2.

44 7 3
                                    


Sabahın erken saatlerinde okula geç kalmamak için annemin tüm ısrarlarına rağmen yine kahvaltı yapmadan evden çıktım. Bu sık sık yaşanan bir durumdu,okula giderken iki farklı otobüse bindiğim için çoğu zaman sabah kahvaltısı yapmadan evden çıkardım.

Uyku ya da kahvaltı bu okul için feda ettiklerimin yanında ufak kalıyordu.

Bugün diğer günlere nazaran biraz daha şanslı olmalıydım ki otobüste boş yer bulup oturabilmiştim. Yıllardır kullandığım kulaklığımı takıp kafamın biraz açılması için müzik dinledim.Dün yaşananlardan sonra anneme okulun yakınlarında bir çukura düştüğümü ve arkadaşlarımın beni zar zor çıkardığına dair bir yalan uydurmuş ve iki saat bu yalanımı açıklamaya çalışmıştım. Neyseki inandırmak zor olmamıştı. Kendimi bu konuda her ne kadar suçlu hissetsem de yapacak başka bir şeyim yoktu.

İkinci otobüse bindiğimde bugünkü dersler için ön hazırlık yapmak amacıyla konu anlatım videoları izledim. Bunu her sabah yapmaya çalışıyordum çünkü diğerlerine yetişebilmem için zamanımın çoğunu derslerime ayırmak zorundaydım.

Gittiğim okul oldukça prestijliydi, ülkenin dört bir yanından gelen yetenekli ya da zengin öğrenciler burada okurdu. Çoğunun kendine has yeteneği vardı fakat her biri birbirleriyle kıyasıya rekabet içindeydi. Çoğu zaman bu rekabet tıpkı bende olduğu gibi zorbalığa neden olsada okul yönetmeliği bunu pek önemsemiyordu. Bu okuldan mezun olanlar hep iyi bir yerlere gelmiş, adını duyurmuş insanlar olduğu için okulun adını lekelememek adına ne olursa olsun okulda olan okulda kalırdı.

Okulun fiyatı dudak uçuklatan cinsten olsa da verilen paraya değiyordu. Eğitimin kalitesi, öğretmenler ve öğrencilere sunduğu imkanlarla hep hayalimdeki okuldu burası. Bu nedenle her şeye katlanmaya çalışıyordum zaten.

Otobüsten inip okula vardığımda yine kimsenin dikkatini çekmemek için kafamı önüme eğdim. Hızlı adımlarla sınıfa çıktığımda kimsenin gelmediğini görmek bir nebze olsun içimi rahatlattı. Yalnız olduğumda bu okulu daha çok seviyordum.

Çantamı sırama koyup içinden cüzdanım ve telefonumu alarak kantine indim. Her sabah yediğim favori sandviç ve ayranımı alıp en köşe de boş bulduğum bir yere oturdum. Bugün garip bir şekilde oldukça şanslıydım,okula gelirken otobüste ayakta beklememiştim hatta erken geldiğim için etrafta kimse yoktu ve şu ana kadar başıma bir şey gelmemişti. Bu içimi oldukça rahatlatırken derin bir nefes verip yemeğimi yemeye başladım.

Bir yandan yerken bir yandan etrafı inceliyordum. Birkaç masa dışında her yer boştu,okula daha gelmemiş olmalıydılar. Sandviçimin sonuna geldiğimde telefonuma gelen bildirim sesiyle cebimden çıkarttım. Son zamanlarda oynamaya başladığım bir oyundan gelmişti. Tam o sırada karşı masadan birinin sesi kantinde yankılandı.

"Kaç gündür okula gelmiyorsun, aramalarımı açmadın ve mesajlarıma görüldü attın!! Tüm bunlara rağmen bir de karşıma geçip işim vardı mı diyorsun?! İnsan bir açıklama yapar be!"

Bir üst sınıflardan Elvan'ın sesiydi bu,tam karşı masamda arkası bana dönüktü ve ellerini masaya koymuş henüz yüzünü göremediğim birine bağırıyordu.

Oldukça güzel biriydi Elvan, güzel olduğu kadar popülerdi de. Beline kadar uzanan kahverengi saçları ve masmavi gözleri vardı. Okulumuzda bulunan ve ne işe yaradığını bilmediğim 'ponpon' kızlar kulübünün lideriydi. Ponpon kızlar...oldukça amerikan esintisiydi.

Farkında olmadan kafamı kaldırıp onu izlemeye başladım, oldukça güzel bir fiziği vardı,her erkeğin dikkatini kolayca çekebilirdi. Benimde dikkatimi çekiyordu...

Ben onu izlerken o bir adım geriye gidince bağırdığı kişiyle göz göze geldik. Gördüğüm yüzle hızla daldığım alemden kurtulup tekrar kafamı telefonuma gömdüm.

ACİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin