TANITIM

123 13 27
                                    


Yazmaya ilk başladığım zamanlarda kullandığım ikiliydi Severus Snape & Hermione Granger. İlk gözde shipimdi 😂
Eski kapanan hesabımda wattpad'in en çok okunan snamione hikayeleri bendeydi ama hesap kapandıktan sonra uzun bir süre ikiliyi yeniden yazmaya küsmüştüm 🥹
Bu aralar onlara karşı aşkım kabarmış durumunda şu an neredeyse hiç popüler ve sevilen bir ship olmasalar da benim ilkim oldukları için her zaman özel kalacaklar. Hâlâ sevenleri varsa keyifli okumalar dilerim. Yoksa bile kendi kütüphaneme eklemek için yazacağım bir kurgu olacak. Zaman buldukça buraya uğrayacağım 🫶✨

Hogwarts'ın karanlık koridorlarında yankılanan gök gürültüleri, Hermione Granger'ın endişesini daha da artırıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Hogwarts'ın karanlık koridorlarında yankılanan gök gürültüleri, Hermione Granger'ın endişesini daha da artırıyordu. Yağmur, taş duvarlara hızla çarparak içerideki huzuru bozarken kale duvarlarının arasında uyanık olan tek kişi Hermione Granger'di. Severus'un kaldığı ve artık onların evi olan eski, büyük taş odada, Hermione salonda tek başına yürüyüp duruyordu. Gözü sürekli salonun dışarıyı gören tek yuvarlak penceresinin yanındaki saatin üzerindeydi. Gecenin üçüydü. Tek başına hele ki hamileliğinin ilerlediği bir dönemde bu saate uykusuz olması normaline yansıyan bir davranış değildi. Ama bu gece hiçbir şey normalinde ilerlemiyordu zaten.

"Tanrım," dedi, endişe dolu bir sesle ve dönüp tekrar saate baktı. "Lütfen onu koru."

Yeniden çıplak ayaklarının altındaki halının üzerinde volta atmaya başladı. Büyük, taş bir şöminenin içinde alevler dans ederken, sıcaklık Hermione'ye pek de teselli sunmuyordu. Geçip salondaki Severus'la beraber çizdirdikleri portrelerinin önünde durdu. Gözlerindeki hüzün ve endişe bir anlığına bile olsa portredeki sevdiği adamın yüzüne bakarken dağıldı; yerini sevgi dolu bir pırıltı aldı. Hamileliğinin ilk aylarında çizilmişti. Severus onu arkasından sarıp elleriyle yeni belirginleşen karnını kucaklamıştı. Hermione'nin de elleri Severus'un ellerinin üzerindeydi. Sevdiği adamın yüzünde başkalarının çok nadir, onunsa sık sık gördüğü o içini ısıtan gülümsemesi vardı. Tüm tehlikelere, onlara cephe alan birlikteliklerini kınayan çevreye karşı mutluydular. Ama şimdi dışarıda kopan fırtına onları da içine almaya hazırlanıyordu. Severus'un yeniden vazife edindiği zorlu bir görevi vardı ve Hermione eşinin yanından gittiği her gecede ruhunu korkuya teslim ediyordu.

"Lütfen," dedi, portredeki sevdiği yüzü izlemeye devam edip elleriyle karnını sararken, "Lütfen bana geri dön."

Saniyeler dakikaları, dakikalar saaleri izlerken Hermione, içindeki endişeyle sürekli aynı yeri turluyordu. Severus'un ölüm yiyen olarak bir toplantıya gitmesi ve onun güvenliği konusunda duyduğu korku, kalbinde ağır bir yük oluşturuyordu adeta. Hiç bu kadar geç kaldığı olmamıştı. Bir sorun vardı. Bunu hissedebiliyordu. Fırtına dışarıda şiddetle devam ederken, Hermione'nin endişesi daha da artıyordu, Severus her ne kadar ona sihir yapmayı yasaklasa da gizlediği asasını bulup Harry'le Ron'a haber göndermek için her şeyi yapabilirdi. Fakat içten içe kocasının keskin zekasına karşı başarılı olamayacağının da bilincindeydi. Sanki giderken bir tehlikenin onu beklediğinden haberdarmış gibi vedalaşmıştı onunla ve Hermione'yi hayatını riske atıp peşinden gelmemesi için odalarına kapatmıştı. Sabaha kadar bu dört duvarın ardındaki büyü bozulmayacak o da kendine ait herhangi bir tehlikesi olmadığı sürece bu odadan çıkamayacaktı.

"Neredesin?" dedi, artık daha acınası bir sesle. Yağmurun sesi ve gök gürültüleri, onun zihnindeki korkuları daha da besliyordu.

Tam bu sırada, salonun ortasında aniden bir ışık patlaması gürledi ve Severus, ölüm yiyen kıyafetiyle cisimlenerek ortaya çıktı. Onu odaya kadar getiren sadık ev cinlerinden biri olan Thistle'dan başkası değildi. O da en az efendisi kadar yorgun ve bitkin görünüyordu. Sanki ikisine de mahremiyet vermesi gerektiğinin farkındaydı ve bu yüzden de hala cüppesinin eteğinden tuttuğu efendisinin eteğini bırakarak ikiliyi baş başa bıraktı. Severus ise siyah cübbesi ve yüzünü kapatan korkunç maskesiyle birlikte anında arkasındaki koltuğa yığıldı. Hermione, gözyaşları içinde hızla yanına koştu ve yere, Severus'un bacaklarının arasına oturdu.

"Yaşıyorsun," dedi titrek bir sesle. "Tanrıya şükürler olsun ki hayattasın."

Severus, ağır nefesler alarak maskesini çıkardı. Maskenin altındaki yüzü kan içindeydi, gözleri yorgun ve acı doluydu. Voldemort, Severus'un gerçek kimliğini öğrenmiş ve ona saatlerce işkence etmişti. Severus, son anda bir hamle yaparak kaçmayı başarmıştı, ama bu kaçışın bedeli sandığından da ağır olacaktı.

"Severus, ne oldu?" diye sordu Hermione, gözyaşlarını tutamadan.

Severus, yorgun gözleriyle Hermione'ye baktı. "Kimliğim açığa çıktı, Hermione. Voldemort... yaşadığımı biliyor."

Hermione'nin gözlerinden yaşlar süzüldü. "Peki, ondan kurtulmayı nasıl başardın?" dedi, elini Severus'un kesiğinden kan damlayan yanağına uzatarak. Onu böyle görmek içini parçalıyordu ancak sihir yapması yasaktı.

Severus, endişesini fark ederek yanağındaki elini avucuna alıp dudağına bastırdı. "Hala güçlü ama eskisi kadar dikkatli değil. Zor da olsa, buraya dönmeyi başardım. Sana hep geri gelmeyi başaracağıma söz vermiştim değil mi?"

Hermione, kafasını sallayarak onu yaşlarla parlayan gözleriyle onayladı. "Evet," dedi ağlamaklı sesiyle. Ancak çok acı çektin.

Hermione, Severus'un elini öpüp yüzünü dizine yasladığında iksir profesörü onu izleyerek daha kötüsünü yaşayacağım diye düşündü. Şefkatle Hermione'nin saçlarını okşadı. Şöminenin turuncu ışığı, yüzlerine yansıyarak gözlerindeki yaşları belirgin hale getiriyordu. "Seni korumak için buna mecburum, Hermione. Lütfen beni affet," diye içinden geçirdi ve yanağından bir damla gözyaşı süzülerek Hermione'nin saçlarına düştü.

Hermione, Severus'un dizlerine başını yaslamış halde, içindeki korku ve endişeyi hissediyordu. Bir şeyler olacağını hissedebiliyordu. Karşısı alınamaz bir felaket onlar için gelmekteydi...

Obliviate | SnamioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin