2

535 24 3
                                    


"Burda inmek istediğine emin misin? Fazla ıssız görünüyor."

"Arkadaşlarım gelecek abi. Öyle takılacağız dert etme"

"Demek öyle he? İçecek misiniz heheheh? Hergeleler, hadi iyi eğlenceler o zaman"

"Sağol abi"

Taksici adam kafa selamı yapıp yoluna gitti. Bizim çocuk ıssız dağlık bir yere gelmişti. Buraya geldiği tek yol, anayoldan ibaretti ve o kadar insanın uğradığı bir yer değildi. Taksiciye arkadaşları ile buluşacağını söyledi fakat bugün onun son günüydü. O yüzden mutlu hissediyordu.

Uzun zamandır yapamadığı, yapmaya cesaret edemeyeceği şeyi yapmak için buradaydı. Belki bunu yaptıktan sonra kimse fark etmeyecekti. Annesi dışarıda sanacak aramayacaktı. Belki günler sonra annesinin merak etmesi ile cesedi zarzor bulunacak, çürümeye yüz tutacaktı.

Annesi dışında merak eden de olmazdı zaten. Okuldakiler öldüğünden bile haberi olmazlardı. Varlığı bu dünyada bir hiçti. Annesi için de üzülmüyordu çünkü ona yük olduğunun farkındaydı. Şu dünyada ona değer veren tek insana yük olmak onun canını yeterince açıtmıştı.

Belki Annesi biraz üzülecek, depresyona girecek hatta günlerce evden çıkmayacaktı. Ama elinde sonunda toparlacak ve yeni hayatına devam edecekti. Yükten kurtulduğu yeni hayatına. Onun için iki işte çalışıyordu. Belki bir tanesini bırakır biraz da olsa rahatlardı.

Yavaş adımlarla uçurumun kıyısına geldi. Tam en uca olacak şekilde oturdu. Önce telefonunu açıp baktı. Bu onun için şok umuttu. Belki bir şey görürde vaz geçerdi. Ölmek istemiyordu ama varlığı değersizdi. Onu değerli kılabilecek hiçbir şey olmadığı için yaşamanın da bir önemi yoktu. Biraz canı yanacaktı o kadar.

Telefona dakikalarca baktı fakat alışveriş smsleri dışında farklı hiçbir şeyi görmeyince telefonunu uçurumdan fırlattı. Artık ona ihtiyacı yoktu. Ellerini havaya kaldırdı ve bedenine çarpan ılık Belki biraz soğuk rüzgarı hissetmeye başladı. En azından son anlarda iyi hissetmek için. Korkmamak için.

Doğa onu kabul ederdi değil mi?

Ayağa yavaşça kalktı ve uçurumdan aşağı baktı. Gözlerini kapatıp bir adım attığında ayağının boşluğa değmesi ile dengesini kaybetti ve uçurumdan düştü. O kadar çok korktu ki sanki anlık olarak çok pişman oldu, ölmek istemedi. Hatta düşerken tutunacak bir dal aradı ama nafile. Sıska bedeni sert kayalıklara çarptığında ufak bir sızı hissetti.

Sonra sesler kesildi, hiçbir şey duymuyor veya hissetmiyordu. Gördüğü son şey güzel gökyüzüydü. Bugün hava çok güzeldi. Belki yaşamaya değer bir hava vardı. Dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı ve kendisini tanrısının kollarına bıraktı.

...

"Furkan! hadi uyan geç kalacaksın birtanem!"

Gördüğüm kabus ile soluk soluğa uyandığımda yataktan düştüm. Dizim sertçe yere çarptığında acıyla inledim. O nasıl bir rüyaydı öyle? Ölümü hissetmiş gibiydim. Ya o çocuk? O ben miydim? O kişiler? Rüyamdaki anneme noldu? Çok gerçekti. Her yerim de acıyordu. Sanki o çocuğun yerine ben hissetmiş gibiydim.

Rüyamda ona zorbalık eden herkesin yüzünü oldukça net hatırlıyordum. Hiçbirini de tanımıyordum. Terlemiş saçlarımı elimle geriye atarak sakinleşmeye çalıştım. Bir anda annem odaya daldığında "Furkan kime diyorum ben-" Beni yerde o halde görünce şokla yanıma gelmiş ve benim gibi yere çömelmişti. Saçlarımı geriye atarak alnımdan öptü.

"Noldu canım iyi misin?"

"Sadece kabus"

Onun yardımı ile yerden kalktığımda "Ben duşa girsem iyi olacak" annem yatağımı düzenlerken dolaptan giymem gereken okul kıyafetlerini yatağıma bıraktım. Bugün yeni okulumun ilk günüydü. Babamın tayini çıkmıştı o yüzden taşınmak zorunda kalmıştık. Memur çocuğu olarak bu artık benim normalim haline gelmişti.

