"Bir dik duruşun,kaç yenilgi,kaç gözyaşı,kaç kalp ağrısı ettiğini bilemezsiniz."
-Frida Kahlo✯
Genelde bütün liselilerin grup halinde gezerek,dedikodu yaptığı okul kolidoru bugün oldukça ıssızdı ve içimden bir ses bu ıssızlığın hayra alamet olamadığını söylüyordu;altıncı hissim her zaman berbat olmuştur.
Etrafta Başak'a ait bir DNA göremediğim için biraz sonra başlayacak olan dersim için sınıf doğru yürüyordum.Ders edebiyattı ama sanırım Romeo ve Juliet'in dramatik aşkından daha önemi işlerim vardı;babam.
Dün eve gelmişti,tabi delirmediysem;yaşadığım şey imkansız kavramının derinliklerine kadar işlediği birşey olduğu için bu durum kendimi deli gibi hissetmeme neden oluyordu ki,bu da baya gülünç bir durumdu.
Peki yine gelecek miydi beni görmeye? Yada hala yaşam belirtisi gösterdiğim için vicdanı rahatlamış ve beni yeniden bir başıma İzmit sokaklarında bırakmıştı.Hala dün bana söylediği şeyler kafamın içinde dönüp dolaşıyordu.
"Hatırlamıyor musun?"
"Gerçekten mi?"
Ne demeye çalıştığını çözemiyordum.Hatırlamadığımı söylediği şey tam olarak neydi ve gerçekten yıllar sonra karşıma çıktığında söyleyeceği sözler bunlar mıydı? Hiç vicdan azabı çekmiyor muydu bu adam beni kimsesiz olmaya mahkûm ettiği için? Gerçekten benim babam böyle biri miydi?
Aptalı oynamayı bırak,Hazel.
Duyduğum pürüzsüz sesle yerimde titredim.Bir dakikalık kafa karışıklığının ardından olayı çözerek yoluma devam ettim.Kafamı kaşıyarak sınıfa girdiğimde çantamı sol köşenin ilk sırasına koyarak sandalyeye oturdum ve kitaplarımı çıkararak dersi tekrar etmeye başladım.Bir süre sonra aynı paragrafı defalarca kez tekrarladığımı farkettiğimde kitabı kapattım ve arkaya yaslanarak gözlerimi yumdum.
Belki bedenim yorgun değildi ama ruhum için aynı şeyin geçerli olmadığına yemin edebilirdim.
✯
Son ders zili çaldığında kitaplarımı çantama atarak sol omzumdan astım ve sınıftan çıktım.Ders dünyanın en hümanist insanı tarafından anlatıldığı için baya rahat ama morarmış göz altlarım için oldukça verimsiz geçmişti.Tek yapmak istediğim şey biraz yemek atıştırmak ve güzel bir uyku çekmekti.
Okul bahçesinden çıkarak eve doğru yürümeye başladım.Bugün hava Ekim'in ortasında olmamıza rağmen güneşliydi.Yine de ılık bir rüzgarın tenime dokunuşunu hissedebiliyordum.
Aklım yine düne gittiğinde sesli bir şekilde nefes verdim ve gözlerimi kapattım.Rüzgarın tenime uyguladığı hassas dokunuş kendimi ruhumla bir bütün hissetmemi sağlıyordu.Biraz sonra artık eve varmıştım.Kapıyı açıp çantamı yere atarak ayakkabılarımı kaba bir şekilde çıkardım ve yavaş adımlarla banyoya geçtim.Başım çatlıyordu,bu durumda yapılabilecek en iyi aktivite duş almak olduğu için küvete girerek suyu açtım ve bir kaç dakika boyunca gözlerimi kapatarak sıcak suyun tenimden aşağı akışını izledim.
Duştan çıktığımda kafama temiz bir havlu geçirerek bornozumu giyindim ve odama doğru yürüdüm.Bornozumu omuzlarımdan aşağı kaydırarak yere attım ve çekmeceden iç çamaşırlarımı çıkararak üzerime giyindim.Üstüne pembe pijamalarımı giyip yatağın üzerine uzandım.Sanırım yemek yapamayacak kadar yorgundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maskenin Ters Yüzü
Teen Fiction"Delilik,hassas insanların protestosudur." -Victor Hugo O her yerde.Gecelerimde ve gündüzlerimde.Rüyalarımda ve kabuslarımda.Gözümün önünde ve eli sırtımda.Beni seviyor ve aynı zamanda benden nefret ediyor.Belki de tek anlatmak istediği benim ne kad...