Sabah uyandığımdan beri çok heyecanlıydım, bugün hem ilk iş günümdü hem de çok önemli bir sınavım vardı. Haftalardır bu sınav için çalışmıştım.
Hızlıca kahvaltı edip dersliğe gelmiştim. Hafif kramplar giriyordu karnıma. Büyük ihtimalle heyecandandı.
Dersliğe varıp her zamanki yerime oturdum. Stres içinde beklerken kendimi telkin etmeye çalışıyordum. Bu heyecanla bildiklerimi unuturdum. Hissettiğim kıpırtı sesiyle yanıma baktım, İkra gelmişti. Onu görünce gülümseyip sohbet etmeye başladım.
"Naber? " Yayvan sesiyle gülüşüm daha da artmıştı.
" İyi senden?"
"İyilik yavrum, nasıl gidiyo? Çalıştın mı sınava? Gerçi sen çalışmışsındır. İş buldun mu?"
Sorduğu sorulara beklemeden cevap verdim.
" Tabi ki de çalıştım, çalışmaz olur muyum? Batu yanında bir iş ayarladı, akşam 6 civarı başlıyor işim." Sakin bir şekilde başımdan geçenleri anlattım. Biz konuşurken heyecanım da azalmıştı zaten. Sonra sınav olduk. Benimki güzel geçmişti. İkra için aynı şeyi söyleyemezdim tabi.
Eve mutluluk içinde gidiyordum, keyfime diyecek yoktu. Yolda futbol oynayan çocukları gördüm. Daha önceden bir kaç defa oynadığımız için beni tanıyorlarlardı.
"Aylin ablaa, hadi gel biraz oynayak?" Bağıran çocuğa baktığımda bunun Ahmet olduğunu gördüm. Kendisi grubun başkanıydı. Çokta severdim veleti. Tatlı çocuktu, isteğini kırmayıp pas atmasını işaret ettim. Ayağımla bir kaç kez sektirip kaleye doğru koştum ve şut çektim.
" GOLLLL" Ahmet öyle bağırmıştı ki herkes dönüp bize bakmıştı. Çaycı Rüstem amca bile. Gülerek çocuğun kafasını okşayıp evime doğru adımladım,
arkamdan herkesin yüzünde tatlı bir tebessüm bıraktığımı hissederek.Tam içeri gireceğim sırada pislik suratıyla yanıma gelen Fuat abiyi gördüm. Adamı görünce bile sinirleniyordum. Gözlerini bana dikip baştan aşağı süzdü. Sanki bir şey vardı. Bu tavırlarına artık gerçekten sinirleniyordum. Ses etmemeye çalışıyordum ama çok olmaya başlamıştı.
Sert bir sesle " Noldu Fuat abi? Sıkıntın ne? Paranı da verdik eline. Daha ne istiyorsun? Ne öyle uzun uzun bakıyorsun? "
Söylediklerimden pek etkilenmişe benzemiyordu. Beni takmadan süzmeye devam etti.
Bu artık son nokta olmuştu, bu kadarına da susmak ağır salaklıktı. Ve bu benim tabiatımda yoktu. Artık bağırarak konuşurken suratına sert bir tokat attım. Benim elim bu kadar yandıysa onun suratını düşünemiyordum.
" Ne bakıyorsun lan? Bok mu var orospu çocuğu! " Tokatın etkisiyle kafası yana doğru düşmüştü. Sinirden yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim.
Açıkçası adamın suratına bakmaya korkuyordum. Beni evden atabilirdi ve o zaman boku yerdim.
Daha fazla beklemeden kendimi evin içine attım. Kapının deliğinden bakınca dudağının kenarı hafif kanlanmıştı. Eliyle silip apartmandan çıktı. Derin bir nefes aldım.
Bu kadar sert bir tokat atmayı beklemiyordum. Korkum hala bakiydi.
Saat 2 civarıydı. Nolursa olsun keyfimi bozmayacaktım. Kendime çay koyup kitap okumaya başladım.
Okurken saatleri geçirdiğimi fark etmemiştim.
Saat 16.49 olmuştu. Hızlı bir duş alıp üzerime yeşil bir elbise geçirdim. Saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yapıp pastel tonlarda bir makyaj yaptım.Hazırlanınca kendimi dışarı attım. Çocuklar hala dışarıda oyun oynuyorlardı. Hava hafiften kararıyordu. Kafamı gökyüzüne çevirdim. Köyü bir maviydi. Kuvars'ın gözlerinin aksine.
Ne diye adamın gözlerine takmıştım ki? Rengi güzel olduğu için miydi? Artık kendime inanamıyordum.
Yaklaşık yarım saat sonra mekana gelmiştim. Namı değer Scotch club.
Burada hem canlı müzik vardı hemde bar. Değişik ama güzel bir yerdi. Param olsaydı sürekli gelirdim. Lüks olduğu bariz belliydi.Beklemeden içeri doğru gittim. Korumalar ses etmeden geçmeme izin verdiler.
Uzun kolidordan geçerken buranın gerçekten elit bir mekan olduğunu tekrardan anlamıştım. İnsanların üzerindekiler ben pahalıyım diye bağırıyordu resmen.
Bar kısmına ulaşınca Batu'yu gördüm. Başımın üstünü öptükten sonra ne yapacağımı detaylıca anlattı. Siparişleri not alıp dağıtacaktım kısacası. Çantamı içerideki odaya bırakıp işe koyuldum.
Zevkliydi açıkçası, severdim getir götür işlerini.
"Aylin, bunu 8 numaralı masaya götür."
Batunun seslenmesinden sonra siparişi alıp masaya doğru yürüdüm. İki genç adam oturuyordu. Batunun söylediğine göre Kuvars beyin ortaklarıymış bu adamlar.
" Buyrun." Siparişi masanın üzerine koyarken adamların beni süzdüğünü hissediyordum. Batu böyle şeylerin olabileceğini söylediği için çok takmadan bar kısmına doğru yürüdüm. Arkamdan fısıldaşmaları duyuyordum. Yeni siparişleri alıp götürüyorken masada patronumu gördüm. Yanında tam bir esmer bomba duruyordu. Kadın cilve yaparak Kuvars'a birşeyler anlatıyordu.
Masaya gidip siparişleri bıraktım.
"Nasılsın Aylin? İş nasıl gidiyor?" Patronum bunları söylerken yanındaki esmer, suratıma boka bakar gibi bakıyordu. Patronum ise bu bakışlara alışmış gibiydi. Sanki yanındaki kadından bıkmıştı.
Kadının bakışlarına aynı şekilde karşılık verirken cevap verdim.
" İyiyim Kuvars bey, iş güzel gidiyor."
Adama kısa cevap verdikten sonra arkamı döndüm. Batunun yanına geldiğimde etrafta göz gezdirdim. Eksik masa var mı diye ararken patronumun hala bana baktığını fark ettim. Bakışlarından kaçmadım.
Bana detaylıca bakan gözleri neden beni rahatsız etmiyor, aksine heyecanlanmamı sağlıyordu?
Ne zaman benimle konuşsa gözlerime hep dikkatlice bakıyordu. Yine aynı şekilde beni izlemeye devam etti.
Ben de işimi yapmaya devam ettim. Patronumun yanındaki kadın ikide bir viski istiyordu. Gerçekten tuhaftı. Bu isteklerinin sebebini beni görünce attığı itici bakışlara başlıyordum. Özellikle beni çağırıyordu bence.
Arada Batu ile sohbet ediyorduk. O zamanlarda etrafı süzme fırsatı buluyordum. Ve sürekli onun gözleri ile karşılaşıyordum.
Tuhaftı.
Çıkış saati gelince Batu ile birlikte iş yerimizden ayrıldık. Beni o bırakacaktı. Ama sürekli yapamazdı. Bu işe bir çözüm bulmalıydım.
Dışarıda rüzgarlı bir hava vardı. Hafiften üşümüştüm. Bakışlarımı yukarı dikince
beyaz bulutları gördüm.Huzurlu bir gülümseme ile gözlerimi kapattım.
Gökyüzü oldum olası beni sakinleştiriyordu. Sonsuzluk gibiydi.
Yanımdaki arkadaşımın söylediklerini bile dinleyemez olmuştum. Çünkü aklımda başka düşünceler vardı.
Fuat, ev, kira, para, ders,iş,Kuvars.
Hatam varsa affola.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tan Yeli
Romanceİri cüssesi ve heybetiyle karşımdaki koltukta oturan adama baktım. "Anlamadım?" Söyledikleri ile oturduğum koltuğa mıhlanmıştım. Bu adam ciddi miydi? Dudaklarının kenarında minik bir kıvrım oluştu. "Bunda anlamayacak ne var? Benimle aynı evde yaşam...