2.Unutulmuş bir kız çocuğu

11 2 24
                                    

Kelimelerini yükselt,sesini değil;
Yağmurdur çiçekleri büyüten,
gök gürültüsü değil.

-Hz.Mevlâna

15;10;2024
Kocaeli-İzmit

Mutluluğumu çatı katının en ıssız köşelerinde kaybettiğim geceden tam 9 yıl geçmiş bulunmaktayız.Saatler 8'i çeyrek geçiyor,ay ışığı  açık pencereden odaya yansıyordu.Yalnızlığım kendini o kadar belli ediyordu ki,bundan utanmam gerektiğini düşünmüştüm.Biyolojik olarak kimsesiz olmayan bir kızın akşam saatlerinde evde bir başına ne işi vardı? Neden yalnızdı?

Ama maalesef ki,bazen kimliğiniz hayatta kaderinizi belirlemeye biliyordu.Bu aynı ateş ve su kavramı gibiydi.Ateş;özünde etrafa kıvılcımlarını püskürten,acımasız,herkesi yakıp geçebilecek olan bir element.Ama aynı zamanda üzerine dökülen bir kova suyla yok ola bilen önemsiz bir şey.

Parasıyla bütün şehri ayakları altına ala bilen,ama bir kurşunla yok ola bilen bir aile.

Sahi ne ara uçuruma süreklendiğimizi hissetmiştim? Annem öldüğü günden beri mi?

Yoksa babam beni terk ettiği günden mi?

Yorgun olduğum için başımı yatağa atıp uzanmaya karar vermiştim ama gözüme bir türlü uyku gitmiyordu.Acıkmıştım ama durup bir şeyler hazırlamaya üşeniyordum.Sanırım eve hizmetçi almanın zamanı gelmişti.

Tanrım,ona bile üşeniyorum!

Alnıma bir şaplak atarak uzandığım yerde doğruldum ve ellerimi öne uzatarak güzelce esnedim ve ayağa kalktım.Telefonuma öğlenden beri bakmamıştım.Kim bilir kaç kişi arayıp sormuştu.Şuan hiç biri umrumda değildi.Tek istediğim şey yemekti.

Odamın voleybol posterli kapısına doğru ilerliyordum ki,ayağımın altında hissettiğim küçük yuvarlak şeylere basarak dengemi kaybederek yere düşmüştüm.Odanın içinde acıyla inleyerek çığlık attım.

Popomun üzerine düştüğüm için kalçam acıyordu.Elimle o kısmı sıvazladım ve yuvarlaklara dikkat ederek ayağa kalktım.

Dün gece doğal taşlardan oluşan bilekliğim kırılmış ve yuvarlaklar yere yığılmıştı.Toplamaya üşendiğim için bu güne bırakmıştım ama sanırım fazla geç kalmıştım,şimdide geçiştirmemem gereken birşeyin bedelini ödüyordum.

Ama bunun bedeli popom olamaz ya!

Merdivenlerden inerek mutfağa doğru ilerledim.Evden çıt çıkmıyordu.Sanırım biraz müzik açmak iyi olacaktı.Elimi cebime götürerek telefonumu aramaya başladım.Hatırladığım şeyle yüzüm düşmüştü,evet,telefonumu salonda unutmuştum.Ah,bir bu eksikti! Hayat beni ne kadar yorarsa o kadar zevk alıyordu resmen!

"Huzur bulduğunda kıskanırmış işte hayat,"

Bu cümle 18 yıllık hayatımın özeti ola bilirdi.

Salona doğru ilerlerken bir taraftan da kollarımı kaşıyordum.Her zaman çok kaşıntısı tutan biriydim.Mecaz anlamında değil ama.Hakikaten öyleydi.Özelliklede kafam çok kaşınırdı.Herkes bitli olduğumu düşünerek benden uzaklaşırdı.Ama yapmadan duramıyordum da.

Maskenin Ters Yüzü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin