~Venti'nin gözünden~
O gün Xiao'nun cevabını beklemeden kaçar gibi gitmiştim. Gerçi beklesem de pek bir şey değişmezdi sanırım. Kim daha yeni tanıştığı birine seni seviyorum der?
Ben nasıl Xiao'nun yanına gidebilirim diye düşünürken yanıma biri geldi. "Merhaba Barbatos.." "Aa merhaba Albedo. Otursana." Albedo yanıma oturdu ve sohbet etmeye başladık.
Albedo, simyacı meleğimizdir. Hastalanan, yaralanan melekler için ilaçlar hazırlar.
"Şey benim buraya gelme sebebim aslında farklı Barbatos. Senden bir şey isteyebilir miyim?" Meraklı gözlerle ona baktım ve kafamı salladım. "Tabii ki isteyebilirsin. Sorun ne?"
"Sen ve Kaeya çok yakın arkadaşsınız değil mi? Sadece şey.. Ben sanırım Kaeya'dan hoşlanıyorum..." Duyduğum şeyle gözlerim şaşkınlıkla ve heyecanla açıldı. "Ciddi misin? Ayarlarım istersen." "Ah.. Gerçekten mi?" "Tabii ki!"
Kaeya'yla konuşup onu Albedo ile bir buluşmaya davet ettim. Benim de geleceğimi söyledim fakat onları baş başa bırakacaktım. Onlar buluşup konuşurlarken ise Efendi Morax'ın yanına gidecektim.
Planım tam istediğim gibi ilerledi. Kaeya kabul etti ve onlar buluştular. Bende Efendi Morax'ın yanına doğru yol aldım.
Xiao'nun yanına gitmek için bir sürü yol denemiştim fakat hiç biri olmamıştı. Efendi Morax'la konuşup ondan izin almaktan başka çarem yoktu.
"Efendi Morax. Rahatsız ediyorum kusura bakmayın ama.." "Gel Barbatos gel. Bende seni bekliyordum." Beni mi bekliyordu? İyi de neden? Umarım yanlış bir şey yapmamışımdır. "Duyduğum üzere o insandan hoşlanmaya başlamışsın."
Nereden duymuştu?! Söyleyeni bir elime geçirirsem.. "Onun için dünya'ya gitmek istiyorsun değil mi?"
"Evet Efendim.. Zaten yanınıza bunun için gelmiştim." "Anlıyorum. Senin dünyaya istediğin zaman gitmene izin vereceğim. Ancak bir şartım var." "Sizi dinliyorum Efendim.""Dünyadayken günde 5 saat orada kalma hakkın olacak. Verimli kullan. Ancak 5 saati geçer ise.. görevinden atılacak, güçlerin alınacak ve dünyada sıradan bir insan gibi yaşayacaksın. Anlaşıldı mı?" "Anlaşıldı Efendim. Çok teşekkür ederim Efendi Morax!" "Rica ederim çocuğum.."
Efendi Morax bana bir taş verdi. Bu taş sayesinde dünyaya istediğim zaman sürem dolmadıkça gidip gelebilecektim. Fakat bu işi yarına bırakmaya karar verdim. Hem çok yorulmuştum hem de saat geç olmuştu, Xiao uyuyordu.
~Dean'ın gözünden~
Xiao çok durgun duruyordu. Fark edilmeyecek gibi değildi. Tenefüste yanına gitmeye karar verdim. Okulum en köşesindeki bankta dizlerini kendine çekmiş oturuyordu. Yanına gittim ve oturdum.
"Neyin var dostum?" Geldiğimi fark etmemiş olacak ki ben konuşunca irkildi. "Ah Dean.. bir şeyim yok."
"Hadi ama bugün aşırı durgunsun. Ne olduğunu söyle bana."Xiao derin bir iç çekti ve dün olanları anlatmaya başladı. Ben yokken neler neler olmuştu. Xiao her yeni bir şey eklediğinde şaşkınlığım daha da artıyordu. Ağzım açık bir şekilde dinliyordum.
