7. Bölüm

27 4 0
                                    


Bir şeyin sana ait olduğunu
anlamak için onu özgür bırak Mathilda.

~Leon~


"Bilmiyorum." dedi kaçamak bir cevapla. Kaşlarım çatıldığında yüzüm de ekşimişti. Çok yakın olup bilmemesi imkansız gibi bir şeydi.

"Bilmiyor musun?" dedim inanmaz bir edayla. Başıyla beni onayladı. Belli ki ağzından laf almak pek kolay olmayacaktı. Efsa'dan hem fikirdim. Lakin Efsa'nın anlatıklarına bakılacak olursa Alper'de değildik. "Çocukların raporları ile yakından ilgileneceğini söylemiştin." Bakışları bana döndü. "Bana bir şekilde iletebilir misin? Merak ediyorum."

"İletirim." dedi başıyla da onaylayarak. "Bu arada," yoldaki bakışları yeniden bana döndü. "Doruk seni sordu." Onu son bir haftada çok ihmal etmiştim. Hasta olduğum içinde ziyaretine gidemiyordum.

"Eğer işin yoksa.." cümlemij yarıda kesilme sebebi o değil, yaptığı ani manevraydı. Araba son anda kavşaktan dönmüş ve gideceğimiz yolun tam tersine istikamet almıştı.
Burası dağa giden yoldu. Demek oydu ki Alay’a gidiyorduk. Sanki bunu söylememi bekliyormuş gibiydi. Araba boş yolda hızlanmıştı. Bakışlarım onun üzerindeyken iki dağ arasında beliren kış güneşi arabanın içine sızıyordu yüzümden ziyade yüzüne vuran güneş daha farklı gibiydi. Güneş ışığında açılan kehribar gözleri içimi ısıtmaya yetmişti.

"Doruk sana çok bağlı." dedim ve arkama yaslanarak ona olan bakışlarımı sürdürmeye devam ettim. Bakışları yeniden bana döndü.

"Sanada öyle." dedi ve önüne geri döndü. Attığı saniyelik bakıştan ne anlamalıydım bilmiyorum ama her zamankinden daha farklı bir bakış olduğunu fark etmiştim.

"Sen görevdeyken," dedim. Bakışlarım kucağımda duran ellerime kaydığında parmaklarımdaki yüzüklerle oynuyordum. "her gece belki sabah gelmiş olursun diye heyecanla uyuyordu."

"Süper kahramanlık yapıyordum." dedi alay eder gibi. Bunu Doruk'a ben söylemiştim. O da bunu Pars'a söylemişti. Ve şimdi alay konusu olmuştu.

"Ağlaması durulsun diye söylemiştim." dedim. Bedenim tamamen ona döndüğünde dudağının bir kenarının keyifle kıvrıldığını gördüm. "Küstah." diye mırıldanıp önüme geri döndüm. Bu adamı anlamak gerçekten çok zordu.

"Bunu söyleyen ilk kişisin." dedi alaycılığı sesine de yansıdığında.

"Ne hoş ama.." dedim dudaklarımı büzerek. Görende çok kibar ve nezih biri sanacaktı. Halbuki şu karşıdaki dağdan bir farkı yok.

"Çok kibarımdır aslında." dedi. Saniyelik bir şok geçirmiştim. Ben onu dışımdan mı söylemiştim yoksa o bunu hissetmiş miydi?

"Ne o, kibar küfür etme gibi bir özelliğin var sanırım?" dedim alayla göz ucumdan ona bakarak. Aynı şekilde o da göz ucuyla bana bakıyordu ve dudağındaki sırıtış yerli yerindeydi.

"Belki de vardır, civciv." dedi ve üstümdeki bakışları benden ayrıldı. Ayni alaycı gülüş benim dudaklarıma yerleşmişti. Civciv demek.. "Ama kastım küfür değil. Bir beyefendi kibarda olsa bir kadına hakaret girişiminde bulunmaz." Bakışları yoldayken ne yalan söyleyeyim söylediği cümle beni biraz olsun etkilemişti. Ki bakışlarım ben farkında olmadan ona dönmüştü. Herkese esip gürlerken hiçbir kadına aşağılayıcı sözler kullanmıyordu. En azından gördüğüm kadarıyla böyledi. Ki o da ne yaptığının gayet farkındaydı. Bu konuda hakkını yiyemezdim. Bu konuşmadan sonra aramıza yine derin bir sessizlik çökmüştü. Tarafımdaki pencereye dönüp dışarıyı seyrettim. Yeşil dağlar beyaz karlarla örtünmüş ardında etkileyici bir görüntü bırakmıştı. Dağın bir yamacından aşağıya sallanan bir şelale vardı ve akan su soğuk havadan donmuş akmak için hazırlanan su havada asılı kalmıştı. Bu görüntü beni daha da etkilerken gözümün önünden geçip giden askeriye tabelasından anlamıştım ki askeriyeye giriş yapıyorduk. Çok geçmeden otoparka girmiştik. Pars arabayı park edip durdurduğunda arabadan indim. Bu soğuk geçtiğimiz günlere göre daha yoğundu. Evden alel acele çıktığımız için ceketimi Efsalarda unutmuştum. Üstümdeki elbise çok ince olmasada bu soğuktan beni koruyabilecek kadar da değildi. Ellerim kollarıma sarıldığında sürterek kendimi ısıtmaya çalışmıştım. Aynı zamanda adımlarım otoparkın çıkışına, askeriyenin girişine, ilerliyordu. Omuzlarımda hissettiğim ağırlıkla adımlarım olduğu yerde kesilmişti. Başımı sağıma çevirdiğimde o beklediğim çehreyle karşı karşıya kalmıştım. Parmaklarım eş zamanlı ceketin önlerini kavrayıp önüme gelen soğuğu engellemeye çalışıyordu.

Tehlike MelodisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin