Obliviate

46 9 6
                                    

Birkaç saat önceki kabuslar nihayet her ikisi için de geçici süreliğine de olsa sona ermişti. Snape'in kulaklarında çınlayan o karanlık gülüş, sonsuzluk gibi sürecek acı çığlıklar, kendi sessiz inlemeleri silikleşmişti nihayet. Artık derisinin altında yanmaya devam eden lanetlerin etkisi yavaş yavaş azalıyordu. Nefesi düzene girmişti.

Herione için de aynıları geçerliydi. İkizleri nihayet onun susan zihin kargaşasının ardından rahatlayıp uyumuşlardı. Karnında hiçbir hareketlilik yoktu; dolayısıyla rahat bir şekilde hareket edebiliyordu. Kocaman göbeğinin izin verdiği kadar tabii...

Onun da zihni susmuştu artık. Sevdiği adam yanındaydı. Yataklarına sırtüstü uzanmış elindeki ıslak bezle yüzündeki, boynundaki kurumuş kan lekelerini çıkarmasına izin veriyordu.

"Sağlam bir duşa ihtiyacın var Severus," dedi, gömleğinin sonsuzluk gibi süren düğmelerini teker teker çözerken. Yüzündeki yaraların katbekat daha fazlası göğüslerinde, kaburgalarında ve karnında vardı.

"Biliyorum," dedi iksir hocası ve elini uzatarak Hermione'nin kulağının ardından firar eden birkaç söz dinlemez buklesini geri yerine yerleştirdi. "Seni çok seviyorum," dedi aniden ve Hermione'nin bakışlarının kısa bir an yüzünde durmasını sağladı.

"Seni var olduğumdan beri tanıyıp deneyimlediğim tüm duyguların üzerinde seviyorum Bayan Snape."

Hermione'nin kalbi duyduklarıyla sıkıştı. Ondan bu tarz kelimeler duymak ilişki içerisinde olmalarına rağmen hala alışık olduğu şeyler değildi. Zaten sıkça da duyduğu söylenemezdi ama bu gece bir şeyler farklıydı. Severus Snape'in zifiri karanlığı andıran gözleri ona farklı bir şefkatle bakıyordu. Döneminin en zeki cadısı olmasına rağmen bu gece onun bile çözemediği garip bir hüzünle...

"Sen ve onlar sahip olduğum en değerli hazinemsiniz," dedi nihayet kafasını yiyip bitiren kuruntularından sıyrılırken. Elini uzatıp sevdiği adamın soluk, çizilmiş yanağını okşadı. "Bu hayatta gördüğüm en güzel şeysin. Tüm o kabuğuna rağmen bana aşkı öğreten, tattıran adamsın. Seni her şeyden çok seviyorum."

"Biliyorum," dedi Severus ve bunu söylerken sesi her zamanki tokluğundan sıyrılarak titredi. Gözleri bir an için yüksek iradesine ihanet edip buğulandı ancak yine de anında kendini toplamayı başardı. "Buraya gel," dedi her zamanki o melodik sesiyle. "Seni özledim."

Hermione, iri göbeğinin fırsat verdiği bir biçimde kocasının gövdesine yattı. Severus'un elleri sırtını, kalçalarını sıvazlarken gözlerinde sık sık görmeye alışık olduğu o ateşin yandığını fark etti.

"Seni özledim," dedi utanarak ve iksir profesörünün dudağının köşesinde, sadece öğrencisi olduğu yıllardan görmeye alışık olduğu o alaycı tebessümü oluştu.

"Bunu görebiliyorum Bayan Granger," dedi alayla ve Hermione kıkırdayarak yüzünü boynuna gömdü. "Bana öyle seslenme."

"Neden bundan hoşlanıyorsun. Bana aşık olduğunu nasıl fark ettiğimi unuttun mu yoksa."

Ah hayır," diye inledi Hermione ve yüzünü tekrar kocasının koynundan kaldırıp ona sahte bir öfkeyle baktı. Erised Aynasında kendiyle Snape'i gördüğü o günden beri ona olan duygularının farkına varmıştı. Yatakhanede her yattığı gece Snape'in ona seslendiği Bayan Granger çağırısı ve vücudunda gezen ellerinin hayali zihnini bir türlü rahat bırakmamıştı. Bu sayede de kendini ele vermişti zaten. Müthiş bir zihin okuma yeteneği olan iksir profesörlerinden gizleyememişti sırrını. Ona olan garip davranışını fark eden adam bir gün boş bulunup zihnini koruyamadığı bir anında gizlice zihnine sızarak oradaki hayallerinden haberdar olmuştu ve şimdi artık bunların pek de önemi yoktu değil mi? Sonuçta onun sihir bakanlığından onaylı nikahlı karısıydı ve de geçmişte kalbini kazanmak için geçtiği o zorlu yolları hatırlamak istemiyordu.

Obliviate | SnamioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin