ilk dileğinle dokunacağım sana

179 26 44
                                    

Bir hafta geçmişti. Kafamın anılarla bulandığı o günün üzerinden tam bir hafta. Artık bodrum katına her indiğimde ağlıyordum. Ben ağlamayayım diye Taehyun beni tutup evine getirmişti. Duramamıştım orada, sanki ait olduğum yer artık o bodrum odası ve gökkuşakları çizdiğim dört duvar arasıymış gibi evime geri dönmüştüm. Şimdi kilitli olsa da tam üzerinde durmak bile tanıdık hissettiriyordu bana, çok yakın olan o hatıralar aynı zamanda çok da uzakmış gibi. Dün yaşananların üzerinden seneler geçmiş, seneler öncesi ise hep aklımın bir köşesindeymiş gibi.

Arasından solgun güneşin sızdığı mutfağın tozlu perdesini aralarken yüzümü buruşturup birkaç defa öksürdüm. "Hyung emin misin burada kalmak istediğine?" Kang Taehyun mutfağın kapısında durmuş kaldırdığı kaşlarının altından bana bakarken omuz silktim. "Burası benim evim Taehyun." Diye mırıldanırken pencereyi açtım, esen sıcak esintiyle birlikte adımlarım mutfağın ortasındaki masayı buldu ve kalçamı yaslayıp kafamı pencereye doğru çevirdim. "Hem bodrum katını kilitlemedin mi zaten?"
"Kilitledim." Dedi Kang Taehyun esintiyle birlikte savrulan gri saçlarının arasından sakince bana bakarken.

"Hyung umarım seni deli eden her ne varsa o odanın içine hapsolmuştur."

"Olmadı." Dedim. "Sen buradasın."

Güldü. Birbirine bağladığı kolları iki yanına düşerken yavaş ve usul adımlarını da duydum yakınımda, esen rüzgârla birlikte yumduğum gözlerimi, onun suratıma düşen güneşin ışığını kapatan bedeninin solgun gölgesiyle birlikte araladım. "Hem sen hâlâ delirdiğimi mi düşünüyorsun?" Diye sorduğumda dudaklarını yalayıp tek kaşını kaldırdı çehresinde o görmeye alıştığım muzipliğiyle. "Peki ya sen hyung, seni deli ettiğimi mi söylüyorsun?" Elleri iki yanımdan sıyrılıp kalçamı yasladığım masaya uzanırken üzerime doğru eğildiğinde gölgeye düşen bedenim hapsolmuştu elleri arasında. "Soruya soruyla karşılık verme." İki yana kıvrılan dudakları bu defa aralandı titrek bir nefes verirken.

"Beomgyu." Diye sakince mırıldandığında bu defa o arsız gülümsemesinin yerini belirsiz bir ifade kaplamıştı, parlayan koyu gözlerine bakarken en derininde kendimden bulduğum her parçanın yansımasına rastladım. Kısıkça mırılanırken onun yüzümde turlayan irislerine daldı bakışlarım; gözlerimden başlayıp saçlarımın örttüğü kaşlarıma tırmanan, donra usulca burnuma ve ardından dudaklarıma değen gözlerinin içine baktım. "Ne zaman sevgilin olmama izin vereceksin?" Diye ansızın sorduğunda esen sıcak esintiyle birlikte aralandı dudaklarım.

"Nerden çıktı şimdi?"

"Soruya soruyla karşılık verme." Dediğinde Kang Taehyun, parmağıyla hafifçe burnumun ucuna vurduğunda, boğazımı temizleyip bakışlarımı kaçırdım, terlemeye başlayan avuç içlerimi tıpkı onun gibi arkamdaki masaya yaslarken omuz silktim. Onun elleri ve bakışları arasına hapsolmuşken bile kafesinden kaçmaya çalışan minik bir kuş gibi çırpınıyordum olduğum yerde. O ise karşımda sakince durmuş, suratında o durgun ifadesiyle gözlerimin içine bakıp ruhuma dokunurken bile sessiz soluklarını işitiyordum.

"Hyung seni sevdiğimi söylüyorum."
Ellerinden biri usulca saçlarıma tırmandığında kulağımdan sıyrılıp enseme doğru yol alan uzun parmaklarıyla tüylerim ürpermişti. "Ve beni sevdiğini söylüyorsun." Tenimi gıdıklayan nefesi dudaklarımın üzerindeyken nefesime karışan kokusu başımı döndürmüştü. Yaslandığım adada üzerime doğru eğilirken Kang Taehyun, fısıltısıyla birlikte tekrar cennete ayak basıp geri dönmüştüm sanki.

"Fakat hâlâ seni tutan bir şey var. Söyle bana, ne yapmamı istiyorsun?"
"Her şeyi yaptın." Derken ellerim tereddütle ulaşmıştı onun yüzüne. Yanaklarına tırmanan parmaklarım teninde gezinirken kasılmıştı gölgesini üzerime düşürdüğü bedeni. Avcumun altında hissettiğim kıpırtıyla onun dişlerini sıktığını hissederken gözlerini yumdu Kang Taehyun, sonra usulca yanağını yasladı avcumun içine.

