0.6

28 3 29
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın ✨

Bu arada karakterler tamamen hayal ürünü olmakla birlikte, bu bölümde çok kısa bir an geçecek ve ileriki bölümlerde çok sık bahsedeceğimiz takım üyelerinde yabancı olanlar benim çok sevdiğim, performansı tartışılsa da karakteri asla tartışılmayacak eski futbolcular olacak.

Ve kitap çerezlik olduğu için bölümler kısa şu an ama isterseniz uzatabilirim.

İyi okumalar dilerim.

Hayat garipti. Benim sürekli hakaret yediğim Buğra Şanlı'nın ceketini giymem kadar garip. Normalde böyle bir şey asla yapmayacak olsam da şartlar beni tam tersine zorlamıştı. Terastan sonra hemen lavaboya geçmiş ve arkama bakmıştım. Gerçekten görülmeyecek gibi değildi.

Buğra Şanlı'nın ceketi aramızdaki boy farkından dolayı her yerimi kapatsada acil eve gitmem gerekiyordu. Öncesinde lavabonun içine girip daha fazla sızıntı olmasın diye önlem aldıktan sonra ellerimi yıkayıp oradan ayrıldım. Kızların yanına gidip durumu anlatacak ve eve dönecektim. Bunu telefonda yapamazdım çünkü bu durumda beni eve götürecek kişi kızlardı. Taksiye veya toplu taşımaya arkamdaki vaziyetle binmem imkansız ötesiydi.

Tam Merih'in odasının olduğu kata gelmiştim ki telefonum çaldı. Zaten elimde tuttuğumdan aramaya cevap vermem oldukça hızlıydı.
"Efendim Sude." Sude nerde olduğumu merak etmiş olmalıydı çünkü neredeyse kırk beş dakikadır ortada yoktum.
"Kantine indik biz sende oraya gel istersen."
"Bence hiç gelmeyeyim siz çıkın. Eve gitmemiz gerekiyor çünkü."

"Buğra ve Baranla indik. Kalkamayız kahve almaya gittiler."

Şaşkınlık bedenime yayılırken bunu Sude'ye de belli etme ihtiyacı duydum.

"Ne alaka onlar ya?" Sesim şaşkınlıktan çok isyan barındırıyordu.

"Çok saçma zaten. Ama Baran ısrar edince hayır diyemedik."

"Bu Baran ne ayak."

"Geliyorlar kapatmam lazım."

Bu hâlde kantine gidecek olmanın ve Buğra Şanlıyla muhatap olmak zorunda olmanın yanına birde soruma cevap alamamak eklenince sinir kat sayım artmıştı. Regli olmam da ateşteki odundu zaten.

Sinirlerim bozuk bir şekilde tüm merdivenleri inip aşağı kata, kantine gelmiştim. Biraz etrafa baktıktan sonra alakasız o dörtlüyü fark edip yanlarına yöneldim. Beni görmeleri uzun sürmedi ve kızlar beni gördükleri an birbirlerini dürttüler. Tabii ki bunu sebebini biliyordum. Ceketin üzerimde olmasına şaşırmışlardı.

Yanlarına ulaştığımda hepsine kötü bakışlarımı atıp boş sandalyeye oturdum. "Hoş geldin."
Hüsna'ya bakmadan "Hoş buldum." Diyip kollarımı göğsümde birleştirdim. Benim Buğra Şanlı'dan hoşlanmadığımı bile bile buraya gelmeleri yanlıştı. Sude ilk aradığında bunu idrak edemesemde şu an en çok sinirlerimi bozan şeyde buydu.

Sude masanın ortasındaki tepsiden boşta olan bardağı alıp önüme koyduğunda bakışlarımı ona çevirdim.
"Senin."  Tabii ki Buğra Şanlı'nın almış olma ihtimali olan kahveyi içmeyecektim.
"Teşekkürler içmeyeceğim ben."

"Bunu sevmiyorsan sevdiğin bir şeyi alıp gelebilirim hemen."
Bakışlarım bu sefer sesin sahibini yani Baran'nı buldu. Hemen yanında Buğra Şanlı arkasına yaslanmış ve benim gibi kollarını göğsünde birleştirmişti.
Gözlerini üzerimde hissetsem de ona bakmadım.
"İstemiyorum teşekkürler." Dedim Baran'a sesim normal bir tonda olsa da bakışlarım hiç öyle değildi.
Aslında buradaki herkese öyleydim şu an da regliydim, sürekli hakaret yediğim adamla çok saçma bir şekilde aynı masadaydım ve arkadaşlarım beni buna zorunda bırakmıştı. Bence sinirli olmakta oldukça haklıydım.
Ya da hormonlarım zirve yapmıştı bilmiyordum.

Gay misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin