Ayşe'den
Mustafa gözlerini benden çekti ve sinirle konuştu, "Yusuf amca-"
Olası bir rezilliği önlemek için yaklaşık iki saniyem vardı. Ne yapacağımı bilemeden içeriye girdim ve Mustafa'nın sözünü kestim. "Şey- istediğiniz birşey varmı diye sormaya gelmiştim."
Yusuf amca ayaklandı. Başımı okşadı, "yok kızım, sağol. Gideyim ben."
Derin bir nefes aldım. Babam Yusuf amcayı uğurlamak için kapının önüne gittiğinde telaşla konuştum. "Ne yapıyorsun sen?"
"Ne mi yapıyorum? Lafı bölmeseydin herşeyi söyleyecektim. Gizli gizli dolaşmama gerek kalmazdı. Seni bana ya verirdi ya da kaçırırdım."
"Sen delirdin mi?!"
Babam kapıdan adımını attığında, Mustafa sadece benim duyacağım şekilde fısıldadı. "Görürsün şimdi, delirmiş miyim?"
"Yapma, lütfen-"
Babam çoktan yanımıza geldiğinde geri çekilip babamın arkasına geçtim. Mustafa konuşmaya başladığında gözünün içine baktım.
"Taner amca ben-"
Kalbim yerinden çıkacakken bana baktığını gördüm. Sessizce fısıldadım. "Lütfen."
Mustafa sabır çekti. Sonra yenilgiyle kollarını kavuşturdu. "Ben de gideyim diyecektim."
Derin bir nefes daha.
Babamla ayaküstü birkaç şey daha konuştuktan sonra Mustafa kapıya doğru yöneldi. "Sen otur baba. Ben geçiririm, Mustafa abiyi."
Şaşkınlıktan açılan gözlerini aldırmadan yürümesini bekledim. Odadan çıkıp kapının önüne geldiğimizde sinirle konuştu. "Hemen, hemen konuşacağız. Bekliyorum."
"Ama-" birşey söylememe izin vermeden gitti. Ben ne yapacaktım bu adamla?
...
Berru'dan
Mehmet uyuduğunda dolabı açtım. Siyah elbiseyi çıkartıp giydim. Elbisem uzun, siyah ve sırt dekolteliydi. Belime kadar dar gelen elbisenin etekleri genişti. Uzun kolları minik taşlarla süslenmişti. Sırt dekoltesini fazla bulduğumdan uzun saçlarımı açık bıraktım. Ayağıma siyah topuklu ayakkabıları giydiğimde hazırdım. Başlarda ayaklarım yara olsa da biraz daha alışmıştım bu ayakkabılara.
Odadan çıktığımda Şebnem hanımla karşılaştım. Üzerindeki turuncu elbisesi fazlasıyla iddialı ve açıktı. Ama fiziğine de çok yakışmıştı.
"Berru, gelir misin?"
"Tabii."
Yanına gittiğimde bana söyleyeceklerini dinledim. "Bugün patronun misafirleri gelecek. Ortak salon yerine üst katta olacaklar. İçecek servisini senin yapmanı istiyorum."
"Tabii yaparım. Sadece içecek mi?"
"Evet. Gel üst katı göstereyim."
Üst kata çıktığımızda kendimi resmen yeni bir mekanda bulmuştum. Aşağısının aksine sadece bir masa vardı. Ama bu masa oldukça büyüktü. Masanın başındaki büyük işlemeli sandalyeye baktım, diğerlerinin aksine daha büyüktü. Demekki patron böyle istemişti.
"İçecek servisi yapacaksın, sana birşey sorarlarsa- patron hariç- cevap verme. Seni çağırdığında gider ve içecekleri yenilersin. Onlar gidene kadar burada bekle." Gösterdiği yere baktım. Şöminenin yanındaki sandalyeyi işaret ediyordu. "onları duyamayacak kadar uzakta ve çağırdığında duyacak kadar yakında olursun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENSEDİM
RomanceAilesinden, kimliğinden kaçmak isteyen Arman öğretmen olur ve sıkıcı şehirden güzel bir köye yerleşir. Sevdiği kızla evlenme hayalleri kurarken ne geçmişi ne de düşmanları onun peşini bırakmaz. Babasının kirli geçmişinin bedellerini o öder. En kötü...