Selaam.
Geç olmadı, güç de olmadı. Hadi yine iyiyiz.
Fark etmişsinizdir ki ben ficlerimde ana karakterlerimin etkileşimleri dışında başka karakterlere aşırı yer vermiyorum, Lech hariç. Into it için de bu geçerli. Taekook dışında çok fazla karakter ve çift görmeyeceksiniz. Sizi sürekli bu ikiliyle yalnız bırakacağım.
Bir de bu aralar uzun metinler mi yoksa kısa ve daha sıkmayan metinler mi yazsam diye çok düşünüyorum. Uzunlar biraz zorlama hissettirmeye başladı. Daha kısa paragraflara şahit olabiliriz bundan sonra.
İyi okumalar, bol yorumlar diliyorum🫶🏻
•••
14 Ocak, cumartesi
Bana dokunmak mı istiyorsun, yoksa beni sevmek mi istiyorsun?
İlgiyle bakan gözlerinin ardındaki şehveti yakalıyorum fakat ilgine kapılıp gidiyorum. Tüm bana verdiğin her şey, hissettiğim tüm bu zirveler bana sadece boğazıma sarılan parmaklarına tırnaklarımı geçirme isteğini dayatıyor. Merak ettiğim tüm bu şeyler iliklerime kadar beni titretiyor, sadece birer hayal olmalarına rağmen. Beynimde susmayan yalvarışlar ve iniltiler var; ve biliyorum ki boğazından çıkan tek bir mırıldanma, karşında iki büklüm olmam için yeterli. Bana ilgiyle bakan gözlerinde çıplak olduğumu görüyorum, ayırt edemiyorsun ve çıldırmama neden oluyorsun bile bile.
Yavaşız, desibeller yavaş yavaş yükseliyor ve bizim için duvarlara çarpacak kadar titreşimliler. Birisiyle sevişmem için onu tanımama gerek yok, ben birisini sadece çarşafların arasında tanıyıp oradan ayrıldığımda zihnimden dışarı atmaya alışkınım lakin seni zihnimin en kuytularına aldım ve daha çarşaflarla buluşamamış olmamız mantığıma sığmıyor. Sadece kucağında akıttığım birisiyle şehir dışında yolculuğa çıkmak dahi, mantığımdan oldukça uzakta.
O arabayı yanımda, direksiyona sardığı parmaklarıyla sürerken ve oldukça lüks, kaputunda küçücük bir V harfi bulunan, tamamen ona ait olduğunu bağıran aracı bir kenara çekmesi için yalvaracağım kadar ateşli görünüyor. Beni evimin önünden alalı bir dakika dahi olmadı; içim iki haftadır yanıyor ve o bu yanmayı söndürmüyor. Yola bakarken oldukça ciddi, daha tanıdık yollardan çıkamamışız fakat ben kucağına çıkmak için oldukça sabırsızım.
Bana ne yaptığı hakkında hiçbir fikrim yok, sadece onunla çarşafların arasında saatler geçirmek istiyorum. Bir yorgan altı sevişmesi dahi onunla olduğu sürece bana çekici geliyor. En kalitesizi, bedenimde tatacak olmasına katlanabilirim çünkü o altının ta kendisi.
Ve her dakika neden yüksek olduğumu da bilmiyorum; bir ergen gibi hissetmekten alıkoyamıyorum kendimi. Neyse ki daha onun avucuna değmemiş sikim, dikleşmeme konusunda oldukça dirayetli. Aksi takdirde, onun dahi alayına maruz kalabilirdim.
"Neden erken geldin?"
Saat sekizde kapımdaydı, oysaki dokuza anlaşmıştık. Neyse ki sabahtan hazırlamıştım çantamı, onu bekletmemiştim, "eve uğradım. Akşam yemeğine kalırım diye düşünmüştüm fakat katlanamadım."
Evinden kastı, ailesiyle kaldığı evdi. Oraya çok uğramadığını biliyordum, genellikle kendi evindeydi. İkisini de gördüğümden, ailesiyle yaşadığı ev tabii ki daha rahat ve daha zengin işiydi. Taehyung'un neden ailesiyle yaşamadığı hakkında net bir bilgim yoktu. Onu tanımıyordum zaten, merak ediyordum yalnızca.
"Ailenle aran bozuk mu?"
"Sunwoo'yu seviyorum." Üvey kardeşi olan Sunwoo'yu net olarak hatırlıyordum, "diğer ikisiyle pek bir alakam yok."
![](https://img.wattpad.com/cover/353633573-288-k136567.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Into It
Teen FictionLakin diyorum ya, fena düşmüşüm ben sana. Yıllardır zirvenin soğuğunda yaşıyormuşum da, bir anda zemine yapışmışım gibi hissettiriyorsun. Senin o kıvrak ateşlerine, cehenneme artık benzetemediğim hayatımdan yangınların ta kendisine, sana düştüm. Di...