Yüzük

113 20 14
                                    

Tuana Naz Tiryaki ' den

Şuanda babamın evine gelmiştim. Alisa da gelmek istemişti ama ondan evden ayrılmamasını , döndüğümde onunla da konuşacağımı söyledim. Neyse ki , asilik yapmayarak dinlemişti beni.

Çardakta otururken buraya doğru gelen babam ve Yekta abimi gördüm. Ayağa kalktığımda babam gülümseyerek sıkıca sarıldı.

"Güzel kızım, nasıl özlemişim" dedi ayrıldığında. Abimle de sarıldıktan sonra oturmuştuk.

"Baba buraya seninle önemli bir şey konuşmaya geldim," dediğinde kaşları çatıldı.

"Naz , ne oldu ? " Diye soran abime bakmadım. Gözlerim sadece babamdaydı. Birazdan duyacağı şeylerden sonra tepkisini görmek zorundaydım . Nedense içimden bir ses her şey babamda saklı diyordu.

"Baba , bana ve Alisa'ya şu ana kadar anlatacağın bir şey var mı ? "

"Nasıl yani ? Hangi konuda ? "

"Annem ," dedim nefesimi vererek." Annem konusunda baba . Doğumumuzdan beri bizi hiç sayması, ruh gibi kendini odasına kapatması gibi mesela. Kendi kendine konuşması, her gün aynı saatte evden çıkıp aynı saatte yine eve geliyor. " dediğimde gözlerini kaçırdı.

"Kızım bunlar zaten her yıl olan şeyler," dedi umursamaz sesiyle. Sanki bu olmalıymış gibi.

"Korkuyorum baba , anlamıyorsun. Kendim için bile değil korkum Alisa için. Onu denli sevdiğimi biliyorsun baba. Onun için her şeyden, herkesten vazgeçerim. Ona zarar gelirse yaşayamam. Bu yüzden bir bildiğin varsa bana söyle ki , kötü bir şeyler olucaksa karşısını ala bileyim," dediğimde başını önüne eğdi. Tek kelime etmeden öylece durduğunda hayal kırıklığı içinde omuzlarım düştü.

Ona diğer duyduğum şeyleri de anlatmak istiyordum ama daha bu kadar basit soruları bile cevaplamıyordu .

Bakışlarım abime döndü . Belki bir şeyler söyler diye umut etmiştim ki başını iki yana salladı.

"Üzgünüm Naz , ama sana bir şey anlatamam. " dediğinde ayağa kalktım.

"Anlatmayın! Ne biliyorsunuzsa kendinize saklayın ! Ama şunu unutmayın eğer olurda başımıza bir şey gelirse , Alisa'ya en ufak bir şey olursa sizi hiç bir zaman affetmeyeceğim ."

"Kızım," dediğinde onları daha fazla dinlemeden çardaktan çıkıp arabama ilerledim. Zaten bir şey konuşmadılar da .

___________

O günden sonra tam beş gün geçmişti. Abim ve babam kaç kez arayıp kapıya bile gelmiştiler . Ama Onur abiye içeri almamalarını söylemiştim. Şuanda evden işe dönüyordum.

Alisa'yı evde yalnız bırakmak istemiyordum ama iştente kalamazdım . En azından çalışmam gerekiyordu. Zaten en fazla ne ola bilirdi ki ? O gün duyduklarıma inanasım gelmiyordu. İmkansız şeylerdi hepsi.

Aklımı kurcalayan soruları bir kenara bırakıp, arabadan indim. Bahçede koşturan Alisa ve Leya'yla güldüm. Yine başlamışlardı.

Bir dakika?! Leya' mı?

"Leya ! "

Yüksek çıkan sesimle bana doğru döndüğünde koşarak üstüme atladı. Benimle birlikte yere düştüğünde gülerek yüzümü öpücüklere boğdu.

"Tuana'm çok özlemişim seni " diye gülümseyerek sarıldığında ağlayacak duruma gelmiştim. Bu kız beni yere itti resmen.

"Leya ! Bende seni özledim canım ama üzerimi pisletmen ne kadar doğru ?! Bilerek mi yapıyorsunuz anlamıyorum ki ? "

"Eyvah , ben bir an seni görünce hasret ağır bastı," dediğinde nefesimi verdim. Bu kızlar benim sınavımdı.

"Başımın belası" dedim ona sarılarak. Gülümseyerek küçük bir çocuk gibi yine sarıldı. "Tatlı belası değil mi ? " Diye sorduğunda başımı salladım.

"Artık üstümden kalkarmısın , yoksa fenalık geçireceğim az kaldı," diye uyardım sakinlikle.

"Tabi canım, bu kadar durman bile mucize" diyerek üzerimden kalktı ve elini uzatarak beni de tutup kaldırdı.

"Hadi Leya yemek yiyelim," diye bağıran Alisa ile eve ilerledik.

"Naz , Alisa bir şeyler söyledi. Nehir teyze iyi mi ? "

"Bilmiyorum Leya , gerçekten bu sefer hiç bir şey söyleyemiyorum ," dedim yorgunlukla. "Ben üzerimi değişip gelicem, siz de oturun " dediğimde başını sallayıp salona geçti. Odama geçerek üzerimi değiştim. Komidinin üzerinde duran yüzüğün yeşil taşı birden bide parladığında yutkundum.

Ne oluyordu? En son böyle yaptığında babaannem ölmüştü ve o gün ben mezarlıkta yalnızdım, onun yüzüğüyle. Şimdi niye böyle oluyordu ?

Yaklaşıp elime aldığımda avucumun içinde yavaşça döndü. Daha sonra duvarda beliren yazıyla kaşlarım çatıldı.

"Her şey daha yeni başlıyor, maceraya hazır olun. Dönme vaktiniz geldi Tuana Naz Tiryaki! "

Yutkunarak bir kaç adım ilerledim. Elim duvardaki yazıya değdigi gibi yazılar silinmişti. Bunlar şaka olmalı! Yüzüğün ışığı yavaş yavaş söndüğünde geri yerine koydum.

Galiba hayal görüyorum. Olmayan şeyler beynimi meşgul ederse sonu böyle olur !

"Hayal olduğunu nerden çıkardın? "

Kulağımın dibinde duyduğum fısıltı ile sertçe yutkundum. Ellerim stresten yumruk olduğunda arkaya dönmeye cesarete edemedim.

"Kimsin sen ?" diye sessizce fısıldadım.

"İnanmadığın şeylere seni inandıracak biri diyelim ," dediğinde hızla arkama döndüm ama kimse yoktu. Elim alnıma gittiğinde ovdum bir kaç saniye.

Sanırım kendimde değildim, aksi takdirde yaşadığım şeylerin mantıklı bir açıklaması olamazdı ! Gerçekten saçmalık!

Lanetliler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin