"Hep böyle misindir? Birgün aşık, diğer gün kalpsiz gibi. Hep böyle dengesiz misindir sen?"
Yalnız kalmayı severdim çocukluğumdan beri. Kalabalık çocuk gruplarında bile kendimi kasar, bir ağaç bulup altına otururdum. İnsanlarla iletişim kurmak zor gelmişti her zaman. Kendimi ifade etmekte de zorlanırdım zaten. Hayır, ben kendimi anlatırdım ama insanlar anlamazlardı.
Çocukluğumda diğer bütün çocuklar aptal gibi gelirdi bana. Fazla mutlulardı. Yaşadıklarımın getirdiği olgunlukla büyümüştüm ben. Sayılı çocuk olduğum zamanlar vardı, güldüğüm ve deli gibi kahkaha attığım. Bütün anlarda ise yanımda olan tek bir kişi vardı. Devrim Uluğuç.
O beni güldürürdü. Ağladığımda gözümün yaşını o silerdi. Edinemediğim tek kardeşim gibiydi.
Bazen kendimi bomboş hissederdim, böyle duygudan yoksun bir zavallı gibi. Hayata boş ama derinlerde intikam duygusunun alev aldığı gözlerle bakardım.Devrim anlardı ama beni. O dibi bucağı olmayan dipsiz kuyudan beni çıkarırdı.
Şu an da da öyleydim işte. Boştum. Bomboş. Annemin katilinin oğlunun dizinde uyanmıştım bu sabah. Kendimden nefret etmem için elime bir neden daha düşmüştü. Kendimi anneme ihanet etmiş gibi hissediyordum.
Apar topar çıkmıştım sabah Yamaç'ların malikanesinden. Kimseyle selamlaşma gereği duymamıştım. Zaten Kadir ve Eftelya Yamaç çifti yurtdışındalarmış. Sabahta aküsü biten arabamı gram umursamadan taksi çağırıp eve gelmiştim.
Tekrar inceledim boş gözlerle, okula gitmek için her gün yürüdüğüm sakin sokağı. Kimse yoktu etrafta. Pahalı, sıradan ve yapmacık görünen evlerle kaplıydı her köşe başı. Her yer beton kaplıydı.
"Böh!" Sol tarafımdan bir anda önüme zıplayan Devrim'i hiç beklemediğimden, bütün organlarımın yerlerinde hopladığını hissettim.
Korktuğumu belli edercesine sağ elimi kalbimin üstüne götürürken gözlerimi kapadım. "Allah cezanı versin Devrim." dedim derin nefesler alırken. Korktuğum zamanlarda nefes alışveriş düzenim bozulurdu. Bunun için doktora gitmeyi bir çok kez planlamıştım ama her seferinde programım aksamıştı.
"Aa!" dedi Devrim alt dudağını sarkıtırken. "Neden beddua ediyorsun fıstık?"
Gözlerimi devirip cevapladım. "Hakediyorsun çünkü."
Bana 'Çok konuşma' bakışını attıktan sonra konuyu geçiştirmek istediğini belli edercesine "Nasılsın?" diye sordu.
Omuz silkip "İyi gibimsi." dedim elimi havada kararsız kalmış gibi. İyi de olabilirdim kötü de. "Sen?"
"İyi."
Kafamı sallayıp önüme döndüm. Okula gelmiştik.
Okula girdiğimizde bahçede tek tük öğrenciler vardı ve hepsi bize, ya da bana bakarak fısıldaşıyordu. Kaşlarımı çatarak baktım etrafıma. Yanılmıyordum.
"Niye bana bakıyorlar?" dedim olan biteni anlamamış, etrafa boş bakışlar atan Devrim'e.
"Hiç bir fikrim yok." derken beni baştan aşağı süzdü Devrim. "Acaba tipinde mi bişey gördüler diye baktım." dedi.
Okula girdiğimizde bizi ilk Pera'nın grubu karşıladı bizi.
Geldiğimiz gören sarışın bir kız Pera'nın koluna dirseğini vurdu ve bakışlarını bize çevirmesine neden oldu. Pera beni gördüğü an suratın da anlam veremediğim bir mutluluk duygusu boy gösterdi. Mekanik hareketlerle yanıma gelip konuştu. "Ay Hale abimle sevgili olmanıza çok sevindim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayın Gölgesinde
RandomGözlerimi kapattım. Beni burası sahiplenmişti. Bu uçurumun sarp kayalıkları içine çekiyordu sanki beni. Uçları sivri, sert kayalar benim bilinç altımın temsilcisiydi adeta. Benim yerim bu kayalıkların arasıydı. Benim annem deniz, babam gökyüzüydü. A...