"Demek koruyucu bir melek ha? Seni bir melek mi seviyor? Vay be.." "Gerçekten takıldığın tek yer orası mı?" "Eh şey pardon. Ne diyeceğimi bilmiyorum, çok karışık. Ne yapmayı düşünüyorsun?"
Xiao bir süre düşündü. "Bilmiyorum. O melek muhtemelen beni görmeye gelmeyecek sadece bir bahaneydi. Bildiğim tek şey yine yalnız kaldığım.."
Alındım. "Hey hey! Ayıp oluyor. Ben ne güne duruyorum burada?" deyip Xiao'nun omzuna yavaşça vurdum.
Kıkırdadı. "Pardon pardon. Sen de olmasan bu dünyada yalnızım."
"Sanmıyorum, bence o melek senin için geri gelecek." "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" "Değilim. Sadece içime öyle doğdu."Biraz daha oturduktan sonra aklıma gelen bir şeyle Xiao'ya döndüm.
"Bak ne diyeceğim. Bugün okul çıkışı bir arkadaşımla lunaparka gideceğiz. Kızla arkadaş sayılırız fakat uzun süredir ondan hoşlanıyorum. Ve olmamız için birinin yardımına ihtiyacım var. Sende gelmeye ne dersin? Hem dost dosta eğleniriz hem de kızla olmama yardım edersin. Nasıl fikir?"
"Olabilir aslında.. Hem kafa dağıtmış olurum." "Tamam o zaman saat 16.00 gibi lunaparkta görüşürüz."~Xiao'nun gözünden~
Tam lunaparkın önüne geldiğimde Dean'ın orada olduğunu gördüm. O da beni gördü. "Selam." Gülümsedim. "Selam. Geciktiysem üzgünüm." "Hayır hayır bende yeni geldim zaten."
10-15 dakika orada bekledikten sonra kız geldi. "Ah.. Üzgünüm bugün yollar gerçekten kalabalıktı." "Sorun değil Jess. Ha bu arada, bu arkadaşım Xiao. Xiao bu da Jessica ama genelde Jess diyoruz." Kız elini uzattı. "Memnun oldum!" "Bende."
Neredeyse tüm aletlere bindikten sonra gerçekten çok yorulmuştum. Gece de pek uyuyamadığım için uykum gelmişti. "Hey Xiao! Korku trenine bineceğiz gelecek misin?" "Yok siz binin. Ben şuradan su alıp oturacağım." Bu düşüncem hem kendi yorgunluğumu az da olsun dindirmek içindi hem de onlar orada baş başa kalacaklardı. "Peki sen bilirsin. Biz biniyoruz o zaman." "Tamamdır."
Trenden indiklerinde saat akşam 21.34 olmuştu. Eve gitmeye karar verdik. Dean'la aynı yöne gideceğimiz için beraber gidecektik. Jessica bizden ters yöne gidiyordu. Vedalaştık ve yürümeye başladık. "Ee kızla konuştun mu?"
"Konuştum konuştum. O da benden hoşlanıyormuş. Bugün söyleyecekmiş fakat çekindiği için söyleyememiş. Sayende trende baş başa kalınca ikimizde birbirimize açıldık. Teşekkür ederim Xiao."
"Asıl ben teşekkür ederim. Günümün iyi geçmesini sağladın."Sohbet ede ede ilerlerken evlere vardık. Hızlı bir duş aldım ve üstümü giyinip uyudum.
____________________________________
745 kelime.
Bu bölümde burada bittii.
Çok fikir var fakat yazamıyorum 😔.
Bir sonraki bölümde sizce neler olacak?
Görüşmek üzereee.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Meleklerin Gözyaşı~ | xiaoven
Proză scurtăKoruyucu meleğimiz Venti, görevi için okulda zorbalık gören sessiz çocuğumuz Xiao'yu korumak için yola çıkıyor. Olaylar duyguların araya girmesi ile başlıyor. ❗NOT❗ kitabın oyunla ve hikayesiyle hiç alakası yoktur. Kendi kafamda kurduğum bir kurgu.