakıyordum. Adem bey çok iyi bir insandı ve kendisine saygım sonsuzdu ama oğlu hiç mi hiç kendisine çekmemişti. Aslında babası da Cem'in yaptıklarından bıkmıştı ama tek çocuğu ve tek varisi olduğu için her zaman yaptıklarını örtbas ediyordu. Cem ise babasına güvenerek canının istediği her şeyi yapıyordu. Bana da kolayca ulaşabileceğini sanıyordu ama umduğu gibi olmadı, belki de gururuna yediremediği için benimle evlenmeyi bu kadar çok istiyordu.

Cem kapıdan içeri bir adım atacaktı ki Selim önünde adeta paravan gibi durdu. Kocaman vücuduyla önündeki Cem'i ve babasını göremiyordum. Ben de Selim'in tam arkasında duruyordum. Selim Cem'in kulağına eğilip dişlerinin arasından bir şeyler fısıldıyordu söylediklerinin arasından şunları duydum:

''Yediğin dayak yetmedi mi?'' Cem ise yanındaki babasına ve arabadaki iri vücutlu şoföre güvenerek Selim'e diklendi.

''Sanırım sen bu mahallenin bekçisisin?'' dedi ve tiz bir kahkaha attı.

Selim sesini çıkarmayarak bir adım daha attı ve Cem kendini sokakta buldu. Cem hala susmuyordu ve Selim'e hakaretler ediyordu. Selim bir noktadan sonra dayanamadı ve bu sefer Cem'i yakasından tutup silkmeye başladı. En son hatırladığım şey Selim'in Cem'e vurduğu tokat sesiydi.

...

Kendime geldiğimde başımda annem vardı. Gözlerimdeki bulanıklık gittiğinde ise hastanede olduğumu anladım. Kolumdaki serum ve burnumdaki ağır hastane kokusu beni oldukça rahatsız etmişti. Zaten küçüklüğümden beri sevmezdim bu kokuyu, o yüzden hasta bile olsam anneme söylemezdim ama hastalığım ayyuka çıkınca yine bana hastane yolu gözükürdü.

''Sevde iyi misin yavrum? Kendini nasıl hissediyorsun?'' annem oldukça endişeli gözüyordu.

Kokunun etkisinden kurtulmaya çalışarak:

''İyiyim annecim merak etme.'' Dedim

''Tamam sen biraz daha dinlen ben babaannene haber vereyim. Sonra da evimize gideriz. Bir şey istiyor musun?'' dedi şefkatle başımı okşarken.

Gülümseyip başımı 'Hayır' anlamında sallamakla yetindim. Biraz daha dinlendikten sonra hemşire gelip serumu çıkardı ve ardından doktor geldi.

''Kendini iyi hissediyor musun?''

''Evet ben iyiyim teşekkür ederim.''

''Pekala sadece aşırı stresten baygınlık geçirmişsin yani önemli bir şeyin yok kendini iyi hissediyorsan eve gidebilirsin.''

''Evet'' dedim ve annem içeri girdi.

''Artık gidelim mi anne?'' dedim ve annemin ardından tüm ihtişamıyla Selim girdi.

Bense beni berbat halde gördüğü için epey utanmıştım. Yerimden doğruldum ve kırışmış eşarbımı düzeltmeye çalıştım.

''Sevde hazırsan gidelim artık.'' dedi o sahiplenir ses tonuyla.

''Hazırım.'' dedim ve dışarı çıktık. Ben, annem ve babaannem dışarı çıkana kadar Selim de arabayı hazır hale getirmişti. Önce binmek istemedim ama bitkinlikten ayakta duracak halim yoktu ve Selim'in açtığı arka kapıdan direk arabaya oturdum. Selim ise suratımdaki hasta ifadeye gülümsüyordu. Mahalleye girdiğimizde Selim eczanesinin önünde durdu.

''Siz oturun ben ilaçları alıp geleyim.'' Annem de arkasından gitti ve ilaçları alıp geldiler. İçeride Seher vardı ve beni görünce telaşla yanıma koştu.

''İyi misin canım benim? Bizi çok korkuttun.'' dedi güzel gözlerini iri iri açarak.

''Teşekkür ederim daha iyiyim Seher.''

Geçmişten Gelen MektupHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin