Bir süre sonra parlak güneş yüzünü göstermedi,battı gitti.Benden mi kaçtı yoksa?Şu yanımdaki TAŞ odun kaçmadığına göre oda kaçmazdı herhalde.Karnım guruldayınca alaycı bir şekilde bana baktı bende öyle bakmaya çalıştım ama yapamadım sanırım o an yüzümde komik ve muzip bir ifade vardı ki gülümsemişti."Sanırım birilerinin karnı acıktı" dedi.Gülümsemeyi ne kadar istesemde kaburgalarım kırılacakmış gibi,kalbim o kadar hızlı atacak ki neredeyse yerinden çıkacak gibi hissediyordum.Aslında şuan ki hissim anlatılamayacak derecedeydi.Bu yüzden beceriksiz bir şekilde gülümsedim.Tabii burada dağ başında yemek bulamayacağımızı bildiğim için bu konuyu fazla üstelemedim.
Hava git gide kararıyor benimde mavi gözlerim kapanıyordu.Eren'in göz ucuyla bana baktığını hissedebiliyordum."Uykun mu geldi yoksa?" dedi.Evet çok geldi hemde dermişim tabii ki demedim.Duygularım konusunda pek dürüst olamıyorum yani ben ağlayacağım yerde gülen güleceğim yerde ağlayan biri olduğum için bu normaldi.İnsanlara karşı bir perde çekmiştim,siyah bir perdeydi ve o perdenin arkasında olanları pek umursamıyordum.Ama bunu Eren değiştirebilirmiydi?Belkide ama bazı kurallarım var ve bu kuralları onun için hayatımdan çıkaramam."evet biraz geldi sanırım" dedim.Gözlerimi açık tutmaya çabalayarak.Arabanın durduğunu hissettiğimde "neden durduk?" diye sordum.
Aslına bakarsanız bir otelin önünde durmuştuk,burada bir otel vardı evet doğru duydunuz.Otelin adı Dağbaşı Otel'di."Evet sanırım burada kalacağız,bu günlük" dedi ve göz kırptı.Uzun ve biçimli kirpikleri vardı.Gözlerini hiç karıştırmayın kahverenginin en güzel tonuydu hatta çoğu insandan farklıydı çünkü gözleriyle birşeyler anlatabiliyordu ve bakışları,bakışları ne kadar sert ve havalı gözüksede içinde bir yerlerde bir masumluk olduğunu hissedebiliyordum."Peki" dedim ve arabnın kapısını açıp indim.O benden önce inmiş ve bagajdan bavulumu almıştı."Senin giyecek birşeylerin yok mu?" diye sordum.O ciddiyetini bozmadan"Bagajda ne olur ne olmaz diye küçük bir çanta taşıyordum orada var" dedi.Bu çocuğu anlamak cidden zordu bazen gülümsüyor,kıkırdıyor,tebessüm ediyor hatta o mükemmel sesiyle kahkaha atıyordu bazen ise ciddiyetini bozmadan kısa cevaplar veriyordu.Onu anlamak zor iş bende beni anlamak zor sanırdım.O küçük sırt çantasını bende bavulumu alıp otelin lobisine girdik.
Otel çok büyük denilemez ama yinede büyüktü.Lobisinde kahverengi deri koltuklar vardı.Kahverengi bir masa ve masanın üzeri camdan yapılmıştı.Duvarda beyaz,kahverengi ve siyahın hakim olduğu bir duvar kağıdı vardı.Çiçek desenli,çerçevelerde dikkatimi çekti siyah ve beyaz birsürü çerçeve vardı birde resimler tabii ki.Arkamdan bir ses "Bu oteli yapan adam ve ailesi küçük Hanım" dedi.Ürpermiştim ve tüğlerim hemen diken diken olmuştu sanırım otelin bir çalışanı."Peki" dedim ve ne kadar istemesemde gülümsemeye çalıştım."Koltuklara oturabilirsiniz erkek arkadaşınız kayıt işlemlerini halleder halletmez odanıza gideceksiniz" dedi ve gülümsedi.Erkek arkadaş mı? "Erkek arkadaşım değil" dedim ve somurttum.Daha önce hiç erkek arkadaşım olmamıştı ve olmayacaktı.
Koltuklara oturdum ve dört beş yaşlarında bir velet deri koltuğun kollarına tırnaklarını sürtüp duruyordu.Ben ise kurtların ortasında kalmış kuzu gibiydim.Zararsız görünüyordum ama her an patlayabilirdim.O velet yapmaya devam ediyor benimde tüylerim diken diken oluyor ve içim bir hoş oluyordu sanki içimden kelebekler fırlayacakmış gibi.
"Şunu yapmayı kes velet" diye bağırdım.Herkes bana bakıyordu Eren'de.Çenemi kapalı tutamamıştım ne yapayım.Erkeklerin beni değiştireceğini mi sanmıştınız,çok yanıldınız ben hala eski bendim.Kahverengi deri koltuktan kalkıp Eren'e lavaboya gidiyorum diye işaret ettim.O ise başıyla onayladı ve bende tuvaletin yerini buldum.Hızlı ve büyük adımlar ile siyah şeritli beyaz duvarlara tutuna tutuna gitim.Uykum çok kötü gelmişti ve dayanacak gücüm kalmamıştı.O ana kadar.Siyah ceketinin yakalarını yüzüne siper etmiş elinde o iş adamı havalarındaki çantası ile siyah şapkasından tanıdığım o adam.Uykumun kaçmasına karnımdaki kelebeklerin kaçıp gitmesine sebep olan o adam ya da o katil.Koşmaya çalışarak Eren'in yanına gittim.Tabii ki ona bir şey söylemeyecektim belkide kaslı vicudu ve gelişmiş göğüsü ile ona yumruk atmaya çalışabilirdi.Ne kadar güçlü olsada silahı olan hatta belki bıçak bir adamdan daha güçlü olamazdı."Haydi odaya çıkalım 10 numaralı oda" dedi.Dur birdakika ben onunla aynı odada mı kalacaktım?Bir erkek ile.Daha önce babam ile bile aynı odada kalmamışken daha önce tanımadığım biriyle filan kalamazdım."Aynı odada kalmayacağız deyilmi?" diye sordum ve ona meraklı bakışlarımı yolladım.
"Üzgünüm ama aynı odada kalmak zorundayız.Dağ başında olmasına rağmen bu otel çok pahalı" dediğinde.Kendimi suçlu hissettim.Sebebi ise parayı vermememdi,kaçarken yanıma para almadığımı mı sanıyorsunuz tabii ki aldım."Ben çok özür dilerim parayı sana veririm şimdi hemde kaç para vermem gerekiyor?" diye sorduğumda.Bana kızgın bakışlar attı gözlerinin ardında el feneri ışık tutuyordu sanki o derece güzeldi ve parlıyordu."Saçmalama senden para filan almayacağım benimle birlikteyken para filan harcayamazsın şimdi düş önüme" Ağzımı tam açmış ve bir şeyler söyleyecekken elini ağzıma götürdü ve sus işareti yaptı sonra asansöre bindik ve karşımıza beyaz pürüzlü duvarı olan ve upuzun bir koridor çıktı.Kırmızı,sade ve uzun bir halıydı bu ama zemindeki beyaz fayansı kapatacak derecede büyük değildi.Geldiğimizde beyaz kapıya anahtarı soktu ve çevirdi oda gerçekten güzeldi.Kartı lamba tuşuna soktu ve ışıklar açıldı.Büyük denecek derecede bir balkon, bir klima ve 50-60 ekran boyutlarında bir plazma hatta küçük beyaz bir buz dolabı vardı kıyafetlerimizi koymak içinde bir giysi dolabı küçük birde tuvalet.Biz sadece bir gece kalacağımız için kıyafetlerimizi yerleştirmedik.
Mavi fayanstan oluşan duvarları ve beyaz fayanstan zemini olan banyoya girdim.Siyah bol penye şortumu ve beyaz bol askılı bir bluz giydim elimi yüzümü yıkadım ve tuvaletten çıkıp odaya girdim.Birde ne görseydim,Eren ve bluzsuz hali.Vay be kas çiftliği baklava dükkanı.Cidden tabii sonra hemen ellerimle gözlerimi kapatıp "bakmıyorum çabuk bir bluz giy" dedim.Kahkaha attığını duydum "tabii ki giyeeceğim ne sandın böyle yatacağımı mı?" dedi.İçimden bir oh çektim.Öyle yatacak olsaydı içimdeki kelebekler deliye döner kaburgalarım iyice daralır ve ölürüm,kesinlikle ölürüm.
Karnımdaki kelebekleri serbest bıraktım ve "giyindin mi?" diye sordum.Güldüğünü hissedebiliyordum."evet gözlerini açabilirsin" dedi.Parmaklarımın arasında doğru söyleyip söylemediğine baktım,tamam giyimişti.Gri bol bir t-shirt giymişti."Peki birimiz şu yatakta yatacaksa diğeri nerede yatacak?"diye sordum."Aslında bir yatak var.Ya sen yatakta yatacaksın ben yerde ya da ikimizde arkamızı dönüp orada yatacağız" dedi bilmiş havalarındayken.Tabii ki o yerde yatacaktı yani onunla aynı yatakta yatamazddım.O anlamda olmasa bile."Peki yere yatağını ben hazırlarım" dedim gülümseyerek.Sanki bunu söylememi bekliyormuş gibi "Kimi kandırıyorsun yerde ancak sen yatarsın ben yerde filan yatmayacağım" dedi.
"Ama o zaman ben nerede yatacağım?"dedim masum bakmaya çalışarak.Tabii öyle bakamıyordum yavru köpek gibi hissediyorum ama gözlerimdeki acımasız,sert ve kimseye ihtiyacı olmayan birinin bakışı vardı.Bu bendim işte,ben Kumsal.İddialı bir gülümseme ile yatağa yattı benimde yatabilmem için yana kaydı ve "geleceksen gel gelmeyeceksen sen bilirsin" dedi ve arkasını dönüp yattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Otostop
Random"Kabul ediyorum küçük sinir hastası artık küçük sinir hastası değilsin artık sadece sinir hastasısın" -EREN ATA-