İçeri girdiğim anda herkes gözlerini bana çevirdiğinden gözlerimi kaçırdım. Tabii bu kapıyı sertçe ve telaşla açmamdan kaynaklanan çıkan sesten dolayıydı. Etrafa bakarak ilerlerken çarptığım çocuğunda orada olduğunu gördüğümde büyük bir şok yaşadım. Yanında üç tane daha erkek vardı. Hepsi de siyah giyinmişti ve birinin saçı beyaza boyalıydı. Tanrım yoksa... Lanet olsun lanet olsun. O da gruptandı ve ben onun grubuna boktan demiştim. Tanrım neden bu kadar salakça konuşuyorum?! Ah lanet olsun.
"Özür dilerim sanırım geciktim." dedim röportajı yapacak adama üzgün ve telaşlı sesimle.
"Sorun değil daha başlamamıştık." dediğinde rahatlamıştım. İlk günden kovulmak komik olurdu. "Soruları aldın mı?" diye sordu. Bir an duraksayıp sarışına baktığımda onunda bana baktığını farkettim. Hızla gözlerimi kaçırıp başımı salladım ve soruların yazılı olduğu kağıtları ona verdim. "Pekala. Yapman gerekenleri yaptığına göre istersen gidebilirsin ya da burada kalıp röportajı izleyebilirsin." dedi adam.
"Aslında ben gitsem iyi olur." dediğimde 'sen bilirsin' anlamında omuzunu silkti. Hemen arkamı dönüp kimseyle göz temasına girmeden kayıt odasından çıktım.
------
Adımlarımı hızlandırıp akşama doğru soğuk olan şehrin sokaklarını dolaşıp hoş görünen bir kafe bulmaya çalışıyordum. David'le daha erken buluşacaktık ki Barbara ona 'boktan' grupla ilgilenmesini söylemişti. İşi uzayınca benim gitmemi ve bir yer bulmamı söylemişti.
Birkaç sokak daha gezdikten sonra bir yer bulmuştum. Gayet şirin bir kafeydi. Açık kahverengi duvar boyasını oldukça uyumlu bir duvar kağıdıyla tamamlamışlardı. Masa ve sandalyelerini duvarla uyumlu bir kahverengiydi. Hemen köşedeki cam kenarı olan yere oturdum."Cakeology'ye hoş geldiniz. Siparişiniz?" diye sordu tatlı gülümsemesiyle kadın garson.
"Şey... Aslında bir arkadaşımı bekliyordum. Birazdan burada olur. O gelince siparişleri söyleriz." dedim kadın garsona.
"Pekala ben burada olacağım." dedi gülümseyerek. Başımı sallayıp gülümsedim. Kadın başka masalara gidince telefonumu çıkardım. Tam David'i işinin ne zaman bittiğini öğrenmek için arayacaktım ki o beni aradı.
"Hey, bende tam da seni arıyordum. İşin ne zaman bitecek acaba çünkü gerçekten çok güzel bir yer buldum." dedim telefondaki David'e.
"Birazdan yola çıkıyoruz. Oranın adresini bana mesaj at bebeğim. Öptüm." diyip telefonu kapadı. 'Çıkıyoruz' derken? Eğer yine onun flörtlerinden biriyse yemin ederim kendimi öldüreceğim. Ah, herneyse.
Adresi yazıp ona gönderdikten sonra beklemeye başladım. American 24'a çok uzak olmadığı için gelmesi 10 dakikayı bulurdu. Tabii yolu uzatıp birkaç kırmızı ışığa yakalanıp, bundan yararlanarak yanındakiyle öpüşmesini ya da yiyişmesini sayarsak yarım saat bekleyecektim. Bu yüzden ikinci seçeneği var sayıp kendime bir kahve söyledim.
10 dakika geçmişti ki kapının açılırken çıkan sesine kafamı çevirip gelenin David olup olmadığına baktım. Benimle dalga mı geçiyorsun sen David? Tanrı aşkına.
Yine merhaba. Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir. Oy ve yorumlara göre yeni bölümü ekleyeceğim.
:****

ŞİMDİ OKUDUĞUN
scarlett // hemmings
Fanfiction"Hala grubumuzun boktan olduğunu mu düşünüyorsun, Scarlett?" diye sordu gözümün içine bakarak. "Evet." dedim sırıtarak.