"Senden istediğim ve istemediğim," Fısıldadım. Titrek bir nefes verirken teninde gezen parmaklarım usulca keşfe çıktı yüzünü ve her bir kıvrımını, "Her şeyi yaptın. O yüzden ne yapmanı istediğimi sorma bana." avuçlarım arasında ufalan yüzü ve yumuşayan bakışları titrekçe değdi gözlerime. "Sen ne yapmak istiyorsun onu söyle." Sözlerime karşı gözlerimden birer ok misali içeri kayıp ruhuma dokunan bakışlarının arasında masaya yaslanan elleri de o bana yaklaştıkça belime tırmanmıştı. "Sen yanımdasın hyung. Başka ne isteyebilirim?" Dudaklarım iki yana kıvrılırken onun üzerime eğilmesiyle birlikte sırtım hafifçe altımdaki masaya değmişti.

"Sana bir dilek hakkı veriyorum Kang Taehyun. Ve sen hiçbir şey istemediğini mi söylüyorsun?"

Havalanan kaşlarıma tırmanıp ardından tekrar gülümsememe düşen bakışlarını devirip güldü. O koyu gözlerinin ardında beliren arsızlığıyla baktı bana. "Sevgilin olmama izin ver." Diye mırıldanırken belime tutunan elleriyle birlikte beni uzandığım masada biraz daha itekleyip bacaklarımın arasına girdiğinde titrek bir nefes verdim. Masaya dağılan uzun saçlarımı okşayan elleri bir süre bekledi, sonra tekrar masanın iki yanına yaslanırken üzerimde yükselip yüzümdeki ifadeye baktı.
"Tek dileğim bu."
"Başka?" Diye sordum kısıkça. "Başka ne istiyorsun?"
"Bir dilek hakkım olduğunu sanıyordum."
"Artık iki." Dediğimde sırıttı, dudağı tek yana kıvrılırken bakışları yakası yamulan tişörtümden içeri kayıp köprücük kemiklerimde dolandı.

"Bana daha çok sen aklındaki o arsız dileğini söyletmeye çalışıyormuşsun gibi geldi Beomgyu." Uzandığım masada omuz silkerken onun tam bacaklarımın arasında duran bedenini bana bastırdığını hissettiğimde dudaklarımı yalayıp ellerimi ensesine doğru uzattım. "Peki hepsini gerçekleştirecek misin?" Diye sorduğunda ensesine sarılan parmaklarım gerildi, dudaklarına dalan bakışlarım titrerken kısıkça mırıldandım. Onun fısıltısının ve sıcak soluklarının arasında kaybolurken buldum kendimi, yalnızca bir nefes uzağımda olan dudaklarına bakarken ve içimde o sönmek bilmeyen kıvılcımlarla arzularken onu.

"Üç." Diye fısıldadı dudaklarıma değdiğinde dudakları. Karnıma yaslanan elleri titrekçe tişörtümden içeri kayıp çıplak tenime değdiğinde irkilip gözlerimi yumdum. "Üç tane dileğim var hyung. İlkiyle dokunacağım sana," Tüylerimi diken diken eden elleri tişörtümün içinde turlayıp boynuma uzandığında nefesimi kesmişti. "İkincisinde gözlerini yumacaksın." Güldü, arsız sözlerinin arasından yanağıma kondurduğu ufak öpücükleriyle gözlerimi yumdum. Sustu o da, üçüncüyü söylemesi için beklerken ben; onun elleri konuştu, boynuma doğru yol alan ıslak dudaklarının yanında tişörtümü kavradı parmakları.

Gözlerimi yavaşça araladığımda onun alnını örten gri saçlarını gördüm, dudakları tişörtümün üzerinden çıplak karnıma doğru yol aldığında gördüm iki yana gerilen dudaklarını, ensesindeki ellerim saçlarına sarılırken çatıldı kaşlarım. "Hyung." Diye fısıldadığında tenime değen nefesiyle benimkileri kesmişti Kang Taehyun. Başımı eğip ona baktığımda kafasını hiç kaldırmadan üzerime diktiği bakışlarını görüp tekrar başımı altımdaki masaya yaslayıp derin bir nefes aldım. "Üçüncüsünde." Fısıltıları tenime her çarptığında gözlerimi yumuyordum; elleri belimde, gözleri ruhumda. Dokunuyor bana, gözlerimi yumuyordum.

"Üçüncü dileğimle ismimi sayıklayacaksın." Diye fısıldadı ansızın. Ona baktım, gözlerinin içine. "Taehyun." Diye sayıkladığımda zaman durdu. Üç tane dilek tuttu o sabah Taehyun, hepsinde ben vardım.

✧࿐

selam naber ben cok hastayım ne ciger kalmis ne kalp

kendinizie dikkat edin sigara icmeyin tm mı

gorusuruz tatlı aycicekleri opustuk 🩶

heaven and back ✥ taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin