Bölüm - 8

22 7 11
                                    

Küvetten apar topar çıktım. Kendi kendime söylenerek üstüme birşeyler geçirdim. Bu sırada İllaya benimle konuşuyordu ama kendisi burada değildi. Yine bana şu akıl oyunlarını oynuyordu kesin.

"Kaç gündür ders yapmadık tembel şey. Bu gün büyük gün sana yeni şeyler gösterecem."

Sesi nazik ama aynı zamanda avını yakalamaya hazır bir kurt gibiydi.

"Tam zamanında geldin İllaya. Küvette yıkanırkende gelinmez. Ertelesek olmaz mıydı yani."

"Olmaz sevgili öğrencim olmaz. Fazla rahatsın seni bir an önce hazır etmeliyim. Üstünü giyindiysen aynadan geliyorum."

Saçlarımı kurutmaya çalışırken odamdaki aynaya baktım. Kamaradakinden de büyüktü. Yatağımın çaprazında kalıyordu. O sırada ayna dalgalandı ve her zamanki gibi mor parıltılar ve uğursuz dalgalanmalar eşliğinde İllaya odamda beliriverdi. Siyah boynuzlarına takılar takmıştı ve siyah dar bir elbise giyinmişti. Oldukça şıktı.

Bir kaşımı havaya kaldırıp; "Bakıyorum da güzel giyinmişsin. Hayırdır randevun falan mı vardı?"

Bana muzip bir bakış attıktan sonra kendiyle aynadan getirdiği ıvır zıvırlarla dönerek cevapladı.

"Yok be. Bilgeler toplandı ve önemli bir görüşme gerçekleştirdik de ondan böyleyim. Anlatacam sana birazdan."

Dediğini onaylayıp ona yardım etmeye koyuldum. Aynadan ne işe yaradığını bilmediğim garip kutular, değnekler ve bir kafes içinde renkli bir kuş getirdi. Yine başlıyoruz. Getirdiği şeyleri yatağıma dizdi, hepsini tek tek kontrol etti. İyi olduklarından emin olunca koşu gidip kapıyı kitledi. Mor teni, siyah boynuzları, kısa boyu ve tatlı topuklularıyla bir oraya bir oraya gitti. Perdeleri çekti ve kimsenin bizi duymayacağından emin olmak için ellerini bir araya getirip dua eder gibi fısıldadı. 'sessizlik büyüsü' dediği bir şey yapmıştı. Dediğine göre kimse bizi ne kapı dinleyerek ne de büyü kullanarak dinleyemeyecekti.

Yapacağımız şey bu kadar önemliydi demek. Bende pür dikkat onu izledim ve sonunda önümde durup konuşmaya başladı.

"Bugün sana büyü yaptıracağım!"

Söylerken tedirgin gibiydi ama aynı zamanda lafı biter bitmez o meşhur heyecan kıkırdamalarından yaptı.

"Ne? B- ben büyücü değilim İllaya büyü yapamam biliyorsun."

"Deneyip görecez. Bu gün Aisakaların çoğu toplandı ve senin eğitimini hızlandırmaya karar verdiler. Hala öğreneceğin çok şey varmış. Bu yüzden benim üstümde de inanılmaz bir baskı var."

Yorgun olduğunu anca şimdi görebilmiştim. Gerçekten de onun üstünde baskı kurmuş olmalılar ki acilen ders yapmaya karar vermişti. Onu hayal kırıklığına uğratmayı hiç istemiyordum fakat eğer büyü gücüm olsaydı bu on sekiz yıllık hayatımda bir yerlerde ortaya çıkardı. Yinede denemekten zarar gelmez diyerek konuştum;

"İyi öyleyse. Bunlar ne onu açıklayarak başlamaya ne dersin?"

Yüzünde iyice kararlılık beliren İllaya neşeyle atıldı ve getirdiği pek çok kutuyu gösterdi. Mücevher kutularından az biraz büyük olan süslü kutuların her birinin içinden farklı renklerde kristal taşlar çıktı.

"Bunlar öz taşları. Yaşam ağacının gerçeklik özleriyle bire bir bağlılar. Sarı olan güneş, Beyaz olan ay, mor olan yıldız, mavi olan su, yeşil olan da toprak özüne bağlı. Bu taşlarla büyü yapmayı deneyeceksin eğer herhengi birinde başarırsan sen bir doğal elemental büyücüsün demektir."

Sözünü bitirdiğinde benden ilk deneyimim için bir taş seçmemi söyledi. Kafam karışmıştı. Bir sürü büyü türü vardı. Milyon tane çeşidi falanı filanı derken karmakarışık oluyordu. Şimdilik sadece bana en yakın gelen taşı seçmeye karar verdim. Üstüne çok düşünmeyecektim. Gözlerimi kapatıp derince nefes aldım. Taşların hepsinde tek tek göz gezdirdim. Hepsi çok parlak ve güzeldi. Elim ilk olarak mavi renkli su özü taşına gitti ve onu elime aldım.

"Bunu seçiyorum."

"İyi seçim! Su büyücüleri pek çok fiziksel alanda baskındırlar. Şimdi taşı sağ eline al ve sana söyleyeceğim sözleri içinden geçir. Sözleri söyledikten sonra korkma ve sözleri yarıda falan bırakma. Sakin ol ve dediğimi yap sadece. Anlaştık mı Benna?"

İş ciddiye binmişti. Bunu halledip edemeyeceğimden şüphelendim ama korkunun kalbimi ele geçirmesine izin vermedim.

"Evet." Dedim kararlılıkla.

"Başlıyoruz. Söyleyeceğin söz, Hyorenum jasserim."

İçimden sözlerin de doğru olmasına dikkat ederek bire bir ne dediyse onu dedim. Saniyeler geçti. Ne bir karıncalanma ne de bir his vardı. Gözlerimi açıp öğretmenime döndüm.

"Olmadı sanırım."

"Sıkıntı değil. Diğerlerini de deneyelim."

Tüm taşları farklı sihirli sözlerle farkı şekillerde denememe rağmen yirmi dakikanın sonunda hiçbir öz taşıyla büyü yapamadım. Öğrendiğime göre zamanla olacak bir şey de değildi. Eğer özlerle bağlantım varsa burada ortaya çıkması gerekiyordu. Fakat hiç birşey olmadığına göre Elemental bir büyücü değildim. Mahcubiyetle İllaya ya baktım ama o hiç de üzülmüşe benzemiyordu.

"Üzgünüm sanırım özler benlik değilmiş. Seni yordum boşu boşuna."

"Hey özür dileme tatlım. Doğal elemental olmadığın için sevindim bile. Daha bir çok test ve büyü türü var takma kafana şimdi onları deneyecez."

Tebessüm ettim. Başarısızlığımı önemsememesi hoşuma gitmişti. Bana iyi davranıyordu. Buna bile şükür edebilirim.

Taşları tekrardan kutularuna koyarak onun yerine bir defter ve birkaç çeşit kalemle çıkageldi. Acayip görünümlü bu kalemlerin normal olmadıkları her yanlarından belliydi.

"Şimdi seninle Rün çizmeyi deneyecez sevgili öğrencim. Rünler çok güçlü büyülerdir. Bir hayat kaynağı da olabilir bir ölüm kaynağı da. Onları çizmen gerekiyor attığın her bir çizgi rününe kendine özgü bir güç verecek. Yani kısacası harfler gibi anahtarlar çizerek büyü yapabiliyormusun onu görecez."

Tabi ya kalemler ve kağıtlar rünler içindi. Geldiğim yer olan Ovénia da atalarımızdan kalma binlerce rün vardır. Ama şu anda aktif değiller. Bende her zaman merak etmiştim şimdi de deneyecektim.
İllaya temiz bir sayfa çıkararak kalemlerden birini seçti. Önce kendisi sayfaya iki tane paralel dik çizgi attı sonra ortalarına onları kesecek şekilde dik bir çizgi daha sonra da ortaya bir daire çizdi.

"Bu gördüğün bir yükseltme rünü. Olduğun zeminin havaya yükselmesini sağlıyor. Ben bir rün büyücüsü olmadığımdan bu rün çalışmaz ama aynısını sende çizersen çalışabilir."

Çizerek büyü yapmak havalıydı. Umarım işe yarardı da rüncü olurdum. Tanrıçalara dua ederek bir kağıt aldım. İllayanın elindeki kalemi alıp aynen onun çizdiği şekli aynı sırayla aynı büyüklükte ve hızda çizdim. Kağıdı yere bıraktım ama hiç birşey olmadı. Sesli bir şekilde nefes verdim. Olacağı yoktu. Kendimi de onu da yormak anlamsızdı.

"Bu da işe yaramadı of."

"Sorun değil. Üzülme iyiki de değilmişsin zaten hiç haz etmem rüncülerden." Sırıtarak omzuma vurdu. Beni de güldürmeyi başarınca enerjisini yüksek tutarak kağıtları ve kalemleri kaldırdı. Sonra karşıma geçti.

"Üç seçenek kaldı Benna. Ya doğal bir büyü gücün var ama içinde bir yerlerde çıkmayı bekliyor, ya büyün sömürme üzerine -ki bu kara büyü yapmak demek- ya da maalesef ki büyü gücün yok. Ve sonuncusunu hiç ama hiç istemeyiz."

Karamsar olmamaya dikkat ettim. Sonuçta hiçbirşeye faydası olmayacaktı. Kalan seçeneği denemeye karar verdim.

"Kara büyüyü deneyelim."

____________________________________

Of of heyecan!! Sonraki bölüm bir iki güne gelicek<3

Bu arada hikayede hiç etkileşim yok böyle giderse olmaz üzülüyorum. Ben çok tutar demiştim de zort oldum malesef ki.
Hikayesi olmayıp iki saçma karakter koyup smut yazanların hikayesi tutunca zoruma gidiyo napayım. Bende smut yazıp öyle bırakabilirim ama emek veriyorum yine de tutmuyo.

Kendinize iyi bakın muckk

Jade - Buzlu KaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin