Acımasız güneş ışıkları Keten Pembe perdemden geçemediği için odam hala aydınlık değildi.Siyah ve mavinin kavgasından sonra oluşacak en güzel hava bu olmalı.Siyahı severim,Bana ölümü hatırlatır ve elbet hayattaki en adil şeyde budur.Ölüm.Hepimiz bir gün bunun tadına bakacağız.Odamdaki çoğu şey gibi bende siyahtım.Keten pembe perdem hariç,pembe perdemi seviyorum annem almıştı 8 yaşındayken ve şuan 17 yaşındayım yarın 18 yaşıma basacağım ve evden kaçacağım.O an gök gürledi çoğu kişi korkmuştur ama ben o acımasızca yağan birbirinden bağımsız yerlere akan ve yerde kara lekeler bırakan yağmuru seviyordum.
Siyah ve grinin en eşsiz tonundaki yorganımı üzerimden kaldırıp dışarı bakmaya gittiğimde siyah ceketinin yakalarıyla yüzünü kapatmaya çalışan siyah şapkalı ve grinin en koyu tonundaki kadife pantolonu ile ilgimi çeken o adam.Her zaman olduğu gibi siyah eskitilmiş büyük dolabımdan beyaz askılı bir bluz ve siyah keten bir kot şort alıp giydim.Beyaz bazı yerleri paslanmış merdivenleri güçlükle indim ve "hava almaya gidiyorum" dedim.Annemin saçma ve sıkıcı doğum günü planlarıyla uğraşamazdım.Kendine özgü ajan havalarındaki adamı aradım gözleri soğuktan kızarmış,her yağmur damlanın düşmesi zihnine işleyen adam ile konuşuyordu.
Konuştuktan sonra ara sokağa döndü bende onu takip ettim.Tek tek yere çarpan yağmur damlaları kanıma işliyor ve tüğlerimin diken diken olmasına sebep oluyordu.Ajan havalarındaki o adam belkide bir katil bir hırsızdı.Ama bende ölümden korkmayan bir kızdım.Çünkü ben 'Kumsal Tekin' ölümsüz değildim biliyorum ki hiç birimiz öyle değiliz.Soğuğu kalbinde hisseden o adam Londra'yı anımsatan bir caddeden geçiyordu ben ise bir iki adım arkasında gölgemden beni hissetmesi gerekirken bunu yapmıyordu.Elinde kahverengi,deri ve eminimki çok önemli olan bir çanta vardı hani şu iş adamlarını anımsatan.Ama o bir iş adamı değildi eminim.Sonra çıkmaz sokağa girdi ne yapıyor bu adam?Arkasını dönünce beni görüğünü ve beni boşuna dolandırdığını anladım.Biri arkamdan kesinlikle çok sert bir şey ile vurunca bayılmışım.Uyandığımda duvarları sedef beyazı olan,hasta yatağı ve yatan kişi ben,yatağın yanında iki çekmeceli küçük beyaz ve kulpları siyahın en koyu tonlarında olan komidin birde üzerinde bir kaç renkli çiçek.
Çiçekler çok renkliydi ve mor bir vazodaydı elimin tersi ile vazoyu ittim sonra vazo düştü ve kırıldı."Renkli çiçeklerden nefret ederim" diye tısladım dişlerimin arasından.Bu sesi duyan hemşire ve annem yanıma geldi.Üzerinde şirin bir pembenin hakim olduğu kadife bir kot ve lacivert ekoseli gömleği ile annem geldi hemen sırnaşık bir şekilde bana sarıldı."Anne sırnaşmaya gerek yok.Seni severim bilirsin gördüğün gibi iyiyim sorun yok haydi eve gidelim" deyince hemşire hafif bir kahkaha attı.Ses tonundan iyi biri gibi görünmeye çalıştığı hafif ince ve alaycılık vardı.Muhtemelen bir gün daha kalmam gerektiğini filan söyleyecekti.Çok umrumda gören ölümden döndüm zannedecek.Annem koyu kahverengi uzun saçlarını arkaya attı ve "istersen şimdi gidebiliriz" dedi.Acaba doğru mu duymuştum."O zaman hala ne duruyoruz" dedim.Buz mavisinin en açık tonundaki örtüyü üzerimden çekip ayağa kalkarak."Doğum gününü kutlayamayacağız"dedi annem."Oley!Tamam zaten bende böyle istiyordum kaçış planlarım iptal mi olsaydı"dedim.Hemşire ve annem 'kaçış' der gibi bir bakış atınca.Sedef beyazının hakim olduğu duvarlara bir göz gezdirdim.
Annemleri umursamamazlık ve duymamazlıktan geliyordum sanırım.Önden önden gidip kapıyı açtım "geliyormusun anne?" dedim.Oda söylenerek peşimden geldi.Hava kararmaya başlamıştı iki katlı beyaz duvarları olan büyük evimize gelince.Siyah çelik kapıya üç kez tıklattım.Açan babam oldu.Açık mavi ve gri karışımı tonlarındaki gözleri telaşlı telaşlı bakıyordu.Onu itip içeri girdiğimde beyaz merdivenleri çıkıp odama girdim.Yabani hayatıma dönmüştüm benim hiç en iyi arkadaşım olmamıştı.
Ne bir sevgili ne bir en iyi arkadaş.Yarın kaçacağım.Bu şehirden gideceğim.Seni özleyeceğim İzmir.İstanbul'a kaçacağım otobüs biletini aldım şimdi bavulumu hazırlamaya geldi sıra.Siyah kumaş ve büyük boy bavulumu yere attım altın sarısı fermuarlarını açtım ve içine koymak için birsürü kıyafet aldım.Telefonum,kıyafetlerim,siyah ojem ve birkaç siyah takılar ile ben.Gerşde bıraktıklarımdan birtek annem ve keten pembe perdemi özleyeceğim.Küçükken kendime bir söz vermiştim 18 yaşıma gelince buradan kaçacağım.Yarın 18 yaşıma giriyorum,bavulumu hazırladıktan sonra onu giysi dolabımın arkasına koydum sonra siyah ve grinin eşsiz tonu olarak adlandırdığım yorganımı üzeime çekip yattım.Sabah olunca güneş ışınları doğrular boyunca gözümün içine içince gönderiyordu.Belli ki perdemi çekmeyi unutmuşum.Güneş ışınlarını siyah odamın içinde gezdirirken "odamı beğendin mi? Buraya pek sık gelmezsin" dedim güneş ile konuşuyormuşcasına.Saat sabah 07.00 ve ben kahverengi sarı saçlarımı salık bırakıp Beyaz bir kot şort,gri askılı bir bluz giydim.Siyah converse giydim ve koşarak garaja yetişmeye çalıştım.Garaj evimize yakındı bu yüzden varmam uzun sürmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Otostop
Random"Kabul ediyorum küçük sinir hastası artık küçük sinir hastası değilsin artık sadece sinir hastasısın" -EREN ATA-