Ara sıra kepenkin altından atölyeye giren soğuk esintinin uğultusu oturduğum koltukta ürpermeme sebep olurken, aynı zamanda üşüyen tenimde ıslak öpücüklerini hissediyordum. Belimden usulca pantolonumun içine kayıp kasıklarımda dinlenen uzun parmaklarını, boynumu evi bilen sıcak nefeslerini ve kısık sesini, "Hyung." diye fısıldayan, benim var oluşum olan bütün varlığını altımda hissediyordum. Sağımda ve solumda. Ensemde işitiyordum sesini, bana daha fazlası için her daim yalvaran fısıltılarını.
"Hyung. Bana kızgın mısın?"
Kang Taehyun'ın öpücükleri arasından sorduğu soru dudaklarımın aralanmasına sebep oldu, onun kucağında oturmuş, onun sıcaklığında kendimi bulmuşken ve koltuğa yasladığım dizlerimle hafifçe yükselip üzerinde sürtünürken bana kızgın olup olmadığımı soruyordu. Titrek bir nefes verdim, güldüm de. "Neden? Kızgın olmam gereken bir şey mi yaptın?" Diye sordum kısıkça, ellerim ensesinde yer edinmiş; onun kucağında her kıvranışımda kulağıma değiyordu boynumdaki dudakları arasından boğukça çıkan hırıltılı sesleri. "Atölye için." Dedi."Ve sana söylemediğim için. İş meselesini."
"Kızgınım." Dedim. Bir anlığına boynumdaki dudakları duraksadı ve kafasını kaldırıp ona yukarıdan bakan, alaycı bir ifadeyle süslediğim yüzüme baktı. "Özür dilemeyecek misin?" Kaşları hafifçe havalanırken titrek bir nefesle eş zamanda sırıttı, "Dileyeceğim." diye mırıldandı dudaklarıma doğru yaklaşırken. "Sen altımda ağlarken özür dileyeceğim hyung." Arsız sözleri beni yine olduğum yere ansızın hapsederken, henüz kafamı eğmeye vakit bulamadan aynı ıslak öpücüklerini hissetmiştim dudaklarımda. Bu defa ağzımın içine kayan diliyle, keşfe çıkan bir pusula misali, kuzeyinden başlayarak ağzımın her köşesini dolaşan ve beni nefessiz bırakan öpücükleriyle; aynı zamanda kasıklarımdaki elleri kalçalarıma doğru kayarken parmaklarının baskısıyla hafifçe inledim.
Kang Taehyun kafasını arkasındaki koltuğa yaslarken üzerinde biraz daha yükselip başımı eğdim; onun öpücükleri birer nefes, ben ise suyun altında can çekişen bir kumruydum, dudakları arasındaki özgürlüğüme kavuşmak için hep daha fazlasını arzuluyordum. Ayıkken arzuluyordum onu. Ayıkken seviyordum. "Beomgyu." Diyordu, dudaklarıma çarpan fısıltıları, benim kalçalarımın arasında hissettiğim parmakları yüzünden kısıkça inlememle birlikte arsız birer gülücüğe dönüşüyordu. "Taehyun bekle." Dudaklarından nefes nefese ayrıldığımda bana kısıkça bakan gözlerine değdi gözlerim, tek kaşı havadayken onun bakışlarının altında ezildim.
Konuşmamı beklerken dudaklarımda gezen irisleri gözlerime tutunamıyordu bir türlü, bir yandan da deliğime bastırdığı parmağı kafamı eğmeme sebep olurken ellerimden biri bileğine sarıldı gevşekçe. "Hyung endişelenmene gerek yok." Diye fısıldadığında aklımı okurmuş gibi baktı yüzüme, hafifçe gülümserken onun bu alaycı ifadesinden ne kadar nefret ettiğimi hatırladım. Bana yaptırabileceklerinden nefret ettim. hiç tereddütsüz hepsine nasıl kendimi teslim edebileceğimi. Yaslandığı koltukta doğrulurken boynuma doğru yaklaşan nefesleri birer fısıltıya dönüştü, "Arka cebimde." diye mırıldandığında eğdiğim başımı kaldırdım.
"İğrençsin." Dedim omzuna hafifçe vurup onu koltuğa geri yaslarken. "Yanında kondomla mı dolaşıyorsun gerçekten?" Hafifçe sırıtırken önce yanağına bastırdığı ve ardından dudaklarının üzerinde gezen dilini seyrettim. "Bana neden kızıyorsun? Bu senin suçun hyung." Parmağını kalçalarımın arasına daha fazla bastırdığını hissettiğimde inlememek için dişlerim arasına alıp ısırdığım alt dudağıma kaydı irisleri. Bundan keyif alırmış gibi parmağının yavaşça deliğimden sıyrılıp pantolonumdan çıktığını hissettiğimde titrek bir nefes verdim; verdiğim nefesim ise enseme kadar uzanan saçlarımda hissettiğim parmaklarıyla kesildi, kafamı kaldırıp gözlerimin içine baktığında Kang Taehyun, dudağına yerleştirdiği muzip gülümsemesiyle, "Hissediyor musun?" diye sorarken oturduğum kucağında aralandı bacakları ve tam o sırada altımda hissettiğim sertleşmiş erkekliği yutkunmama sebep oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heaven and back ✥ taegyu
Fanfiction"Zihnini kendi evime çevireceğim hyung. Vazgeçemediğin her ne varsa ben sana dokunurken unutacaksın hepsini. Tıpkı o aldığın haplar gibi, yavaşça kanına işleyecek ellerim. Sen fazlasını arzuladıkça kaçacağım, döndüğümde ise anlayacaksın; damarlarınd...