1 BÖLÜM: Karahan

52 9 18
                                    

"Ölümden korkmak, hayatın her anını kaçırmaktır. Cesaret, korkunun ötesinde yaşamaktır."

Sabahın erken saatlerinde çalan alarm sesiyle uyandım. Gözlerimi araladım ve telefonumu kapattım. Güneş, perdelerden süzülerek odayı hafifçe aydınlatıyordu. Yatakta birkaç dakika daha uzanıp, uykulu gözlerle tavana baktım. Bugün, her zamanki rutin günlerden biriydi ama içimde bir heyecan vardı. Gizli görev başvurusu yapmayı planladığım günün sabahıydı.

Yataktan kalktım ve esneyerek penceremi açtım. İçeriye dolan taze sabah havası, uykulu zihnimi hemen canlandırdı. Banyoya gidip yüzümü yıkadım ve aynaya baktım. Gözlerimin altındaki hafif halkalar, uykusuz geçen gecelerin birer işaretiydi. Polislik mesleği zor ve yorucu, ama bir o kadar da tatmin ediciydi.

Annemin mutfakta kahvaltı hazırladığını duydum. Annem, her sabah benim için özenle kahvaltı hazırlardı. Onun sevgi dolu ilgisi, sabahları benim için hep özel kılardı. Mutfaktan gelen taze ekmek kokusu, beni daha da canlandırdı. Odaya dönüp üniformamı giydim. Aynada kendime baktım ve derin bir nefes aldım. Polislik üniformamı giydiğimde, her zaman kendimi daha güçlü ve kararlı hissederdim.

Mutfakta annem beni sıcak bir gülümsemeyle karşıladı. "Günaydın, canım kızım. Kahvaltın hazır," dedi. Annem, benim Polis olmama başta biraz endişelense de, sonunda gurur duyduğunu biliyordum.

"Günaydın, anne. Harika kokuyor," dedim ve masaya oturdum. Ablam da mutfakta oturmuş, kahvesini yudumluyordu. Ablam, benim tam tersime, sakin bir hayat sürüyordu. Sakin hayatının aksine çok asabi biri, çabuk sinirlenir. Açıkçası, ablamın kuyruğuna basmamaya özen gösteriyordum.

"Polis hanım, bugün yine dünyayı kurtaracak mısın?" diye alay etti ablam. Gülerek ona bir göz kırptım.

"Tabii ki, ama öncelikle bu süper kahramanın da yakıta ihtiyacı var." dedim ve kocaman bir lokma aldım. Kahvaltı sırasında annemle ve ablamla günlük konular üzerine sohbet ettik. Annem, benim işimle ne kadar gurur duyduğunu sık sık dile getirirdi ve bu beni her zaman motive ederdi.

Kahvaltıdan sonra çantamı aldım ve kapıya yöneldim. Annem arkamdan seslendi, "Leyla, kendine dikkat et ve fazla çalışıp yorulma."

Ayakkabılarımın bağcığını bağlayarak anneme baktım. "Merak etme anne, bana özel bir oda yaptılar. Gidip oturacağım, çay, kahve keyfi falan." dedim.

Annem "eşşek sıpası anneyle dalga geçilmez" diyerek terliğini çıkardı ve koşar adımlarla yanıma geldi. Hemen koştum ve bir nebze olsun sakinleşsin diye koşarak öpücük gönderdim.

Terlikli eli havada kaldı, yumuşadığını görünce "Seni seviyorum, merak etme dikkat edeceğim" diyerek yoluma devam ettim. Bu sefer ucuz kurtuldum, annem diye söylemiyorum; bir kere bile o terliği ıskalamışlığı yok. Kadını acaba bizim birroya mı alsak?, bize eğitim verir. Usta nişancı Fazilet. Kendi kendime gülmeye başladım, otobüs durağındaki insanların bakışlarını fark edince içimden konuşma dozunu abarttığımı fark ettim. Kendime çeki düzen vererek gelen otobüse çok cool bir şekilde bindim, az önce deli gibi gülen ben değilmişim gibi.

Otobüsten inip karakola doğru hızla yürüdüm. Karakola varır varmaz, Ali'yi gördüm. Ali, yaklaşık 1.84 boyunda, hafif kaslı ve dikkat çekici bir yapıya sahipti. Keskin yüz hatı ve hafif kirli sakalı vardı. Kahverengi saçları her zamanki gibi dağınıktı, bu ona serseri bir hava veriyordu. Ama gözleri zıt bir şekilde içten bir gülümseme ile parlıyor, serseri adlandırmak yerine onu neşeli ve samimi gösteriyordu.

Ali, bir polis memurunun yanında durmuş, bir şey konuşuyorlardı. Polis memurunun yanında rahat ve kendinden emin bir duruş vardı. İki arkadaş gibi sohbet ederken, aralarındaki samimiyet hemen göze çarpıyordu.O sırada içeri girerken göz göze geldik. Ali, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle yanına yaklaştı. "Günaydın, Yine yüzünde güler acıyor" dedi ironik bir şekilde gülerek.

Schatten (Gölge)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin