6.Bölüm - "Başlangıç"

42 8 3
                                    

" Sonra herkes sevdiğine kavuşacak dediler, başladık ölümü beklemeye."

– –

Biraz olsun tebessüm etmenin bende ki yeri şuydu; çölde açmış, boynu susuzluktan bükülmüş ama yine de kendini göstermeyi başarmış bir papatya.

İçtenlikle gülümsediğim az zamanlar olurdu. Kendi kendime gülerdim ama o gülümsemeler bana kendimi iyi hissettirecek nitelikte gülümsemeler değildi.

Şu an da ise suratıma kazındığını hissettiğim bir tebessümle Barış ve Sarp arasındaki muhabbete gülüyordum. Bir süre saçma bir sebepten birbirlerine hakaret ederlerken aynı şekilde başka bir zaman diliminde birbirlerine küfürlü şekilde destek çıkıyorlardı.

Bakışlarım Kürşat'ı bulduğunda o ise benim gülümsememe bakıyordu. Gözleri gözlerime dokunduğunda bakışlarımı çevirdim. Sessizdi. Daha hiç bir muhabbete dahil olma girişiminde bulunmamıştı.

Ani bir hareketle elini bileğime geçirip ayağa kalktı, doğal olarak bende kalkmak zorunda kaldım.

Anlamaz bakışlarımı üzerinde gezdirirken "Ne yapıyorsun?" diye sordum. Canımı yakıyordu.

"Gidiyoruz." diyerek kestirip atarken eli hala kolumu kelepçe gibi sıkı sıkı sarmıştı.

"Gidelim de, ben kendim yürüyebiliyorum." diye çıkıştım. Kendini babam falan mı sanıyordu bu adam? Her saniye üzerim de hüküm sürmek istemesi canımı sıkıyordu.

Ben daha şimdiye kadar özgürlüğümden hiç taviz vermemiş bir insandım. Şimdi ise birinin üzerimde baskın olması beni gıcık ediyordu.

Ben böyleydim; gökyüzün de ki bir kuş, deniz de bir balık. Özgürdüm.

Kolumda ki keskin acıyla gerçek hayata döndüm, kaşlarımı çatarak kolumu sıkan eline baktım. Sanırım pek de özgür değildim.

"Ya bıraksana kolumu, kendim yürüyebiliyorum diyorum!" Ayağımı yere vurdum. "Of be!"

Dikkatlice bana baktıktan sonra kolumu ileri doğru savurarak bıraktı. "Sıkıntılı mısın oğlum sen?" diye bağırdım. EVET BAĞIRDIM.

Etrafta ki bir kaç göz bize dönerken, Kürşat vücudu öfkeden kasılmış bir halde bana doğru yürüdü.  Tamam, şu an cidden korkuyordum. Derin bir nefes alıp bir adım geriledim, ve bir adım daha. Bir adım yaklaştı, ve bir adım daha.

Dudaklarını kulağımın arkasında tutarken "Sakın bir daha bana sesini yükseltme ufaklık, sakın." diye tısladı. Ne zamandır tuttuğumu bilmediğim nefesimi dışarı verirken Kürşat arkasını dönüp gitmeye başlamıştı bile.  Sağ elimi, sol göğsümün üzerine kalp atışlarımı hissetmek için yerleştirdim.

Hızlıydı.

Fazla hızlı.

Patron bey ilerlerken arkasından bakmamın ne kadar aptal göründüğünü idrak ederek tam tersi istikametine doğru ilerledim. Tabi bu durum arkamdan bıçak gibi sert bir sesle bana hitap etmesine kadar sürdü. Omuzumun üzerinden geriye baktığımda, Devrim'e yapacağım açıklamayı düşünmeye koyuldum. Evet gelen Devrim'di ve bakışlarından pek de iyi şeyler olmayacağını kestirebiliyordum.

Kafamı 'Ne oldu?' dercesine salladığımda kolumda keskin bir acı hissettim. Kolumu mu sıkıyordu? Allahım birisi bileğimi koparır, diğeri kolumu sıkar. Nedir bunların derdi anlamadım ki?

Ayın GölgesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin