Merhaba dostlar, önceki bölüm Wattpad sorunu yüzünden yarım paylaşılmış ve defalarca düzenlememe rağmen sorun giderilemedi. O yüzden geçen bölümün devamını buraya ekliyorum. 10.Bölüm – " Bilinmezlik" kısmı bittiği zaman 11.Bölüm – "Arkadaşlık" başlığı halinde size belirteceğim. İyi okumalar!
Multimedia: Nursena Seven
— —10.Bölüm– "Bilinmezlik"
Bu adamı, emirlerini tanıdığımı bende hissediyordum fakat ben yaşımdan büyük insanlarla takılmazdım.
Üstelik sadece arabasının camını kırdığımı söylemişti değil mi? Ben nasıl o duruma geldiğimi merak ediyordum. Nasıl bir sinir krizi geçirmiştim sahi?
Etrafı toparlayıp işlerimizi hallettikten sonra dağ evinden ayrılmıştık. Buraya neden ve nasıl geldiğimi bilmiyordum. Üstelik neden beni tanıdığını iddia eden ve tanıdığımı hissettiğim ama aslından tanımadığım bu adamla gelmiştim?
"Buraya neden gelmiştik?" Boğazım kurumuştu. Yemekten sonra su içmeyi unutmuştum.
"Kafamı dinlemek istemiştim ama iki gün boyunca uyuyan sen oldun. Üstelik bir de bebek bakıcılığı yaptım." Gözlerini devirmişti.
Neden güldüğümü bilmiyordum ama güldüm. Hatta içimi gıdıklayan gülümseme dudaklarımda ses bulup kahkahaya dönüştü. Kürşat'ın kaşlarını çatıp beni izlediğini görmüştüm ama sanırım şu an duygu patlaması yaşıyordum. Bir anda gözlerime bastıran gözyaşı, sele döndü ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Sanırım acı ve bilinmezlik beni bu duruma getirmişti.
Sağlam olan sol elimi yüzüme kapatıp ağlamamı elimden geldiğince saklamaya çalıştım. Hıçkırıklarım yavaşça iç çekişlere döndüğünde Kürşat'ın ilgiziliğine karşı "Bir şeyim yok! Suratıma bakma tenezzülünde bile bulunmadın ama ben iyiyim!" diye bağırdım.
"Eğer suratına bakıp seninle ilgilenseydim ağlamanı hemen keserdin ve içine atardın. Bunu yapmanı istemedim çünkü aptal beynine daha fazla zarar vermiş olurdun."
Kaşlarımı kaldırmış onu dinliyordum. Beni bu kadar tanıyacak kadar beraber vakit geçirmiş olmak beni şaşırtmıştı.
"Çok umurunda da sanki..." diye mırıldandım.
Bana doğru ters bakışlarını hissetmiştim ama kolum ve şakağım delicesine zonkluyordu. Sanırım kendimi kasmamla alakalıydı.
Beni evime bıraktığında bu adamla aramda nasıl bir samimiyet geçtiğini aşırı derece merak etmiştim. Çünkü kimseye evimin adresini verecek kadar güvenmezdim.
Odama çıktığımda babama durumu nasıl açıklayacağımı düşünüyordum. Böyle bir durumda ne denirdi ki?
Aynanın karşısında kendime bakıp suratımı buruşturdum. Dudaklarım resmen parça parça olmuştu. Alnımın sağ tarafında yıldıza benzeyen bir kesik vardı. Göz altlarım yolda yaşadığım göz yaşı tsunamisine karşı şişmiş ve tepkisini belli etmişti. Saçlarımdan resmen yağ damlıyordu ki en iğrenci de buydu sanırım. Sağ koluma zaten bakamıyordum bile...
Bu halde banyoya giremezdim.
Böyle durumlarda annemi özlüyordum. Annem... ölmüştü, daha doğrusu öldürülmüştü. Beynime anılar şimşek gibi çakarken doktorun söylediği sözler aklıma geldi. Ben annemin öldürüldüğünü hatırlıyordum. Halbu ki doktor " Küçük Hanım'ın beyni ise hatırlamak istemediği anıları ve zaman dilimlerini hafızasından çıkarmış." demişti. Ben Kürşat'ı hatırlamıyordum ama annemin ölümünü hatırlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayın Gölgesinde
NezařaditelnéGözlerimi kapattım. Beni burası sahiplenmişti. Bu uçurumun sarp kayalıkları içine çekiyordu sanki beni. Uçları sivri, sert kayalar benim bilinç altımın temsilcisiydi adeta. Benim yerim bu kayalıkların arasıydı. Benim annem deniz, babam gökyüzüydü. A...