"Hadi hızlıca gir banyoya. Babanla seni kahvaltıda bekliyoruz!"

"Tamam!"

Ilık suyun altına girdiğimde olanları düşündüm. Rüyamı, o çocukları. Ona neden zorbalık yaptıklarını anlayabiliyorum, belki. Ona 'ibne' diye hakaret ediyorlardı. Muhtemelen eşcinsel olduğu içindi. Türkiye de böyle bir insan olmak iğrençti. Yönelimin yüzünden değil, etraftaki insanların sana davranışları yüzündendi. O çocuk da bu yüzden intihar etmişti.

Ona zorbalık edenlerın adını da hatırlıyordum. Akif? Sinan? Alper miydi? Ceyda vardı birde. Başka kim vardı? Bilal sanırım. O durdurmuştu gerçi ama zorbalığa karşı gelmediği için o da kötüydü. Ya o çocuğun adı neydi? Kimse ona adıyla seslenmedigi için adını bilmiyordum. Neyse, zaten gerçek bir olay değildi. Her ne kadar öyle hissettirse de.

Havluyu alıp banyodan çıktım ve okul kıyafetlerimi giydim. İyi bir okula nakil aldırmamıştık. Meslek lisesiydi ama çok da umurumda değildi. Pek tekin tipler olmuyordu ama zaten ben de öyle değildim. Yaşıma göre oldukça büyük duruyordum. Boyun 1.90 ve lise birden beri spora gittiğim için oldukça kaslıydım. Şuan ise son sınıfım. Genelde hiçbir şey yapmasam bile etraftan saygı alan bir tiptim. Yakışıklı olduğumu da düşünüyordum.

Okul kıyafetinin iki düşmesini açık bırakıp üstüme ceketi geçirerek odadan çıktım. Mutfağa geldiğimde "Günaydın anne,Günaydın baba!" Onalara saygım sonsuzdu. Hiçbir dediğimi ikiletmez beni hiçbir şeye muhtaç etmezlerdi. Onlara selamım cevapsız kaldığında odaklandıları yere baktım. Televizyondaki habere üzgün bir şekilde bakıyorlardı.

Hiç bir şey demeden mutfak masasına oturdum ve peynirden bir dilim aldığımda ben de habere odaklandım. "Fikret şu çocuğa çok üzüldüm" babama yönelik konuşması ile bardağına bir çay doldurdu ve masaya oturdu. "Ben de hanım bende. Bu gençlerin sonu nereye gidiyor böyle."

"SON DAKIKA HABER. 25 ekim saat 19.30 saatlerinde olduğu iddia edilen intihar vakası bütün Türkiyeyi yasa boğdu. Son sınıf öğrencisi olduğu bilinen genç çocuk, yaşadığı zorbalıklar yüzünden uçurumdan atlayarak intihar etti. Cesedi günler sonra annesinin onu merak etmesi tarafından polis ekipleri ile bulundu. Onu gören son tanık bir taksi şoförüydü..."

Elimdeki çatal yere düştüğünde bunun gerçek olup olamayacağını düşündüm. Kadın spiker taksi şoförüne mikrofonu tuttuğunda onun benim rüyamdaki adam olduğunu görünce ayağa kalktım ve şokla izlemeye devam ettim. "Evet efendim neden bir çocuğu buraya getirdiniz?" Kadının sorusu ile adamın yüzü dehşet ile üzgünlüğe büründü.

"Ben bilmiyordum! Bana arkadaşları ile buluşacağını söyledi!"

Evet rüyamda da böyle olmuştu... tekrar yerime oturduğumda elim titriyordu. "Furkan oğlum iyi misin?" Babam ve annemin bana korkarak baktığını görünce hafifçe gülümseyip kafamı salladım. Sonra televizyondan bir kadın çığlık sesi ve ağlama sesleri kulağımı doldurdu.

Bu annem! Yani rüyamda ki annemdi!

"Anne ben bu kadını rüyamda gördüm"

"Tövbe estağfurullah oğlum. Yanlışlık olmasın?"

"Hayır eminim"

"Oğlum hadi okuluna geç kalacaksın"

Babamın araya girmesi ile çantamı alıp sırtıma geçirdim. Annem inanırdı ama babam gülüp geçerdi. Şimdi de inanmamıştı. Normal olarak. Ayakkabı giyip onlara 'görüşürüz' dedikten sonra evden çıktım.

Belki de babam haklıydı. Olabilirdi böyle şeyler fazla abartmaya gerek yoktu. Eminim birkaç gün sonra aklımdan tamamen gidecekti...

YİĞİT-GAY-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin