Merhaba dostlar.
Önceki bölümü çok erken atmıştım, bu bölümü de baya geciktirdim. Geciktirme nedenim de çok gerekli. Bu yüzden mutsuz değilim ama düzene sokacağım yine de (umarım.
Bol dertleşmeli, bol duygusal yakınlaşmalı bir bölüm oldu. Neredeyse her bölüm ateşli şeyler yaşanıyor bu ikili arasında, biraz ara verelim dedik.
Bu ikili için diyebileceğim tek şey, ilişkilerinin çok derin olacağı. Bu bölümün sonlarında da fark edeceksinizdir bunu. Derin ve yorucu olacak, atlatabilecek miyiz bilmiyorum.
İyi okumalar diliyorum☝🏻
•••
15 Ocak, pazar
"Benden kurtulamazsın Jeongguk çünkü ben, seni nasıl bırakacağımı hiçbir zaman öğrenmeyeceğim."
Dinen yağmurun altında, onun arabasının içinde, kasıklarına bir yuva kurmuş gözlerine uzun uzun bakarken ağzından çıkanlar aklım için sağlıklı değildi. Ondan kurtulmak istemediğimi bildiği, irislerindeki keskin sınırlarda belliydi. Bana bitiyorsun, der gibi bakıyordu ve ben ağzımı açamıyordum o saniyelerde.
Ondaydım, bunu biliyorduk ve sözlerimiz de bunu dile getiriyordu çekinmeden. Utanç duygusu bize hiçbir zaman uğramamıştı. Şu anda da utanmıyordum fakat ne diyeceğimi bilmiyordum. Tamamen onun etkisindeydim, belimi yavaşça okşarken oldukça sakindi ve artık arabayı dolduranlar yağmur damlalarının çarpışları değil, durulmuş nefeslerimizin hakimiyetiydi.
"İyi misin?"
Öyle nazik soruyordu ki, onun genel tavırlarına bakınca bu nazik soruşları ve hareketleri beni durgunlaştırıyordu. Reddedemediğim ve beni içten içe ona yaklaştıran bu kibar yanını görmek, sesinde dahi duymak çok fena hoşuma gidiyordu. İstemsizce onaylıyordum onu, çıtım çıkmıyordu.
"İyiyim, bizi bekliyorlar." Derken pantolonumun ön tarafına baktım istemsizce. Griye kaçık olduğu için rengi, ayakkabı izi duruyordu öylece. Elimle onu yok etmeye çalışırken Taehyung oturduğu yerden gevşek gevşek beni izliyordu, "otele geçtikten sonra seni bir yere götüreyim mi? Yarın döneriz gibi."
"Yarın akşam mı?"
"Evet. Ama derslerimi kaçıramam diyorsan bu gece de yola çıkabiliriz." Kafamla reddederken kapıyı açtım. Kucağından zar zor inerken, "sorun değil. Yarın akşam dönelim." Dedim. O da onaylayıp ardımdan arabadan indi. İleride, yarış çizgisinde bulunan araba ve çevresindeki kalabalığın odağında biz vardık. Taehyung önüme geçti, ardından sessizce ilerledim. Islıklar arttı birden, herkes hâlâ büyüttükleri gözleri ve şaşkın ifadeleriyle bakıyorlardı bize.
Vlair oradaydı. Kalabalığın ardında kalmış, sinirle solurken oldukça zavallı görünüyordu. Keskin hatlara ve yakışıklı bir yüze sahip olsa da o an fena çirkin görünüyordu, Taehyung'u bu duruma getirecek kadar piç kurusu olduğu için içimde ona karşı inanılmaz bir nefret doğmaya başlamıştı. Taehyung'la aralarında büyük bir düşmanlık olduğunu yarışta anlamıştım, öğrenmek istiyordum. Taehyung anlatır mıydı bilmiyordum ama soracaktım.
"Tebrik ederim, V." Yarıştan sorumlu olduğunu düşündüğüm kişi, avucundaki sağlam bir para destesini Taehyung'a uzattı. Taehyung, desteyi umursamazlıkla ikiye katlayıp arka cebine yerleştirdi. Ben bu sırada, onunla beraber Vlair'e döndüm. Bu adamda beni irite eden bir şeyler vardı, hiç hoşlanmamıştım.
"Yolda kalıntılarını unutma, sonra yine görüşelim."
Onunla iletişim kurmak istemedi. Tek bir şey demeden ve cevap dahi beklemeden dağın tepesinden biz arabadan çıkana kadar arkadaşının buraya kadar getirdiği arabasına doğru ilerledi. Gerçekten nefret ediyordu ve karşılıklı konuşmak da istemiyordu. Bunu fark etmemek için aptal olmak gerekirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Into It
Fiksi RemajaLakin diyorum ya, fena düşmüşüm ben sana. Yıllardır zirvenin soğuğunda yaşıyormuşum da, bir anda zemine yapışmışım gibi hissettiriyorsun. Senin o kıvrak ateşlerine, cehenneme artık benzetemediğim hayatımdan yangınların ta kendisine, sana düştüm. Di...