Bu ne cüret!? Kimdi bunu yapan? Bunu yapan benim bunlarla korkacağımı mı sanıyordu? Öyleyse eğer çok yanılıyordu. Yerde gördüğüm bedeninin derisi yüzülmüş kanlar içinde bir ceset vardı cesedin sadece yüzünün derisi vardı, yüzünde ise bir yara izi vardı kusursuz bir cinayetti. İyi ama bu ceset neden Arslan Ali'nin evindeydi? Sonra bir ses duydum, siren sesleri ve mavi kırmızı yanan ışıkla beraber koca bir siktir çektim nasıl olurdu resmen kumpas kurmuşlardı kaçamazdım polisler evin etrafını sarmıştı şüphe çekerdim. Bende saf kızı oynadım sanki ilk defa bir ceset görmüşüm gibi yaptım kapı çaldı hizmetli açtı ve polisler içeri girdi.
Cesedin yüzündeki yara
Beni şoka girmiş bir şekilde buldular titriyordum, yanağımdan yaşlar süzülüp kazağıma damlıyordu. Otuzlarının başlarında olduğunu tahmin ettiğim polis bana doğru yaklaştı, sanki ürkmüşüm gibi yapıp geriye doğru adımladım, sayıklıyordum "Ben yapmadım, ben katil değilim!" Diye sayıklıyordum bir yandan da içimden bunu yapan piçe yapacaklarını planlıyordum. Polis yanıma yaklaştı ellerimi ellerinin arasına aldı, bu ne samimiyet amına koyayım istersen gel bir de sik tam olsun resmen polis ayağına beni götürüyor amına koyayım. Hemen beni sakinleştirmek için konuşmaya başladı "İyi misin? Adını söyler misin bana? Sana yardımcı olmak istiyorum." Dedi, pff sen mi bana yardımcı olacaksın amına koyduğum ben senin gibi on tane adamı yere sererim sadece kumpas duruldu o kadar koduğumun yavşağı. Bu kumpas planlıydı siktir bu onun işiydi amirin katilinin.. biliyordu onu aradığımızı başkomiserle iş yaptığımızı biliyordu, planı oluşturan kişinin ben olduğumu biliyordu. Ürkekçe baktım karşımdaki polise sonrasında şöyle dedim "Adım Helen, Helen Altunay." kısık sesimle aynen böyle söyledim. bir süre baktı, boydan boya her tarafımı incelercesine süzdü. Elim elindeyken kapıya doğru ilerledik ve şöyle söyledi "Merak etme Helen prosedür gereği ifade vermen gerekiyor. Senin bir suçunun olmadığı ortada zaten, şimdi benimle karakola gelmen gerek korkulacak bir şey yok tamam mı?" Bir müddet suratına baktım öylece, zaten aptaldı yemişti ona oynadığım oyunu, kim bilir belki de ben ustaca oynamıştım rolümü.
Şuan nerede mıydım? Bizim baş belası başkomiser'in ortasındaydım ayaklarımı masaya uzatmış elimdeki çayımla keyif yapıyordum. Atlantis ise bana bön bön bakıp sabır çekiyordu, ne vardı canım ne güzel şurada keyifli keyifli çayımı içiyordum. Canı çektiyse oda istesin kendine bir tane çay, içtiğim çayı mi kıskanıyor canım, bir çayım kalmıştı karışmadığı, her bokun içinden bu başkomiser çıkıyordu zaten, lan bir düş yakamdan amına koyayım. Ona doğru döndüm şöyle söyledim "Sıkıldım komiser hadi bir sal beni de gideyim." Dedim suratıma baktı yine göz devirdi ah şuan karakolda olmasaydık ben bilirdim o gözlere ne yapacağımı ama neyse, gözlerini gözlerime dikti ve "Bekle biraz seninkini çağırdım gelip alır seni" Dedi, benimki mi? Benimki kim amına koyayım? Tam dudaklarımı araladım soracaktım ki içeri Arslan Ali girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAZGEÇİLMEZ VAZGECİŞ
Mistero / ThrillerAslında hepimiz birer suçluyduk fakat şimdi ise, suçluyu arıyorduk. Suçlu kimdi? Neyin pesindeydi? Peki şimdi sıra kimdeydi? Şimdi ise kim suçlu? Kim masum? Bir bilinmezliğin içindeydik, sırlarla dolu bir savaşın ortasındaydık... Peki ben sırları sa...